chan, artık uyanması için jimin'in kendisine bağırmalarıyla söylene söylene gözlerini araladı.
"okulu sikeyim ya." kafasına inen elle ağzından bağırtı koparken acıyan yere elini sürtmüştü.
"konuşmana dikkat et chan, döverim seni."
"daha uyurken dövmeye başladın zaten baba ya, ne istiyorsunuz siz benim kafamdan. sonra bu çocuk neden bu kadar gerizekalı oldu diye söyleniyorsunuz, vura vura beynimi çürüttünüz resmen."
"şuna bak şuna birde bana laf yapıyor, kalk şu yataktan kırmayayım o koca kafanı." diyerek tekrar kafasına vuran babasıyla, artık pes edip sıcak yatağının içinden çıkmıştı.
hızla üstünü giydikten sonra, temel şeylerini hallederek aklına takılmış şarkıyı mırıldana mırıldana mutfağa indi. byeonghee babasının yaptığından emin olduğu yemeklerin kokusu burnuna gelmişti bile.
"günaydın canım babam." diyerek adamın arkasından yanağına öpücük bıraktı.
"günaydın chan bey, sabah sabah yine kocamı deli ettiniz lütfen mesafemizi koruyalım. yoksa sizi şımarttığım söylenerek zor durumda kalacağım." chan babasının söyledikleriyle eline kusma efekti verip, konuştu.
"cidden hayatımda çok hanımcı insan gördüm ama senin gibi hanımcısını görmedim. oğlunuzum ben sizin oğlunuz!" arkasından ensesine yediği jimin'in eliyle kafasını tutup kaşlarını çatarak arkasını döndü.
"kimmiş lan hanım?"
"lafın gelişiydi sadece!" diyerek boynunu ovuşturdu chan. "annemler olsaydı gösterirlerdi size ama işte..."
byeonghee, oğlunun yanaklarını birbirine bastırarak konuştu. "hadi susta otur masaya, daha fazla sinirlendirme kocamı." chan dudaklarını büzerek masaya oturdu ve yemeklerin güzelliğiyle tekrar eski haline dönüp keyifle önündekileri yemeye başladı.
telefonuna gelen bildirimle umursamaz gibi bir tavır takınırken, gözüne takılan isimle hızla yemek yemeyi bırakıp telefonunu eline aldı. kocaman gülümseyerek ani bir şekilde telefonuna gömüldüğünde, babaları muzipçe ona bakarken felix'e mesaj atmaya başlamıştı bile.
"bu çocuğun ani ruh değişimleri aynı sen, byeonghee. ne oldu da böylesine sana benzedi anlamıyorum ki..."
chan "babalarım." diyerek ani bir yükselişle oturduğu sandalyeden kalktı. "ben çıktım işlerim var öptüm ikinizi de, görüşürüz." ayaktayken de masadan ağzına bir şeyler atıp, kapıya ilerledi ve çantasını koyduğu yerden alarak dışarıya çıktı.
felix'in yurdu evlerine çok yakındı ve yaklaşık 2 aydır her sabah okula birlikte gidiyorlardı. ayrıca bugün, okul çıkışı başbaşa dolaşmak için sözleşmişlerdi. yurda yaklaştığında kapıda bekeyen sarı saçlı çocuğu uzaktan görmesiyle chan'ın gülümsemesi büyürken, adımlarını hızlandırarak hemencecik yanında bitmişti.
felix üşüyen elleri cebinde, fazla soğuktan ağzından dumanlar çıkarak titreye titreye olduğu yerde beklerken, chan'ın geldiğini farketmemişti bile. omuzuna dokunan elle kafasını arkasına döndürmüş ve kendisine kıyasla iri olan bedene güzel gülümsemesini sunarak, chan'ın beline dolamıştı kollarını.
felix ve chan'ın arasında hala sevgililik anlamında hiçbir şey yoktu, fakat son 2 ayda çok fazla yakınlaşmışlardı ve felix artık eskisi gibi chan'a karşı utangaç değildi. daha rahat bir iletişimleri vardı ve birbirlerinden hoşlandıklarının ikiside farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
street | chanlix
Fiksi Penggemarkekeme ve işitme kaybı olan felix'in jisung'dan başka arkadaşı yoktur ve okulda sık sık zorbalığa uğrar. chan bir akşam evine kestirme yoldan gitmek için ara sokakları kullandığında çöp konteynerinin kenarında felix'i kötü bir halde bulur.