Söyleyecek çok bir şeyim yok açıkçası. Benim yerime karakterler konuşmuştur diye umuyorum.
Kitabın başlarında o deli Jungkook ve Jimin cidden çok güzellerdi. Onlara yazdığım sona isyan ettiklerini hissediyordum.
Jimin'e takıntısından kurtulmaya çalışırken Jungkook'un gittikçe sevdiğine benzemesi, sonra Jimin ile görüşmeye başlamaları.
Jungkook'un itirafları, sevişleri, uzaktan öpüşleri.
Ve Jungkook'un ani bir kararla aldığı o kaykayın üzerindeki resim... Jungkook farkında değildi ama sonlarına baktı o birkaç saniye.
Jimin'in baba sorunu ve hastalığı. Kitapta bundan hiç bahsetmedim, bahsetme gereği duymadım ama aslında Jimin'in hastalığının sebebi babasıydı. Yoongi'nin cenaze konusunda böyle sert çıkışmasının sebebi buydu. Ayrıca hastalığın ne olduğunu da yazmadım, ben de bilmiyorum. Bilmemiz gereken kısım Jimin'in hasta olduğu için Jungkook'un aşkından kaçtığı.
Cenaze akşamı sahilde konuştukları o sahnede Jungkook kız çocuğu istediğinden bahsettiğinde Jimin'in ruh halinin aniden kararması on sebebi de buydu. Jimin bir geleceği olmayacağını biliyordu bu yüzden asla hayalini kurmadı ama Jungkook anlattığında neler kaybettiğini fark etti.
Jimin'in 1 haftalığına ortadan kaybolduğu zaman da tedavi için yoktu. Ama bunlardan Jungkook'a asla bahsetmedi. Jungkook ise olmayacak bu aşkın son nefeslerini solumaya öyle odaklanmıştı ki atmosferdeki sorun kokusunu alamadı. Sadece Jimin'i sevdi ve sevdi.
Ve sonrasında o muhteşem gezi. Birlikte Tokyo ve Paris'e gittiler çünkü ikisi de Jikook için önemli şehirler. Gezi sırasında Jungkook Jimin'i öpmeyi çok istedi, ama bunu yapacak cesareti bulamadı hiçbir zaman.
Ve aşka yakışmayacak basitlikte ayrıldıklarından sonra Jungkook'un değişimi. En sevdiğim kısım. Okulun 2. yılı popüler, masum, sessiz ama sevecen Jungkook. Okulun 3. yılı sert, asabi, başarılı ama bazen zorbalaşan Jungkook. Ama özellikle Mini'yi aldığında sinirinin hafiften kaybolup sessiz, soğuk ve kırgın birine dönüşü. Eğer Jimin ölmeseydi Jungkook kendi içinde duygularını, kendini, Jimin'i affetmeye başlıyordu aslında. Onunla tekrar karşılaşacak kadar iyileşmeye başlıyordu. Öfkesi diniyor, sakinleşiyordu.
Jungkook'un o yaz Jimin'in geleceğini bile bile Busan'da kalmayıp Daegu'ya gidişi beni fena üzdü. Kızgındı, gitmek istedi. Büyük bir pişmanlık olarak kaldı. Kim bilir, Jimin'i öpememekten daha büyük bir pişmanlıktır. Ve ben de çok merak ediyorum eğer gitmeseydi, Jimin'i bekleseydi, ne olurdu?
Ve aslında itiraf etmeliyim ki Taehyung ve Yoongi için planladığım son farklıydı. Jimin'in ölümünden sonra birbirlerine destek olmalarını ve aralarındaki ilişkiyi geliştirmelerini yazacaktım. Ama kendimi Yoongi yerine koydum; kardeşine onu sevdiğiyle buluşturma sözü verdi ama başaramadı ve kardeşi öldü. Bu durumda Yoongi'nin sorumlu hissetmesi kaçınılmazdı. Ne için olduğunu bile bilmeden Jungkook'u arayıp durdu. Ona hesap sormak istedi belki. Ve belki de, Jungkook'u bulduğu hal yüzünden hesap soramadı. Taehyung'dan özür dilediği sahne ise tamamen parmaklarımın ucundan çıkıverdi. O sahneyi ben kurgulamadım aslında; Yoongi ve Taehyung yaşadılar, ben yazdım.
Jimin'in tahminin aksine çocuk evlat edinme fikri Namjoon'dan çıkmıştı. Ve buna hiç pişman olmadı.
Jenni ve Junghyun'un evliliği ise umutsuzca ertelenip duruyor. Ne Jennie tanıdığı insanların bu kadar değişmesine alışabiliyor ne de Junghyun kardeşinin yokluğuna. İkisi de evlenmek için bir adım atmıyorlar. Hazır oldukları güne kadar sarılmaya devam edecekler.
Rose karakterini çok geç eklediğim için bir miktar rahatsız hissediyorum. Onun hakkında bilmemiz gereken kısmı da kitaba ekledim zaten. En başından beri Hoseok'i seviyordu.
Jungkook'un annesi ise çaresiz. Aslında Jungkook'un eve gecenin bir saati dövmeli ve yaralı geldiğini gördüğünde bir şeyleri iyileştirmek için geç kaldığının farkındaydı. Sonrasında eşiyle konuştu, Jimin'e ulaşmayı düşündü. Bir şeyler yapmak, oğlunu kurtarmak istedi ama kurtarılması gereken Jimin'di. Buraları kitaba eklemedim çünkü yazılmasına gerek yoktu. Biraz düşünen herkes annesinin ne durumda olduğunu anlayabilirdi.
Son sahne hakkında konuşmak gerekirse, evet, açık bırakıyorum. Resim sergisinin son misafirinin kim olduğunu asla bilmeyeceğiz. Belki Jungkook'tur, belki de Jimin'e büyük fedakarlıklar yapan öz olmayan babasıdır; Yoongi'nin babası yani. Hatta belki gelen Jimin'in annesidir, pişmandır belki de. Veya gelen, petrol marketindeki, tüm gerçeği ilk andan öğrenen o yaşlı adamdır. Hatta Hoseok'in eskiden çalıştığı o kafenin sahibi olan yaşlı adam da olabilir.
Kim olduğunu asla bilemeyeceğiz.
Jimin'in doğum günlerinde yayınlanan Meleğim isimli şarkıları ruhumun en derinlerinde tekrar tekrar oynatıp duruyorum. Ölüm günlerinde yazılan Melek isimli şarkıları, özellikle Melek part. 3 var olmayan bir şarkı olmasına rağmen kulaklarımda yankılanıyor. Dinliyor, dinliyor ve üzülüyorum. Ve o sergideki tüm portreler gözlerimin önünde ama betimlemedim, boş tuvaller bıraktım, sizler boyayın diye.
Bu kırgın hikaye bir yerlerde devam ediyor belki de.
Belki bir gün başka evrenlerde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek İzi | Kookmin
FanfictionDört duvar arasında yaşam süren Jungkook'un gökyüzünü gözlerinde gördüğü Jimin'e olan takıntılı aşkı - ve bu aşkın Jungkook'un karakterinde yaptığı derin değişiklikler, izler hakkında bir kitap. 18 bölümü de Jungkook'un bakış açısıyla anlatılıyor v...