Anlamak

320 26 5
                                    

"Hyung! Ben çıkıyorum."

Taehyung'un tiz sesiyle mutfaktan dış kapıya döndüm.
Kapının önünde ayakkabılarını giyiniyordu.
"Nereye gidiyorsun?"

Sorumu duyduğunda bana baktı.
"Arkadaşımla buluşacağım. Gelirim bir iki saate."

"Heyyy gelirke-"
Ben bunu söylemek üzereyken çoktan ortadan kaybolmuştu.

Aradan üç saat geçmişti ve Taehyung hala ortada yoktu.
Merakım devreye giriş yapmıştı.
Rehberimden Taehyung ismini bularak buna bir son vermek için tuşladım.
Sinyal sesini duymamla telefonu masaya geri bıraktım.

Beş dakika sonra Taehyung beni geri arıyordu.

Bekletmeden açtım. Karşıdan gelen çok güçlü bir müzik sesinin tüm sorularımı yanıtsız bırakacağı kesindi.
Yine neredesin Kim Taehyung diye içimden söylemeden edemiyordum.

Telefonu yanlış aramış olduğunu düşünerek yüzüne kapadım.

Açık olan ekranla üç saniyeliğine bakıştık.
Elimde titremesiyle tekrardan aradığını düşündüm.
Ama Taehyung aramıyordu.

Arayan kişi Roseydi. Düşünmeden reddettim.
Şuan onunla konuşmayı istemiyordum.
Telefonu önümdeki alçak görünümlü masaya bıraktım.

Kapı önünü gösteren cam kenarına geçerek yolu gözetliyordum.
Henüz gelen giden yoktu.

Bir arabanın eve yaklaştığını görmemle içimdeki kara bulutlar bir anlığına dağılırken yan koltuktan inen uzun boylu çocuğu görmemle şimşek bulutları çakıyordu tepemde.

Bu fazla yakışıklı yüzü tanımadığımdan yüzde yüz emindim.
Sırık dediğime bakmayın hemen hemen benim boylarımda sayılırdı.

Şöför koltuğundan inen Taehyung'u görmüş olmamla perdeyi tamamen kapayarak kendi kendime söylenmeye başladım.
Neden buraya kadar beraber gelmişlerdi?
Bu çocuk benim için bir risk demekti. Çünkü yakışıklıydı. Hatta fazla yakışıklı..

İstemesizce dişlerimi sıkmaya başlamıştım.
Sinirlenerek bulunduğum salona bir iki adımla geri döndüm.

Refleksle ellerimin yumruk şeklinde sıkıyor olmam kıskançlık duygumla birleşince bu duygumu kontrol edememekten korkuyordum.
Kapı sesinin kulağımda geç yankılanması açmamakta kararlı olduğumu gösteriyordu.

Israrla kulağımı tırmalayan zil sesinin kesilmesiyle bulunduğum konumumu hiç bozmadan deli sessizliğimi garip olan sakinliğimle tamamladım.

Bir süre sonra titreşimde olan telefonumun ekranında Taehyung'un isminin belirdiğini gördüm ama bakmaya tenezzül bile etmeyecektim.

Anahtar tıkırtısıyla birlikte kapıdan bağırarak giren Taehyung bana sövmekle meşguldü
"Neden bakmıyorsun kapıya?? Siktiğimin telefonun nerede?"

Anladığım kadarıyla yanında ki çocukla gelmemişti. Cevap vermediğimi gördüğünde bana az öncekinden daha yüksek tonda sesini yükseltti.

"Hyungg??! Beni duymuyor musun sen?!"

Duymamış gibi davranıyordum kollarımı göğüsümde birleştirdiğimde.
Salona giriş yaparken fazla özgüvene sahip bu adamsa önümde, beni gölgede bırakarak dikilmişti.
"Sana sesleniyorum hyung, neden cevap vermiyorsun?"

Rüzgarda esmeyen yaprak misali cansız manken gibi tepkisizdim.
Önüme diz çöktüğünde dediklerini tekrarlıyordu.
"Hyung? İyi misin?"

Anlamasını hem isterken hem de istemiyordum. Kısaca dengesiz biri olduğumu belli ediyordum.
"Kimdi o çocuk?"

Rope Of Fate - TaegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin