Liamh, taverna ve han arasında ne kadar süre gidip geldiğini bilmiyordu. Kendi kendine ettiği ağır hakaretler iyiden iyiye canını sıktığında mağara insanlarının ona kim olduğunu unutturmaya başladığının kanaatine varmıştı. Taverna'nın etrafında attığı bir hızlı turun ardından yeniden Han'a giden patikaya yöneldiğinde artık gidip biraz olsun dinlenmesi gerektiğini biliyordu. Hayatında ilk defa yaptığı bir şey için kendini bu kadar çok sorgulamıştı. Genç adam daha önce böyle bir durum yaşamamış olduğunu kendisine bir kez daha hatırlatarak soğuk havada ter döktürdüğü cılız atı yavaşlatıp eyere oturdu. Yolu yarıladığında ise bu konu hakkında daha fazla rahatsızlık duymayacağını ve aklına getirdiği ilk an ise Arcanaya durumu itiraf edeceğine kendi kendine söz verdi. Kendi soyadını taşıyacak olan kadına ne gibi bir yanlış yapmış olabilirdi ki?
Az ilerden dört nala, üzerine gelen at ve binicisini fark ettiğinde kaşlarını çattı. Fakat Finn McCartney ona tıpkı kendisi gibi öfke gösterisinde bulunduktan hemen sonra "Arcana hastalandı Lordum. Ben de haber vermek için geliyordum." dedi hızlıca.
Genç adam Finn'in kendisine ilk defa olması gerektiği gibi hitap edişi karşısında kaşlarını kaldırdı. Lakin bundan ne denli rahatsız olduğunu fark ettiğinde adamın onu beklemeden atını çevirip geri dönmesi üzerine peşi sıra bir şok daha geçirmiş oldu. Liamh, ister istemez yeniden hızlanarak kısa zamanda Finn'e yetişmeyi başardı.
"Eadrian ve Aloin'i saraya gönderdik ve sen kızı bir başına mı bıraktın!"
"Bizi bir başımıza bırakan sizsiniz Lordum."
"Finn!" Liamh ihtiyarın tavrından duyduğu rahatsızlığı dile getirecekken yolları sona erdi ve adam aceleyle atından inerek içeri koştu. Liamh da aynını yaptı. Finnden önce üst kata çıkarken odanın kapısında elinde bezler ve bir tas sirkeyle içeri girmekte olan genç kızı gördüğünde ise duraksadı. Peşinden odaya girecek oldu lakin onu gördüğünde korkan kız hızla içeri girip kapıyı kitleme cesareti gösterdi. Liamh üzerine kapanan kapının oluşturduğu yeni bir şaşkınlık ile daha fazla dayanamayarak ahşabı kırarcasına yumruklamaya başladı.
Rhona öfkeyle kapıyı açtı fakat karşısında Lord Liamh McAodha'yı gördüğünde ıslak ellerini giydiği pamuklu elbisenin önündeki havluya silip sessizce ardından kapıyı çekti ve Liamh'a reverans yaptı.
"Kızımı bağışlayın lordum. Aniden gelişiniz onu ürkütmüş olmalı yine de nişanlınız bile olsa bir genç kızın kapısını böyle yumruklamamanız gerekir."
Liamh, ardında nefesini düzene sokmaya çalışan Finn'e döndü. "Bana neden söylemedin Finn?"
"Burada kalmak yerine..." İhtiyar, karısının önünde Liamh'ı açık etmemek için sustu. "Bu karım Rhona. İçeride ki ise kızım Odeth." Liamh başını eğerek Finn'in endişeli gözlerine baktı. Fakat bu konuyu onunla daha sonra konuşabileceğini düşünüp kadına doğru döndü.
"İçeri girmeme izin ver Rhona"
"Leydimin kıyafetleri müsait değil. Ateşi düşüyor. Ufak bir soğuk algınlığı geçirmiş olmalı lakin dinlenmesi gerek ve siz bile olsanız içeri alamayacağım için beni bağışlayın."
Liamh, kadının sözlerini duymazdan gelerek elini kapı koluna attı lakin Rhona önüne geçtiğinde pes etti. Kadın onlar aşağı inene dek kapı önünde kaş çatarak dikilmeye devam ettikten sonra görevine geri döndü.
Liamh, aşağıda Finn'in özellikle oturduğu tek kişilik masaya sandalyesini çekerken adamın ona karşı aldığı ani tavrı anlamlandırmaya çalışıyordu. Bir ay kadardır birlikteydiler ve ettiği tüm hakaretlere rağmen onu hiç bu kadar mesafeli görmemişti.
"Neler oluyor Finn McCartney?"
"Karım mektubuma kayıtsız kalmamış ve gelmiş. Bir de Odeth... Rhona beni terk ettiğinde sekiz yıl uğraşımızın sonunda kızımıza hamileymiş ve onu yirmi yıl benden saklamış. Onları sizin sayenizde buldum Lordum minnettarım!"
Liamh şaşkınlıkla sırıttı. "Sana bunca zaman sonra Lordun olduğumu hatırlatan Rhona mı oldu ihtiyar? Bu kadar hanımının sözünü dinliyor olman beni şaşırttı."
"Hayır!" Finn, Liamh'ın gözlerine baktı. "Sizi cana yakın buldum lordum öyle ki neredeyse oğlum olduğunuz düşüncesine kapılıp aşağıda, siz leydimin karşısında açıkça niyetinizi belirtirken öfkelenip engel olabileceğim hissine kapıldım. Lakin bir lorda söz geçiremeyeceğim düşüncesi bana aslında kim olduğumu hatırlatmış oldu."
Genç adam kısılan gözlerini masaya indirdi. "Dur açıklık getireyim, bir kızın olduğunu öğrendiğinde ve karını bulduğunda açıkça bana ihtiyacın kalmadı." Liamh, kalbine çöken ağırlığı ve kıskançlığı kendi kendine sırıtarak geçiştirmeye çalıştı. Bu zamana kadar hiç kimsenin ona Finn kadar yakın olmasına ve samimi davranmasına izin vermemişti. Bu ihtiyar ise kısacık sürede dostu oluvermişti. Liamh, kendisine itiraf etmekte gecikmiş olsa da baba oğul sıcaklığını o da Finn de tatmış ve kısacık sürede adamda ki şeytan tüyüne bağlanmıştı. Şimdi ise yaşadığı hayal kırıklığının ona derin bir üzüntü verdiğini hissediyordu ve bu tehlikeliydi. Liamh'ın girdiği stres yeniden ayağını şiddetle sallamasına ve parmaklarını masanın üzerinde takırdatmasına neden olmuştu. Peşinden gelecekleri de biliyordu. Öfkelenecek ve birilerinin canını yakmadan durmayacaktı.
Fİnn kendini tutamayarak masanın altından Liamh'ın bacağını tuttu. Tanıdığı kadarıyla genç adam stres altındaydı ve bunun nedeninin ani değişen tavrı olduğunu görmek onu memnun etmişti. Karşısında kocaman şımarık bir çocuğun oturduğunu hissetti ve eğer öyleyse Finn de ona gerektiği gibi davranacaktı.
"Eğer benim oğlum olsaydın şimdi seni bir güzel dövüp falakaya yatırırdım."
Liamh duydukları karşısında yavaşça başını kaldırdı. Adam kendinden beklenmeyen bir kuvvetle bacağını durdurmaya çalışmış ve bunu başarmıştı. Şimdi ise buruşuk elini onunkinin üzerine koyarak, parmaklarını durdurmaya çalışıyordu.
"Bunun yalnızca kağıt üzerinde kalacak anlaşmalı bir evlilik olduğunun farkındasın değil mi?" Liamh, fısıldayarak konuştu.
"Ne yazık ki... Lakin öyle bile olsa sana tavsiyem bazı şeyleri yaparken gizli tutmak olurdu."
Liamh, adamın kendisininki gibi bir fısıltıyla verdiği sessiz tavsiyesi üzerine tepkisiz kaldı. Finn'in cümlesinin sonuna biraz bekleyerek çekingen bir tavır ile "Evlat!" demesi üzerine ise kendine engel olamayarak belli belirsiz ettiği tebessüme engel olamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜRGÜN
Historical FictionLiamh McAodha, İskoçya'nın kaderini belirleyecek arayışın onu hiç tanımadığı bir kadınla evlenmeye mahkum edeceğini biliyordu. Üstelik ülkesi ve toprakları için bu kararı veren ta kendisiydi. Lakin gelininin yirmi yıl boyunca bir mağarada sürgün hay...