23

1.6K 126 9
                                    

Kırgınlığımı tanımlamaya çalışsam gerçekten saatlerce çaba sarf edecektim, bunun yerine boş vermeyi ve umursamamayı seçmiştim. Her zaman yaptığım gibi...Alparslan gideli iki gün oluyordu, her gün yazsa da arada sırada cevap veriyordum. Telefona bakmadığımdan değil, kendimce hırsımı böyle çıkartıyordum.Vera Almanya'ya dönmüştü, Hasan abi ile büyük kavgalar etmişler ve sonucunu bağlayamadan araya zaman girmişti.

Balkonda oturmuş yüzüme vuran esintili rüzgar eşliğinde derin nefesler alıyor ve kendime gelmeye çalışıyordum. Alparslan'a ulaşamadığım zamanlar Alperene yazıyor ve onunla haberleşiyordum. Tabii bu haberleşme bana biraz pahalıya patlamıştı, Alperen ısrarla Nehir'in numarasını istemiş fakat bir adım bile atamamıştı. Alperen'in anlattığına göre Nehir onu epey hırpalamış ve 'Merhaba' dediğine bile pişman ettirmişti.

Alperen'den gelen bildirim ile telefonumu hızla elime aldım, çok mühim bir durum olmadıkça bana mesaj atmazdı.

Alperen: Yenge

Alperen: Yani şey Asiye

Alperen: Komutan çıldırmak üzere

Alperen: Sanırım seni görmeye mi ne gelmişler, tam anlayamadım

Alperen: Onu engellediğin için sana ulaşamıyor ve karakolu üzerimize yıkacak

Siz: Tasmasını uzun tutun da dilediğince kudursun.

Alperen: Siz... siz gerçekten birbiriniz için yaratılmışsınız!

Alperen'in dedikleri ile hızlıca ayaklandım ve içeri ilerledim, salonda oturan kadınların çoğunu tanıyordum fakat pencere kenarına geçmiş ve beni süzen iki kadınla hiçbir alakam yoktu.

"Hoş geldiniz, de kimsiniz?"

Kolumu dürten annemle gülümsemeye çalışmıştım, kadın beni süzerek yanındaki diğer kadına bir şeyler fısıldamaya başlamıştı.

"Ah, teyze fısıldaşmana gerek yok ben pek umursamam öyle şeyleri yüzüme söyleyebilirsin!"

Annemin beni mutfağa doğru ittirmesiyle içeride olan homurdanmaların sesi artmıştı.

"Kız sen beni delirtecek misin? Senin için gelmişler çaylarını içsinler yollayacağım terbiyesizlik etme!"

"Niye yolluyorsun oğlana bir baksaydım yakışıklıysa düşünürdük anacım"

Annemin yanağından bir makas alıp mutfaktaki sandalyeye oturmuştum, elimdeki telefonun titremesiyle gelen mesajın kime ait olduğuna emindim.

Dağ Ayısı: Şükürler olsun o Allahın belası telefondaki engelim kaldırılmış!

Dağ Ayısı: Sen beni delirtecek misin?

Dağ Ayısı: Çıkma odandan kimse görmesin seni!

Dağ Ayısı: Ula ben dedim ama, dedim ama kimseye dinletemedim ki!

Siz: Niye böğürüyosun sen gene?

Dağ Ayısı: Şu karakoldan merkeze bir inelim, o zaman konuşacağım seninle niye neden böğürdüğümü.

Dağ Ayısı: Nerdesin?

Siz: Kayınvalideme çay götüreceğim şimdi, epey zenginler bir sürü bileziği vardı kadının.

Dağ Ayısı: Asiye!

(13:45)

Dağ Ayısı: Götür tabi götürde bak bakalım sen:)

(14:00)

Tepsiye dizdiğim çayları içeriye götürdüğümde büyük bir sessizlik hakimdi, kadınların yanına kurulmuş Hatice teyzeyi gördüğümde gülmeden edememiştim. Misafirler uzattığım tepsiden çayları alırken demini fazla koyduğum ince belli bardağa uzanan kadını sessizce uyarmıştım, alışkanlık olan cümle dilimden düşmeden edememişti tabii.

"Kusura bakmayın Hatice teyze biraz demli içer, geldiğini görmemiştim. Ben size en iyisi yeni getireyim!"

Hatice teyze zafer kazanmış olan bakışları ile çay bardağını aldığında kadınlar hızlıca ayaklandı.

"Demişlerdi de inanmamıştık!"

"Ne demişler?"

Annem sinirle kadının üzerine gittiğinde kadın küstahça konuşmaya devam etti.

"Alparslan'a yamanmaya çalışıyor Sevim'in kızı demişlerdi!"

Hatice teyze sonic hızıyla kadının çemberine elini geçirdi ve kalktığı koltuğa geri oturttu, round 1 hatice win!

"Doğru konuş yırtarım seni! Sözlü onlar kimsenin kimseye yamanmaya çalıştığı yok, önce o çalı bacaklı hızını Ahiretliğimin oğlunun yanından çek!"

Çalı bacaklı kız muhtemelen Zeliha yani bastı bacak zeliş, Hatice teyzenin Ahiretliğim diye bahsettiği ise annem. Durun, bir dakika!

"Bastı bacak Zeliş, Hızır Ali'ye mi yürüyormuş! YUH!"

Annem ve Hatice teyzenin bakışları bana doğru döndüğünde kafamı sessizce öne eğmiştim, sanırım son konuşmam gereken yer burasıydı. Hatice teyze alelacele kadını kovarken telefonuma gelen mesaj bildirimini açtım.

Dağ Ayısı: Verdin mi bakalım Kayınvalidene çay?

Siz: Hem hanzosun, hemde dağ ayısı. Küçükkende ne olursa anana anlatırdın, ağlak dağ ayısı seni.

Dağ Ayısı: Tercihler açıklanmış, ona bak önce sonra yersin kafamın etini. Zaten nereyi yazdığınıda söylemedin, artık İstanbul'u mu su yolu yaparız yoksa Ankara'yı mı öğreneceğiz!

Siz: Açıklandı mı!

Mesajlardan hızlıca çıktığımda tarayıcıdan iki yıldır yazmaktan bıktığım siteye giriş yaptım, ekran yavaş yavaş yüklenirken bilgilerimi doldurmam gereken ekrana ulaşmıştım. Her şeyi yazdığımda onay butonuna tıkladım ve gözlerimi sıkıca kapattım, yavaş yavaş yüklenirken gördüğüm şehirle duraksadım. Tercih listemde öyle bir şeh- Vera!

Üstten gelen bildirimle artık emin olmuştum, tercih listemi baştan aşağıya değiştirmişti Vera.

Vera: Ayyy hayırlı olsun kuzuş! Hatay yolcusu kalmasın o zaman??

Elimde duran telefona boş boş bakarken bir sonraki atamaya kadar beklemek ve Alparslan'ın yanında kanser olmak yollarından birini seçmeye çalışıyordu beynim. Aslında çoktan seçim yapılmıştı benim için, sadece kendimi avutmak için debeleniyordum işte.

________________________________________________________________

Selamlar! Geç  olsun güç olmasın diyelim, iyi okumalar <3

Yayla Çiçeğim / yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin