Başlama tarihi efenim ( ꈍᴗꈍ)
İşten çıkmış ve sallana sallana evime yürüyordum. Sabahtan beri "aman vatandaş dikkat edin fırtına geliyor, aman ha evden çıkmayın, dolu yağacak, sel olacak" diye bangır bangır bağıranlara rağmen hava öldürücü bir sıcaklığa ve kuraklığa sahipti, hoş ağustos ayındayız ama yine de bir iki damla düşse hiç te fena olmazdı.
Eve varmadan önce yolumun üzerindeki tekelden bir paket sigara aldım ve yıllardır içmiyormuşum gibi büyük bir heyecanla sigaramı yaktım. Derin düşüncelere dalıp sigaramı yavaşça çekerken hava hafiften bulutlamaya başlamıştı. Yağmur geliyor demeye kalmadan yağmur çiselemeye başladı.İşte bu iyi haber. Haftalardır tek bir yağmur damlası bile düşmeyen şehrime yağmur yağmaya başlamıştı. Hayvanlar, bitkiler mutluluk nidaları atarken bu duruma en çok ta ben sevindim çünkü yağmuru ve ıslanmayı seviyorum.
Yağmur giderek şiddetini arttırıyordu, insanlar sanki bir felaket oluyormuşçasına oradan oraya koşuşturmaya, başlarına örtecek bir şey aramaya başlamıştı, herkes büyük bir telaşeye düşmüştü. Bu durumdan hoşnut olan tek ben miyim diye etrafıma baktım, evet anın tadını tek ben çıkarıyordum. İnsanoğlu ne garip yağmur yağmasa "aman kuraklık geldi, vah şimdi ne yapacağız, yağmur duasına çıkalım" diye dert yanarlar, yağdığı zaman da ateş parçalarından kaçar gibi kaçarlar. Bir ara acaba ben mi çok romantiğim diye düşündüm. Yok canım ne alaka olması gereken bu, asıl bu insanlar çok robot.
Kendimi bir kitabın ana karakteri ya da bir filmin başrolü gibi düşünmeye bayılırım, ne zaman aklıma gelse hemen öyle davranmaya öyle konuşmaya başlarım. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağarken olduğum yerde durdum, gözlerimi kapayıp kafamı göğe kaldırdım. Yağmur damlalarının yüzüme düşüşünü ve aşağıya kayışını hissetmek mükemmeldi. Düşünsene bunu bir kere yapmamış, yağmur damlalarıyla iç içe olmaya razı olmamış biri, ne kadar başarılı olursa olsun, tam anlamıyla yaşıyor diyebilir miyiz? İsterse milyon dolarları olsun yağmurda ıslanmanın zevkini tatmamış bir insan... Kelimenin tam anlamıyla bir insan mıdır?
Yoldan geçen insanların bana deli gözüyle baktıklarına adım gibi emindim, ama umrumda mıydı? Orası muamma. Korna sesiyle irkildim. Bir araba yanı başımda duruvermiş içindeki manyak ta aval aval yüzüme bakıyordu. Sanki yıllar süren bu mantıksız bakışma ve süzüşmenin ardından arabadaki manyak, yabancı adam konuştu.
- deli misiniz yoksa hobi olarak mı delilik yapıyorsunuz?
- aa manyağa bak ayol, bir saattir beni dikizliyorsunuz, sizin hobi de sapıklık herhalde.
- şey, pardon hanımefendi ben çok ıslanıyorsunuz diye. İsterseniz buyrun gideceğiniz yere kadar götüreyim sizi.
- ay yok kalsın kendim giderim, Allah bu ayakları ne diye yarattı?
Dedim ve arkamı dönüp yürümeye başladım "ay Allah'ım normali beni bulmaz delisi kıçımdan ayrılmaz" diye söylene söylene yürüdüm.
- hanımefendi ben sizi duyuyorum
Dedi manyak yabancı. Hiç oralı olmadım ve yürümeye devam ettim
- bari isminizi bahşetseydiniz
off ne yapışkan bi manyak bu
- NAZLI ADIM NAZLI. Diye bağırdım.
- aslında biraz zorlasam tahmin edermişim. Neyse rahatsız etmek istemem iyi akşamlar.
- hıı aynen sana da
Dedim ve adımlarımı olabildiğince hızlandırdım.
- Arkamdan atlı mı kovalıyor a canım Nazlım