Gözlerimi açtığımda uykumu almış ve yorgunluğum gitmiş halde uyanmıştım, yerimde doğrulup kaşlarımı çattım ben bu yatağa nasıl geldiğimi hatırlamıyordum en son mutfaktaydım, sanırım Umut beni taşımıştı, başımı sola çevirdiğimde Tahir'in başını koyduğu yastık duruyordu, gülümseyerek elime alıp kokladığımda parfümüyle şampuanı kokuyordu, içime derince çektim, karnım guruldayınca acıktığımı anladım, hemen yemek yiyip onu görmek için harekete geçtim.
Aşağı indiğimde salonda Umut'u gördüm, gitmemişti, koltuğa uzanmış uyuyordu? Gülümseyerek yanına gidip koltuğun üzerindeki pikeyi üzerine serdim ve derin nefes alarak mutfağa ilerledim, dolapta hazır ve taze yemekler vardı pilav ve fasulye, onları çıkarıp ısıtıp yedim ve tekrar salona gittim, Umut'u uyandırıp Tahir'in yanına gitmek istediğimi söylemek istiyordum ama uyuyordu? Herif kim bilir kaç saate kadar nöbette durmuştu o gizemli kadından sonra, Asel'i aradım, hemen cevap vermişti.
"Bir şey mi oldu canım?"
"Hayır olmadı ama Umut şu an uyuyor, ona hastaneye Tahir'i görmeye giderdiğimi söyler misin eğer uyanıp seni ararsa nerede olduğumu?"
"Söylerim ama uyanmasını bekleseydin o seni götürseydi..."
"Yorgun duruyor Asel, bırakalım uyusun" dediğimde kısa bir tamam dedikten sonra telefonu kapatıp çantamı alarak evden çıktım. Hastaneye geldiğimde odasına doğru yürüdüm camdan içeriye baktığımda hemşire serumunu kontrol ediyordu, bakışlarımı ona çevirdiğimde yatıyordu öylece, sakalları biraz uzamıştı, gözlerim dolmuş bir şekilde yutkundum, hemşire kadın gittiğinde odaya girdim ve kapıyı kapattım.
Yanına yaklaşıp yatağın kenarına oturdum ve elini tutup öptüm, ayağı kalkıp yüzüne baktım ve elimi yanağına koyup okşadım, saçlarını okşadım ve eğilip alnını öptüm, sonra kulağına fısıldadım. "Ben geldim orman ayısı" dedim, yerimde doğrulup tekrar yatağın kenarına oturdum ve elini sıkıca tutup derin nefes aldım. "Bugün dördüncü günündü yarın ise beşe gireceğiz, beş günün kaldı Tahir, ne zaman inat edip uyanacaksın? İlla seni pataklamam mı gerek? Çırpacağı alır seni çırparım bak uyan artık artık" dedim gözlerimden yaşlar akarak, kalp ritimlerine baktım aynı sabit duruyordu, derin nefes alıp yanağımı sildim ve elini sıkıca tutmaya devam ettim. "Sen yokken kendimi çok mutsuz ve boşlukta hissediyorum, zorlanıyorum, karıcığım diyen yok? Beni sinir etmek için uğraşan yok...ev sensiz çok boş" dedim ve hıçkırdım, dişlerimin arasından konuştum. "Bak uyanmazsan eğer yemin ederim sözleşmeyi yırtıp atarım" deyip sarsıldım, ama fayda yoktu, onu ne geri getirebilirdi bilmiyordum!
Mutsuz bir şekilde sandalye çekip oturdum ve elini tutmaya devam edip başımı bacağına koydum ve gözlerimi kapattım. "Tahir, çok inatçı ve sinir bozucu bir adamsın, çocuk gibisin" dedim zorlukla kendimi motive etmeye çalışarak ama işe yaramıyordu, gözlerim yaşlı bir şekilde tekrar hıçkırıp elini öptüm ve gözlerimi sıkıca kapatmaya devam ettim.
Gözlerimden bardak boşalırcasına yaşlar akıyordu, genelde rüyaların tersi çıkar derler...gülecek miydim yani? Mesela şu an karşımda Tahir'in mezarı duruyordu, ismi ve doğum tarihi kartı yerde, kefenlenmiş cesedini toprağa koyuyorlardı, yaşayacak mıydı? Deli gibi bağırıp ağladım ve dizlerimin üzerine çöktüm, üstüne tahtaları koymaya başladılar, sonra toprağı atmaya başladılar. "Tahir!" diye bağırdığımda gömmeyi bırakıp tahtayı baş ucuna koydular ve insanlar yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı.
Yerimde sıçrayarak uyandım, ve hemen Tahir'e baktım, normal hiçbir şekilde değişiklik yoktu kalbi stabil atıyor ve ölü gibiydi, gördüğüm rüya yüzünden deli gibi gözlerimden yaşlar akıyordu hıçkırıklar içinde titreyerek başımı onun göğsüne koyup gözlerimi sıkıca kapattım, ve titreyerek ağlamaya devam ederek elini tuttum. "Lütfen uyan ne olur! Ne olur uyan canım yanıyor artık seni böyle görmeye lütfen" dediğimde bir şimşek çakınca irkildim ve yüksek sesle ağlamaya devam ettim.
Şimşek tekrar çaktı, irkildim. "Sar kollarını bana 'Korkma ben buradayım' de, beni koru ve şefkatle sar kollarını yine, ne olur aç gözlerini orman ayısı! Kış uykusuna yatmayı kes artık uyan!" diye bağırıp onu sarstım ve yüksek sesle ağlamaya devam edip geri çekildim, ellerimle yüzümü sıvazlarken şimşek tekrar çaktı, ağlayarak onu tekrar sarstım ve dişlerimi sıktım. "UYAN ARTIK YETER!" diye acıyla bağırdım ve başımı tekrar göğsüne koydum, geri çekilip kulağına fısıldadım. "Tahir beni bırakma ne olur? Sen neleri yendin, ne zorluktan çıkıp geldin. Komaya yenilme, beni sensiz bırakma çünkü ben sana aşık oldum orman ayısı" dedim ve ağlayarak ellerimi yanaklarına koyup dudaklarımı dudaklarıyla birleştirdim, içtenlikle ve şifa niyetine öptüm ve geri çekildim, tekrar şimşek çakmasıyla kolumda bir el hissettim, korkuyla başımı eğip baktığımda Tahir'in eli olduğunu görünce gözlerimi büyütüp ona baktım.
Derin derin nefes alıp vermeye çalışıyordu, nefessiz gibiydi, yüzümü endişeyle buruşturup kolumu çektim ve bağırdım, adını bağırdım, nefes nefese kalınca hemen odadan çıkıp var gücümle bağırdım ve hemşire doktor kim varsa seslenmeye başladım, hemşirelerden bir kaçı içeri girerken doktor da hızlı adımlarla bize doğru geldi ve içeri girdi, bende hemen içeri girip ağlamaya başlayarak nefes nefese kalmış halini gösterdim. "Bir anda böyle oldu..."
"Sevda hanım hemen oksijeni getir..."
"O yaşayacak mı? Uyanacak mı?"
"Bakıp göreceğiz" dediğinde duvardaki oksijeni getirdi hemşire, hemen maskeyi yüzüne takıp oksijeni aktarmaya başladıklarında Tahir bir kaç kere derin nefes aldı verdi, sonra nefes alıp vermeleri hızlanınca endişeyle konuştum.
"Tahir ne olur duy sesimi, bırakma kendini lütfen, seni seviyorum!" diye bağırdığımda kalp ritimleri hızlanmaya başladı, doktor hemen endişeyle müdahale etmek için enjeksiyonun oraya geçti.
"Toprak hanım, kızı dışarı çıkarın..."
"Hayır ben burada kalacağım, gitmem..." diye bağırdığımda iki hemşire de hemen kollarımı tutup zorla dışarı çıkardılar, kapının önündeki adamlar da hastaneye girmesiyle beni o halde görünce hemen bize doğru yürüdüler, hemşireler beni bırakınca adamlardan biri konuştu.
"Hayırdır hemşire hanım? Nedir ne yaptığınız?"
"Efendim şu an Tahir beyin kalp ritimleri bozuk ve nefes almakta güçlük çekiyor doktor şu an elinden geleni yapacak zaten, bizi rahat bırakın ve görevimizi yerine getirelim lütfen" deyip içeri girdiler ve kapıyı kapattılar, merakla ve endişeyle pencerenin oraya geldiğimde serumuna bir ilaç kattıklarını gördüm, bir başka kolundan da damar yoluna bir iğne yaptıklarını gördüm, oksijenin dozunu yükselttiklerini gördüm, kalp ritimlerine baktığımda normalin biraz daha üstündeydi, ama sonra yavaş yavaş düşmeye başladı ve sabitleşti, ellerimi cama koyup ağlamaya devam ettiğimde adamlarda camdan baktılar.
Doktor kapıya doğru yürüdü, hemşireler onun başında durunca hemen merakla kapının oraya geldim, doktor dışarı çıkıp kapıyı kapatınca endişeyle konuştum.
"Ne olursun bana uyanacağını söyleyin lütfen..."
"Bakın, şimdi hayati değeri iyi durumda? Gayet iyi gözlerine baktım, ama komalığı devam edebilir, bunun İçin net bir şey söylemek çok erken, ama durumu daha iyi. En azından bir tepki verdi, bu da bir şeydir, gözleri titredi, tepki verdi bu iyi bir şey, ama yine de beklemekten Başka seçeneğimiz yok biz elimizden geleni yaptık" deyip koridorda yürümeye başlayınca gözlerim dolmuş halde tekrar cama baktım, hemşireler de odadan çıktıklarında kendimi oturma koltuğuna bıraktım ve derin nefes aldım.
Allah'ım, bana öyle bir mucize yarat ki, yüreğimde hissettiğim dehşet acıya değsin, döktüğüm gözyaşlarım boşa gitmemiş olsun, sen onu bana ve annesine bağışla, ona ikinci bir hayat ver lütfen...ikinci bir hayat.
Diye içimden dua ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🖤 Sözleşme 🖤
Romance"Bir gün ellerim belinde, ellerin göğsümde, gözlerin gözlerimde, dudakların dudaklarımda mühürlü kalacak ve sen o zaman bana meydan okuduğun için hem PİŞMAN hemde AŞIK olacaksın" Bir SÖZLEŞME ile başlayan bu alışveriş ve nefret, nelere sebep olacak...