Üç yıl önce;
Nanami Kento, hayatının en iğrenç günlerini yaşıyordu. Sıkıntıyla derin bir nefes çekti sigarasından, dertlerden en iyi kaçış yoluydu bu meret. Baş döndürücüydü, bu his çok hoş hissettiriyordu. Önündeki kameralara göz gezdirirken, mesai bitiminde ne yapacağını düşündü. Koskoca boşluk önünde ona el sallıyordu, ne yapabilirdi ki?
Sigarasını iki parmağının arasına alarak sıkıntıyla yüzünü sıvazladı. Yaptığı işten, kazandığı paranın evine yetmemesinden, hep ast-üst ilişkisine maruz kalmaktan sıkılmış; bir çıkış yolu arıyordu. Özellikle paradan... Ülkenin hâli bok götürürken, kıt kadar maaşla ayakta kalmaya çalışan insanlardan biriydi o sadece.
Nefes alamadığını hissetti, bu hisler onun kalbini eziyordu çünkü. İstemediği bir meslekte mutsuzdu. İstemediği bir meslekte hiç geçinemiyordu. Nöbetleri uzundu bir kere. Otuz altı saat ayakta kalmışlığını biliyordu, sonrasında ise komiser izin vermedi diye birkaç saat daha eve gidemediğini. İşinde yaşadığı sorunlar kast sistemini andırıyordu. O adamlar polisti, ülkenin ahlakı için yapıyorlardı işlerini. Ama içlerinde ahlak adına hiçbir şey yoktu.
"Yeter artık..." dedi kokmuş kulübenin içinde. Arada böyle şeyleri düşünüp kafasını boktan düşüncelerle doldururdu ancak sanki bugün bir şeyler farklıydı. Böyle yaşamak istemiyordu, istifa etmemek için zor duruyordu. Zaten zar zor yaşıyordu, bir de istifa ederse karşı kaldırımdaki dilenciden daha beter olurdu hâli.
Telefonuna gelen bildirimi pek umursamamaya çalıştı ilk önce. Ancak merakına da yenik düşmekten kendisini alıkoyamamış ve buz tutmuş parmaklarıyla telefonunu çıkarmıştı cebinden. Tuş kilidini açarak mesajlar uygulamasına girdiğinde, gördüğü mesajla güldü.
Bankanın borç mesajı, son birkaç gündür onu rahatsız ediyordu. Şubeye gelmesini ve onunla konuşmak istediklerini yazıp duruyorlardı ancak Nanami hiçbirisine kulak asmıyordu. Çünkü şu sıralar, bir kısmını borcuna yatırabileceği bir maaşı bile yoktu.
Dışarı çıktı nefes alabilmek adına. Karakolun önüne baktı. Gelip geçen onca polisin arasında, kendini ezilmiş hissediyordu. Güvenlik olmayı o istememişti. Onun da hayali polislikti ancak ülkenin imkanları yüzünden atama bulamamış ve güvenlik olmaya karar vermişti. Polisliğe yakın bir meslekti neticesinde. En azından, o zamanlar öyle düşünmüştü...
Belindeki silahı daha sıkı kavrayarak kapının önünde hareketsiz durmaya devam etti. Bu işi uzun senelerdir yapıyordu ancak kendini ilk defa bu kadar işe yaramaz ve pasif hissediyordu. Tek yaptığı kapının önündeki güvenlik kulübesinin önünde durmaktı. Ne zaman sahalara ineceğini düşünmekle beynini yorup duruyordu. Oysa eğitimlerde hep çatışmalar, hep bir kovalamaca olurdu. Polislik eğitimini geçmişti, güvenlik eğitimleri de hep yoğun olurdu zaten.
Oflayarak beklemeye devam etti Nanami. Etrafına baktı yeniden. Elindeki sigaradan bir nefes daha çekti, ardından kafasını gökyüzüne kaldırdı. Krem rengi gökyüzü, güneşin gelişi için hazırlık yapar gibiydi. Saatine baktı, mesaisinin bitmesine sadece birkaç saat kalmıştı. Bugün ve ertesi gün de izinliydi, bundan mutluluk mu duymalıydı, bilemedi. En azından burada nöbetteyken tüm masrafları karşılanıyordu.
Elindeki sigaradan son bir nefesi daha içine çekti, ne kadar uzun zamandır içiyor olursa olsun yine de başının dönmesini engelleyemedi. Buna gülüp geçti, oysa içtiği sigara çok hafifti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
malengine, jujutsu kaisen
Fanfictionbir çete düşünün. üyelerinin hepsi profesyonel birer hırsız. her gece bir banka soygunu. her gece polisle bir kovalamaca. peki bu suçluları bulmak için atanan polis sen olursan, düzenleri değişir mi? • jujutsu kaisen × fem! reader. • uyarı: kan, m...