kırmızılı

31 4 3
                                    

wildest dreams - taylor swift

burnuma düşen damlayla kendime gelmiş gibi hissettim. yine ağaç kenarında kitap okurken düşüncelere dalmışım. aceleyle toparlanıp saati kontrol ettim. fransızca hocasına teslim etmem gereken bir essay vardı. ve ben geç kalıyordum. tanrım, bazen gerçekten aptal olabiliyorum. bir taksi çevirip yağmurlu havayı izledim. sokaktaki insanların telaşını anlamaya çalıştım. çoğu zaman gerçek hissetmiyorum, şu an o anlardan birindeydim sanırım.

tanıdık binayı görür görmez suratım düştü, gerçekten burası hiç hoş gelmiyordu. beni geriyordu. şoföre ücretini ödeyip ceketimi düzelttim ve arabadan indim. kulaklıklarımı kulağıma takıp mümkün olduğunca sesleri kendimden uzaklaştırmaya çalıştım. uzun merdivenleri çıkıp ödevi vereceğimiz sınıfa gittim. çoktan birileri gelmişti. tanıdığım bir koku geliyordu burnuma, kokuları asla unutmam, ama kim olduğunu çözememiştim. sadece tanıdık.

rastgele bir yere oturup hocanın gelmesini ve bir an önce buradan gitmeyi diledim. başımı sıraya koyup şarkıya odaklandım.  "and his voice is a familiar sound."
yine düşünüyorum, bir şeyler beni çok rahatsız ediyor ama bilmiyorum. kahretsin ki sebebini bilmiyorum. beynim benden bağımsız çalışıyor gibi. ama beni çok yorduğu kesin. sabaha gün doğana kadar düşünmekten uyuyamadığımı biliyorum.

bay min'in sınıfa girmesiyle kafamı kaldırıp gözlerimi soluk sınıfta gezdirdim. birkaç kişi daha gelmişti. bir süre sonra bay min hepimizin ödevlerini tek tek alıp inceledikten sonra iyi günler dileyip çıkabileceğimizi söyledi. gelen rahatlama hissiyle gevşedim resmen, haftalardır bu şeyle uğraşıyordum.
oradan çıkıp kasvetli havaya bıraktım kendimi. yılın sonu bir türlü gelmiyordu, lanetli gibi bu okula yapışmıştım. asla iyi hissettirmiyordu. bahçedeki öğrencilere baktım. oturmuş bir şeyler hakkında konuşanlarla doluydu. şükürler olsun ki konuşacak bir şeyim yoktu, bu insanlarla muhattap dahi olmak istemiyordum. hararetli hararetli yanındaki kırmızılıya bir şeyler anlatan çocuğa diktim gözlerimi oturup. mimiklerini izledim. böyle olamazdım ben, annem ne kadar böyle olmamı istese de. insanlari sevmiyordum, sevmeyi denedim tabii. ama içimden gelmiyordu. ben yalnız olmayı, kendimle tamamen başbaşa kalmayı, kitap okuyup yıldızları seyretmeyi falan seviyordum. insanlar bana göre değil bu bir gerçek ve gerçekleri kabullenmek lazım. ben bunları düşündükçe çocuk daha da hararetlendi sanki. sinirlenmiş gibi bir şeyler mırıldanıp telefonuna döndü. kırmızılı boş boş ellerini oturduğu yere yaslamış çimlere bakıyordu, yanındakinin aksine çok rahat duruyordu. gözleri hissetmiş gibi bana değdi. o an yok olmak istemiştim çünkü röntgenci gibi tüm ifadelerini incelemiştim. ve şu an gözgözeydik. sanırım sınıfta da vardı, emin değildim. gözlerimi kaçırıp çantamı koluma geçirip oradan uzaklaştım. çok bile kalmıştım. başından orada oturmam zaten saçmalıktı. gece düşünüp kendi kendimi bitireceğim şeyi bulmuştum işte.

eve vardığımda üzerime rahat bir şeyler geçirip annemi duymazdan gelerek odama kapandım. güzel kokuyordu ve yağmur yağmaya devam ediyordu. defterimi çıkarıp bir şeyler karaladım. neredeyse attığım adımı bile düşünürken iyi geliyordu, yorgunluğumu alıyordu çizmek. kulağıma dolan yağmur sesleri bana o çocuğu hatırlattı. kırmızılı. hatırlamaya çalıştım. o kadar da ayrıntılı inceleyememişim galiba çünkü sadece şekilli ve kiraz rengi dudaklarını ve dudaklarıyla uyumlu saçlarını hatırlıyordum. çizmeye çalıştım ama eksikti. tekrar görmek istiyor ve suratının her ayrıntısını bilmek, çizmek istiyordum. elimdeki ince defteri kapatıp masaya bıraktım. bedenim oldukça zayıftı zaten, kafamı yoran en ufak şey bedenimi de yorgun düşürüyordu. mutfağa gidip birkaç atıştırmalık alıp masada her zaman olduğu gibi dergisine odaklanmış annemin karşısına oturdum. elimdeki sandviçi yemeye başladım. annem parlayan gözlerini bana çevirip tebessüm etti. gündelik hayattan bir şeyler anlatıyordu. o sırada tüm odağımın ona kaymasını sağlayan bir şey söyledi.

"geçen sene piyano çalmayı öğrenmek istiyordun... derslerinden dolayı gidememiştin. bu sene gidebilirsin istersen. hem kafan dağılır jungkook'um."

geçen sene kardeşim mina'yla ilgileniyordu herkes. biraz hastaydı. benimle uğraşacak vakitleri olmamıştı. ben de çok üstelememiştim ama gerçekten piyano çalmak hayallerimden biriydi. dinlerken arınmış hissediyordum. beni sakinleştiren şeylerin sayısı az olduğu için piyano hep  elimin altında olsun istiyordum. şimdi asla önüme gelen fırsatı tepmezdim.

ben de aynı annemden öğrendiğim gibi gözlerimi heyecanla belerterek onayladım. şimdiden heyecanlanmıştım.






i still want you | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin