32. KAN LEKESİ

657 37 0
                                    

 

  Tüm görüntüler yavaş yavaş netleşirken, beynim her şeyi algıladığı an gözlerim etrafı taramaya aldı.
 

Hastane odasında olmam bir yana dursun, bana bu serumu nasıl takmışlardı?
 

Şerefsiz adamlar!
 

Sağ tarafımda duran sehpada telefonum, cüzdanım gibi özel eşyalarım dururken, giydiğim eşofman takımı hala kendi varlığını koruyordu.
 

Poyraz mı getirdi beni buraya?
 
Tek ihtimal bu.
 

Kolumdaki soruma ekstra dikkat ederek,ayağa kalktım ve sehpaya doğru ilerledim.
 

İlk önce kolumu kaldırıp, elektronik rakamlardan saatin 06:00 olduğunu görünce ağzım açık kaldı desem, yeridir.
 
En son saat neredeyse 01:57 gibiydi.
 
Ben nasıl dört saat uyuyabilmiştim, peki?
 
Telefonlarımı alıp, tekrar yatağa dönerken odanın kapısı açıldı ve Poyraz içeri girdi.
  "Sen neden ayağa kalktın? Manyak mısın? Hemen yatağa!" Dediğinde göz devirip, yatağa oturdum.
  "Ee, anlat bakalım. Neler oldu ben yokken?" Dediğimde sabır dilercesine nefes alarak tavana bakıp, tekli koltuklardan bana yakın olanına oturdu.
  "Sen kaç defa ateşinin kırkı bulduğunu biliyor musun? Ya da, tüm gece sayıkladığını? Doktorlar başından ayrılmadı nöbet geçirirsin diye!" Diyerek patladığında olayı kavradım.
 
Peki... Her zamanki hastalanmalarım gibi işte?
  "Etrafta kimse yoktu, değil mi bayıldığımda?"
  "Arkandan bir kaç kişi falan çıktı. Bir de Joseph midir, ne haltsa işte o." Diyerek beni geçiştirdiğinde omuz silkip, telefonumu açtım.
 

Bildirim paneline düşen mail mesajları göz devirmeme neden olurken, önemli bir şeyler olmadığına kanaat getirerek, tekrar kapattım telefonu.
  "Ee, gitmiyor muyuz?" Diyip, bıkkınca Poyraz'a baktığımda:
  "Doktoru çağıracağım. Sakın bir yere kıpırdama!" Diyip, ayağa kalktı ve odadan çıktı.
 

Şu lanet seruma dokunamıyorken nereye gidebilirdim ki?
 

Bekle... Bekle... Bekle... Eğer bir az daha beklersem kolumdaki serumla birlikte pencereden atlayacağım!

 

Kapının sonunda açılması ile uzandığım yerden dikleştiğimde Poyraz ve yanında genç bir doktor görüş açıma girdi.
  "Bir az da gelmeseydin, kolumda serum var falan demeden pencereden kısa yol olarak atlayacaktım!" Diyerek çıkan bıkkın sesime karşı doktor güldüğünde Poyraz başını iki yana sallayarak yanıma geldi.
  "Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" Diyen doktorla omuz silktim.
  "Her zamanki gibi. Şimdi siz bu serumu çıkarın, ben de gideyim." Dediğimde tekrar gülerek, diğer tarafıma geçip, serumu kontrol etti.
  "Her şey yolunda gibi görünüyor. Fakat, vücudunuz çok dirençsiz. Vitaminler normal seviyelerin çok altında. Bu değerlerle nasıl ayakta kalıyor olduğunuz gerçeği çok şaşırtıcı." Dediğinde omuz silktim.
  "Artık çıkarsanız mı?" Diyip, serumu gösterdiğimde:
  "Daha bitmemişti ama geldiğinizden beri üç serum taktığımız için bunun bitmesi mecburi değil." Diyip, elini kolumdaki iğneye attığında bıkkın bir nefes verdim.
 

BELKİ DEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin