Sude, dil çıkarttı.
"Olmaz, boynunu ıslatmaman gerekir. Birazdan hastaneye gidip pansuman olmalısın. Birlikte tabi."
Bergüzar, bu arada hiç konuşmadı. dayısını tanıyorsa sinirini yatıştırmak için evden gitmiştir.
Yavaşça saçlarını açmaya çalıştı.
"Biz gidip şu ağlak kızın pansumanını yaptıralım. Bakarsın benim bahtıma da bir doktor çıkar."
"Sude, iyi ki varsın. Evimizin neşesi ve en güçlüsü."
Sude, ona da dil çıkartıp, gülerek Sevginin yanına gitti.
Onlar gidince Bergüzar, saçlarını açabildiği kadar açtı. Pizza yapmak için gereken malzemelere baktı.
"Aloo Sude, kaşar az kalmış, yarın pizza yapacağız ya. Aslında aldığım yiyecekler bu sıcakta salonda çürümüştür. Neyse, Pizza unu da al."
"Doğru eve geleceğiz. Pizzayı dışarıdan isteriz. Bu halinle mutfak sana yasak. Dünden bu yana yaptıklarımla zehirlenmediniz. Biraz daha idare ederim."
Bergüzar bir kaç kez dayısını aramaya yeltendi ama vazgeçti.
Pazar sabahı saat altıda kapıları çaldı. Sude'nin uykusu ağır olduğu için duymadı. Bergüzar ağrı kesici alıp yattığı halde yeni uykuya dalmıştı.
Sevgi ise sabaha kadar salondaki koltukta oturup dışarıyı seyretmiş, içindeki Galibin yoklunun verdiği acıyı geçirmeye çalışmıştı.
Kalkıp kapıya bakmak içinden gelmedi. Gelenin kim olduğunu az çok biliyordu. Site girişinden haber vermedikleri için bildik birisiydi.
Kapı ısrarla çalmaya başlayınca açmak zorunda kaldı. Komşular uyanacaktı.
Kapıyı açtı ve Galip kendini içeri attı. Sarhoştu, Sevgiye baktı.
Sarıldı ve ağlamaya başladı. Birlikte salona geçtiler.
"Ben düşündükçe deli oldum sen yaşadı. Nasıl dayandın nasıl bu kadar güçlü kalabildin. Hele son olay. Aman Tanrım aklıma mukayyet ol!
Sevgi, ben ilk kez birisini bu kadar sevdim. Senin acılarını içimde en derinlerde hissettim. Oysa ne hayaller kurmuştum dün için.
Ben çok zayıfın ve dün seni öyle bırakıp gittim.
Halâ beni kabul eder misin? Senin masumluğun beni bağladı.
Sana söz veriyorum, artık gözünden bir damla yaş süzülmesine izin vermeyeceğim.
İstersen bir kez daha düş...
Sevgi, Galip'in dudaklarına uzandı ve çekinerek öpücük koydu.
Sonra utanarak başını boynuna gömdü.
Galip sıkıca sarıldı. "Utanma sevgim benden utanma!"
Sevgi, Galibi banyoya götürdü.
"Ben de sabaha kadar uymadım. Yüzünü yıka veya duş al, ama kendine gel ve yatalım çok yorgunum ve uykum var Galip."
Kızlar uyandı, evin içi çok sessizdi.
"Sevgi sabaha kadar uymadı. Ses çıkarmayalım da uyusun. Aaa! Sude, dayım gelmiş ama nerede ?"
"Safım benim, nerede olacak ."
Sevginin yattığı odayı gösterdi.
"Oh nihayet. Neyse uyanınca sorguya çekeriz. Sude, dudağım biraz daha iyi omlet yiyebilirim.
Bir duş alayım önce. Kahvaltıdan sonra saçlarımı tarar mısın?"
Kahvaltılarını yaptılar. Sude zor da olsa acıtmamaya çalışarak Bergüzarın saçlarını açtı.
"Kızım maşallah ne gür ve ipek gibi saçların var! Bir de dalgalı."
"Senin saçlarında çok güzel Sudecim.
Sude, çocuklar gelince kapıyı sen aç ve onlara benim kaza geçirdiğimi yüzümün biraz şiş ve mor olduğunu söyle lütfen.
Beni birden böyle görürlerse korkarlar. Baksana iki gün oldu gözüm iyice kapandı ve üst dudağım neredeyse ters döndü. Yanağım sanki biraz sararmaya başlamış gibi!"
"Sen her halinle güzelsin boncuklarına nazar değdi sadece. Kem gözlerin gözü çıksın inşallah."
Bergüzar gülmeye çalıştı.
"Günaydın."
"Ooo Sevgi hanım bakıyorum dinlenmiş ve mutlu görünüyorsunuz. Parlıyorsunuz gelin hanım!"
Sevgi, gülerek Sude'nin sırtına vurdu.
"Kızım, sen de bul bir sevgili ve evlenme teklifi al ve kabul et. Bak nasıl parlıyorsun."
Bergüzar, çığlık atarak Sevginin üzerine atladı. Kafasına dudağını çarptı ve dudağı kanamaya başladı ama aldırmadı.
Elini çenesinin altına tutarak, "Geğçekten mi evleniyosunuz mu?"
Sevgi, gülmeye başladı.
"Git ağzını yıka gerçekten evleniyoruz."
Bergüzar, sevinçle lavaboya koşup ağzını yıkadı dudağının üzerine gazlı bezle bastırdı.
"Ne oldu ağzın kanıyor?"
Bergüzar, bu kez dayısının kucağına atladı ve sıkıca sarıldı.
"Canım çok mutlu olun. Harika bir çift olacaksınız. Amaa, arkadaşımı sakın üzme. O hayatı boyunca çekeceği üzüntüleri peşin ödedi."
Galip yeğenini başına çenesini dayadı ve sırtını okşadı.
"Onu üzmektense, ölmeyi yeğlerim. Harika bir eş buldum deli fişek. Dilerim sende hak ettiğin mutluluğu bulursun."
"Heey(!) Altıma edeceğim çıkın şuradan ya. Sarılacak başka bir yer bulamadınız mı?"
Sude, hem söylendi hem Galip'e sarılıp tebrik etti.
"Dayı, arkadaşımı üzme, ayılık yapma emi! Dün sen gidince kahroldu kız."
Bergüzar, uzun kollu gömlek giydi. Kolları da mordu ve birisinin tuttuğu belliydi. Parmak izi şeklinde morluklar vardı.
Kapı çalındığında odasında dolaşıyordu. Çocukların tepkisini merak ediyordu.
"Bis deldik Maamii"
"Birazdan gelecek odasında hazırlanıyor. Siz geçin. Buyurun Poyraz bey."
Sude salona aldı. Çocuklar babalarının yanına oturdu. Galip ve Sevgi geldi.
"Aaa basına yoldu hasta mısın?"
Sevgi, Balımı kucağına aldı. Üstün'e de yanına oturmasını işaret etti.
Poyrazın soran bakışları, Sude'ye döndü. Sude gülümsedi.
"Çocuklar, ben ve Bergüzar ablanız bir kaza geçirdik. Maamiiniz iyi.
Sadece yüzünde bazı yaralar onu görünce geçmiş olsun dersiniz, ama fazla sarılmayın canı yanabilir.
Benimde boğazımda yara var. "
"Ne oldu? Nasıl oldu? Konuştuğumuzda bahsetmedi! Yeni mi oldu?"
Galip, Poyraza baktı. "Benim de dün gelince haberim oldu. Cuma akşamı olmuş. İş için Konya' ya gitmiştim.
Söylemediler. Gelip görmesen yine haberim olmayacaktı. Bu konu da ikisine de çok kızgınım."
Poyrazın gözlerinden ateş çıkıyordu. Sevgi bunu gördü. Galip Sevgiye baktığı için fark etmedi.
Sude, Bergüzarın yanına gitti ve gelmesini söyledi.
Salona girdiğinde, Çocuklar eş zamanlı çığlık attı.
"Özür dilerim, bu kadar korkacağınızı düşünmedim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLADIĞIMA BAKMAYIN (üç kadın)
General FictionÜç kadın, üç hikaye. "Tek seçeneğiniz var. Annen mi, doğmamış bebeğin mi?" Üçüncü kadın sordu. "İnsan kendi evladını satar mı?" Birinci kadın sordu. "Çok adice." İkinci kadın konuştu. "Sen hiç seçeneksiz kaldın mı ki?"