Arcana, gözlerini odayı dolduran gün ışığına araladı. Hala yorgundu ve oldukça uykusu vardı lakin bedeninin alt kısmına hücum eden ağrı kıpırdandıkça büyük bir acı ve rahatsızlık vermişti. Geçen birkaç saatin rüya olup olmadığını kendi kendine sorgularken eliyle karnı üzerindeki baskının nedenini kontrol etti. Liamh'ın kaslı kolu hala üzerindeydi. Az sonra bedenlerinin çıplak olduğunu anımsadığında ise aniden doğrulup ayaklarını yataktan sarkıttı ve bu hareketin verdiği keskin acıyla inledi. Kalçaları üzerine oturmakta güçlük çektiğini fark ettiğinde ise yüzünü buruşturdu.
Liamh kadının hızlıca doğrulması üzerinde yerinde sıçrayarak kolunun üzerinde kalktı. Yatağın ucunda oturan Arcananın beline kadar uzanan dalgalı karışık kızıl saçları çıplak bedenini örtmüş ve ona çekici bir mahremiyet sağlamıştı. Muhtemelen örtünecek bir şeyler arayışındaydı lakin buruş buruş olmuş çarşaf dışında yatakta ne yastık ne de battaniye vardı. Hareket etmeden duruyor oluşu ise genç adamı tedirgin etmişti. Kızıl saçları arasından sırtını okşayarak kolunu yakalayıp onu yeniden yanına yatmaya zorladı. Kusursuz bedenini incelemek üzere başını kaldırdı. Lakin karşılaştığı manzara, gece gözüne mükemmel görünmüş olan kadının vücudunun aslında ne denli bereli olduğuydu. Arcana'nın geçmişten gelen derin yara izleri bacaklarında ve kollarında yer yer mevcuttu en büyüğü ise mahremiyetinin hemen üzerinde olan yaklaşık dört parmak uzunluğundaki deforme olmuş kısımdı. Genç adam onun tıpkı girdiği savaşlarda yara bere içinde kalan bir gazinin vücuduna sahip olduğunu düşündü ve doğruydu. Kadın, ufak yaşından itibaren çetin bir savaşın tam ortasında yaşam savaşı vermişti.
Liamh bu farkındalığın kalbinde oluşturduğu şefkat hissiyle Arcana'ya baktı. Kendisine dudaklarını dişleyerek dolan gözlerle bakan kadın bacaklarını kıpırdatmaya çalışıyor ve yüzünü buruşturuyordu. Yeniden vücudunun tadını çıkarmak için onu seyre daldığında dün gece kadını epey paralamış olduğunu fark etti ki yer yer oluşan morluklar yaptıklarının kanıtıydı. Arcana nazik olmasına izin vermemişti. Hırçın doğası ona sahip olurken dahi üstünlük sağlama çabasına girmişti. Bu da onun yaşadıkları geceyi hatırlayarak sırıtmasına neden oldu.
Gülüşünün üzerine dizini kıvırıp mahrem yerlerini örten kadına bir kez daha baktı. Onu öpmek için eğildiğinde ise elinin baskısını göğsünde hissederek kaşlarını çattı.
"Dur!" Arcana, dün gece yaşadığı güzel duyguları yeniden istiyordu. Fakat şu an müsait olmadığının farkındaydı.
"Ne oldu Arcana?"
Genç kız onun kaş çatması üzerine kolu üzerinde acı içinde doğrularak yüzlerini aynı hizaya getirdi. Şu dakikada kalbi içinde kanatlanmış geziniyor olsa da yakınlığının vereceği acıdan korkuyordu.
"Canım yanıyor Liamh! Çok fazla..."
Liamh onun ne demek istediğini geç de olsa fark ettiği için kendine kızdı. Arcana'nın bedeni heybetli görüntüsüne rağmen daracık ve sımsıkıydı. Genç adam ona sahip olurken oldukça zorlanmıştı. Kafasındaki düşünceler onu tekrar yatağa çekme isteği doldursa da karşısındaki kadının bu kez müsaade etmeyeceğini biliyordu.
"Ve bu beni oldukça memnun ediyor..." dedi fısıltıyla. Arcana'nın her şeyiyle ona ait olması tüm hücrelerinin gurur ile dolmasını sağlıyordu. Şu anki hali ise adama büyük bir zevk ve keyif vermişti. Kadını dudaklarından ve çenesinden öptükten sonra doğrulup yataktan inerek üzerini giymek üzere harekete geçti.
"Tanrım!" Arcana adamın çıplak bedenini gördüğünde ciyakladı. Elini kaldırıp adamın belden aşağısını göstererek "Bana onunla mı dokunuyordun!" diye devam ederken korkuyla açtığı gözleri bedeninin aşağısına kaydı ve yatakta bulunan çarşafın üzerindeki yer yer lekeleri gördüğünde bunun kendi kanı olduğunun farkına vardı. "Tanrım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜRGÜN
Historical FictionLiamh McAodha, İskoçya'nın kaderini belirleyecek arayışın onu hiç tanımadığı bir kadınla evlenmeye mahkum edeceğini biliyordu. Üstelik ülkesi ve toprakları için bu kararı veren ta kendisiydi. Lakin gelininin yirmi yıl boyunca bir mağarada sürgün hay...