Bir aya yakın bir zaman geçmişti aradan, Xiao tamamen kendi işleriyle ilgileniyor, Wangshu Inn'den ayrılmıyor ve Venti'nin ona verdiği flütü çalmayı öğrenmeye çalışıyordu. Lakin sonuç pek iç açıcı değildi, saatlerce uğraşmasına rağmen düzgün bir melodi koyamamıştı ortaya. Venti'nin çalarken parmaklarının nasıl göründüğünü, nefesini nasıl üflediğini tekrar tekrar düşünse de aynısını kendisi asla yapamıyordu. Çabaları bu denli cevapsız kaldığında Verr Goldet gelip ne yaptığını sormuş, hatta biraz bildiğini ve yardım edebileceğini dahi söylemişti ancak Xiao flütü onun eline vermek konusunda açıkçası isteksizdi. Bu elbette ona güvenmediğinden değildi, sadece içinde bir rahatsızlık hissi büyüyordu flütü başka birinin elinde hayal edince.
Etraf son zamanlarda tuhaf bir şekilde oldukça sessizdi Xiao için, eskisi kadar savaşmak zorunda kalmıyordu, başa çıktığı yaratıklar ise genellikle oldukça güçsüzdü. Bu yüzden kendine hakim olabiliyor ve kötü tarafını bastırabiliyordu. Hatta konu hakkında konuşmak için Zhongli'nin yanına bile gitmişti, lakin o net bir cevap vermemiş, sadece biraz dinlenmesini ve bunu çok düşünmemesini söylemişti.
Xiao da öyle yapmayı seçti.
Wangshu Inn'deki terasta oturmuş gökyüzünü izliyorken arkasında birinin varlığını hissederek gözlerini çevirdi, tetikte oluşunun göstergesi olarak da çoktan mızrağını çekmişti fakat gördüğü kişi davetsiz bir misafir veya bir canavar değildi, yaklaşık bir aydır görmemesine rağmen her bir detayını gayet net hatırlayabildiği biriydi, korkmuş görünmüyordu, aksine yüzünde bir gülümseme vardı.
"İzinsiz geldiğim için özür dilerim." Gelen kişinin Venti olduğunu fark ettiğinde Xiao elindeki mızrağı indirmiş ve sorun olmadığını söylercesine başını iki yana sallamıştı. Venti gelip yanındaki iskemleye oturdu, sonrasında küçük masanın üzerindeki flüte bakmış, belli belirsiz gülümsemişti. "Duyduğum üzere çalışıyormuşsun."
"Çalabildiğim söylenemez."
"Orası önemli değil." Dedi, gözlerini flütten Xiao'ya çevirdi ve kendi gözlerinin içine bakan kehribar gözlerinin bir anda irileşip yere çevrilmesini izledi. Çok hızlı gelişen bir olaydı, nitekim Venti uzun bir süre daha aynı anı yaşayacak gibiydi. "Yanına bile almaz, Guyun'da bırakırsın sanmıştım."
"Kutsal bir şey olduğundan sanırım, yanımdayken daha rahat hissediyorum." Venti flütün kutsal falan olmadığını, sadece Zhongli'nin başını şişirmek bahanesiyle kendisinin yaptığını ve başka hiçbir özelliğinin olmadığını söylemek istedi ancak Xiao flütün kutsal bir şey olduğuna kendini oldukça inandırmış gibi görünüyordu ve bunu bozmak istemedi. Gülümseyerek başını salladı. "Buna sevindim o halde. Bugün sana başka bir şey getirmiştim, ama muhtemelen ilgini çekmeyecek."
Xiao ne olduğunu sormak istedi fakat içinde bu yaptığının görgüsüzce olacağını ve aşırı ilgili davranışının yakışmayacağını söyleyen bir tarafı vardı, bu yüzden sustu. Yine de merakı gözlerinden okunuyordu, normalde çatık olan kaşlarının havalandığını gördüğünde Venti güldü ve ellerinin arasında oldukça parlak ve süslü bir enstrüman belirdi. Xiao ne olduğundan tam emin değildi fakat Liyue'den olmadığına emindi. "Bu bir arp." Dedi Venti, parıl parıl tellerin üzerinde parmaklarını rastgele gibi görünen bir şekilde gezdirdi ancak ortaya Xiao'nun hayatında duyduğu en güzel melodiyi çıkarmıştı. "Hâlâ görevimin başında olduğum zamanlarda kullanırdım, bu gerçekten kutsal bir enstrüman. Aklıma geldi ve bir parça dinlemek isteyeceğini düşündüm."
"İsterim." Başını salladı, arptan gözlerini alamamıştı bir türlü, Venti'nin uzun ve incecik parmaklarının teller üzerinde nazikçe gezinişini izliyor ve ruhuna huzurun işlediğini hissediyordu. "Görüyorsun ya, sana bir de şarkı söylemek isterdim. Ne yazık ki sözlerimi unutalı çok uzun zaman oluyor."
"Lord Barbatos'un şarkı sözlerini unutabileceğini hiç düşünmezdim." Müziği kendi sesiyle kirleteceğini düşündüğünden belki, öyle kısık sesle söylemişti ki onun duymuş olabileceğinden bile şüpheliydi. Yine de Venti'nin gülüşünden ötürü işittiğini anladı.
"Değil mi? Ben de öyle. Ancak birini ilk defa gördüğüm andan beridir ortalıklarda yoklar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kanlı eller meselesi | xiaoven
Fanfiction"Ellerim her kana bulandığında yanımda istememeliydim seni, orada olamayacağını bile bile."