0.4

10 2 0
                                    


Hadi ama! Gecenin bir yarısı Kraliçe Almira'nın sarayının bahçesinde keman çalacak kadar cesaretli olan kişi de kimdi?

Genç kız ilk başta ürkse de merakına yenik düşerek yavaş ve sakin adımlarla aşağıya inmeye başladı. Sarayın bahçeye açılan kapısına vardığında duraksadı. Adeta bahçeye hapsolan kötü ruhlar içinden geçmişcesine yüzüne çarpan soğukla titredi. Almira etrafını kontrol etti. Hiç kimse yoktu. "Tüm bu güvenlikler, çalışanlar neredeydi?", "Herkes neredeydi?", "Neden kimse gecenin dördünde bahçeden gelen bu keman sesini merak edipte aşağı inmiyordu?","Bu kadar yüksek sesi duymuyorlar mıydı?" ve en önemlisi, "Kim, neden gecenin bir yarısı sarayın bahçesinde bu kadar yüksek sesle keman çalıyordu?"

Ne kadar kendisini korkmadığına inandırsa da, korkuyordu, hem de çok...

Kemanda çalan şarkı Almira'nın en sevdiği besteydi. 'Evgeny Grinko- Valse'. Bu gerçekten de bir tesadüf müydü?

Bu beste ona hep çok garip hissettirirdi ki.. Almira daha 16 yaşındaydı ama bu besteni her duyduğunda sanki 56 yaşına gelmiş, tüm hayallerini ve dileklerini gerçekleştirmiş, yeni hedeflere atılmış, özgürlüğe kavuşmuş gibi hissediyordu. O çok yorulmuştu. Hayat onu daha bu yaşında yormuştu. Ciddi anlamda artık bezmişti, herşeyden.

Düşüncelerinden keman sesinin kesilmesiyle ayrıldı. Keman sesi kesilince, her yer bir anda çok sessizleşti. 5 dakika.. 15 dakika.. 30 dakika..

Almira sessizliğin bu kulakbatırıcı sesinden bıkmıştı. Kendisinin de ne zaman oturduğunu anlamadığı soğuk ve ıslak çimlerden sinirle ayağa kalktı. Bu bir eşek şakası falan mıydı? Öyleyse eğer, hiç komik değildi. Neden sanki herkes ölmüş gibi hissediyordu? Sanki.. Hani bir sevdiğini kaybedince insanın içinde oluşan o hissi bilir misiniz? Hah, işte o his! Almira ise sanki bütün sevdiklerini aynı gün içinde ölmüş birisi gibi hissediyordu. 'Neden hiçkimse keman sesini duyupta gelmemişti?'

Gece yarısı gördüğüm kabustan dolayı terler içerisinde uyandım. Elim çok ağrıyordu ve başım çatlıyordu. Sanırım elimin ağrısından dolayı görmüştum bu kabusu. Hemen başucumdaki alarmlı saate baktım. Saat 03:47 idi. Aşağıya inip kendime bir fincan kahve yaptım ve elimdeki sıcak kahveyle bahçeye gittim. Hava çok güzeldi. Bahçenin ortasındaki büyük çınar ağacına doğru gittim. Site gibi bir yerde yaşıyorduk ve burdakı evlerin arasında çit veya duvar gibi herhangi birşey yoktu. Yani anlayacağınız, tüm evler aralarında 100 metre olarak aynı civarda yerleşiyordu. Ağacın altına oturarak sırtımı ağaca yasladım ve yıldızlara baktım. 'Çok güzellerdi ve en önemlisi 'sonsuz'lardı.'diye geçirdi Almira içinden.

"Keşke insanlar da sonsuza kadar yaşayabilseler sizin gibi.. Tamam, tamam abarttım. Ama en azından keşke hayatı doyasıya yaşayıp, her bir duyguyu tadıpta öyle veda etse hayata insanlar. Hayat çok garip değil mi? Her an birşey sonlanıyor. İnsan hayatı da bir gün elbet sonlanacak. Tüm insanlık sonlanacak ve yeryüzünde artık yaşam olamayacak. Of ben şimdi insanlığın derdini çekemem. Benim derdim kendime yeter. Harbiden ya! Her gün gözümü korkarak ve sorgulayarak açıyorum öldüm mü diye. Sonra ölmedim diye seviniyorum. Ama sonra da zaten sayılı günlerimin kaldığını hatırlayıp günümü mahvediyorum. Sayılı gün.. Ya 10 gün, ya 100 gün, ya 57 gün yada 1 gün.. Sayılı gün bu demek işte. Yaşamak için kaç günün kaldığını bilmiyorsun ve her yaşadığın gün de aslında sona ne kadar çok yaklaştığını farkediyorsun. Keşke bu hastalığı yenecek, yokedecek gücüm olsaydı. Ama şunu da biliyorum ki ya bir gün ben bu hastalığı yeneceğim ve zaferimle gurur duyacağım yada bu hastalık beni yenecek. Lütfen, bana bu hastalıkla savaşmak için güç verin. Sizin kadar 'sonsuz' gücüm olsa da bu hastalıkla savaşabilsem, keşke..'' lafımı bitirir bitirmez ağacın arkasındaki çalılıklardan bir ses duydum.

'' Kim var orada?'' diye bağırdım. Aferin gerizekalı! Ha sanki hırsız olsa çıkıp 'bendim ya abla, bir evinize bakıp çıkacaktım' diyecek. Hem ayrıca o sakat elinle ve elindeki kahve fincanıyla en fazla ne yapabilirsin? 'Kedidir' deyip umursamadan yerime geri oturdum. Arkadan yeniden bir ses duydum.

''Eğer sayılı günün kaldıysa, hayattan zevk alarak yaşamalısın bence.''

''Sen kimsin?'' diye sorup ayağa fırladım ve etrafıma bakınmaya başladım.

''Kötü bir niyetim yok sadece çok yalnızım ve arkadaş arıyorum, o kadar. Eğer sen de istersen arkadaş olabiliriz ama beni asla görmemen şartıyla.''

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 31, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aşkın MüziğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin