---Bir hafta sonra---
Arcana penceresi önünde oturmuş gecenin gündüz ile buluştuğu o büyüleyici anı izlemekteydi. Kaç gün kaç gece geçmişti bilmiyordu. Saatleri sayamaz haldeydi. Hala odasında kilit altındaydı ve Liamh yoktu. Geri de gelmeyecekti. Yüreğinde kopan şimşekler yağmur olup gözlerinden akmaktan vaz geçmiyordu. Ellerini bedenine sararak erkeğin varlığını, kokusunu hissetmeye çalıştı. Oradan oraya savrulan bedeni bu defa aşk uğruna sürgün edilmişti. Derin nefesler alıp vererek kapısındaki kilidin çevrilişini dinledi. Gözleri korkuyla kapıya çevrilen genç kız içeri süzülenin Lily olduğunu gördüğünde hayal kırıklığı ile yeniden cama döndü. Lily geceleri onu ziyarete gelerek yalnızlığını paylaşıyordu. Kimi zaman onunla ağlıyor, kimi zaman saatlerce susup pencereden avluyu izliyorlardı. Genç kız nişan hazırlıkları başlamışken ağabeyinden aldığı bir mektupta Brian Ferguson'un onunla evlenmeyi reddettiğini öğrendiğinden beri anlayamadığı bir şekilde içine kapanmıştı. Arcana onun da Liamh kadar gururlu olduğunu bildiğinden yaşadığı skandalın kendisini derinden etkilediğini gözlemleyebiliyordu. Lord Ferguson'un bunu hangi aptallıkla yaptığını bilemese de artık sorabileceği kimse yoktu.
Lily sessizce yanına gelip elindeki açılmış mektubu kendisine uzattı. Arcana Liamh tarafından yazılmış olduğunu düşünerek heyecan ile eline aldığı mektubun üzerinde Finn McCartneyin adını gördüğünde derin bir nefes alarak satırları okudu. Genç kızın gözleri her satır ile ardına kadar açılıyor yerinde duramıyordu. Aloin hastalanmıştı ve yaşlı bedeni daha ne kadar dayanacaktı tanrı bilirdi.
"Bu mektup ne zaman geldi Lily?"
"Dün geldi Leydim. Liamh'ın emri yüzünden annem size ulaşmasının uygun olmayacağını düşündü lakin merakıma yenik düşerek okuduğumda bilmeniz gerektiğini söyledi içimden bir ses."
"Benim Giolla ya gitmem gerekiyor Lily!"
"Bu mümkün değil leydim. Odanızdan çıksanız bile kaleden çıkamazsınız."
"Lily yalvarırım. Mektupta bahsedilen kişi yirmi yılımı aynı mağarada geçirdiğim ve benim için çok değerli olan Aloin. O..." Arcana içlenerek ağladı. "O... ölüm ..."
Lily derin bir nefes aldı. Son zamanlarda Arcana'ya mı üzülse yoksa kendi hakkında çıkan dedikodulara mı yansa bilemiyordu. Kadının ağlayışı yüreğini parçaladı. Onu kolları arasına çekerek sarılırken dünyadaki tüm erkeklere lanetler yağdırıyordu.
"Beni buradan çıkar Lily..."
"Nasıl?"
Arcana doğrulup gözlerini sildi. "Benim yıldırım gibi bir ata ve senin de korunmak için keskin bir kılıca ihtiyacın var değil mi?"
Lily onun sözleri altındaki imayı anladığında bir an duraksadı ve "Canın cehenneme Liamh!" dedi.
"Benimle gelin leydim!"
Arcana ayaklanan kıza baktı ardından kendi de ayağa kalktı. Yatağının içini yastıklarla doldurduktan ve orada yatan biri olduğu izlenimini verdikten sonra sessizce Lily'nin odasına gittiler. Kız dolabını açarak binici kıyafetini çıkarıp hızla giyindi. Ardından onu odasında bırakarak dışarı çıktı. Az sonra geldiğinde çamaşırhaneden ağabeyinin gömlek ve pantolonu ile bir adet seyis kasketi getirmişti.
"Bunu giy Arcana. Tıpkı saraya giderken olduğu gibi oğlan taklidi yapmanı istiyorum senden."
Arcana baş onayının ardından Liamh kokan kıyafetleri büyük bir üzüntüyle üzerine geçirdi. Lily odasında bulunan şömineden aldığı kül ile yanaklarını ovaladı. Aynaya baktığında Arcana tıpkı yeni yetme bir oğlan gibiydi. Son olarak gümüş işlemeli kılıcı beline takıp Lilynin arkasından yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜRGÜN
Исторические романыLiamh McAodha, İskoçya'nın kaderini belirleyecek arayışın onu hiç tanımadığı bir kadınla evlenmeye mahkum edeceğini biliyordu. Üstelik ülkesi ve toprakları için bu kararı veren ta kendisiydi. Lakin gelininin yirmi yıl boyunca bir mağarada sürgün hay...