Bölüm 17: Son Dakika

641 58 63
                                    

Selamlarrr, iyi okumalar diliyorum..

İra'nın Güncesinden

Gerçekler bazen insanın canını yaksa da öğrenmek her zaman bir huzur verir. Saklanan şeylerden kurtulmak, yalanlardan uzaklaşmak ve gerçeğin farkına varmak...

Bu kararı çok hızlı vermiştim. İçten içe kendimi sorguluyor ve yaptıklarımın ne kadar doğru olduğunu düşünüyordum. Sonuçta yeniden başlamıştım hayatıma.

Sabah olduğumdan daha da mutluydum. Yani O'nun annesi geldikten sonra.. Bana yaptıkları bu şeyin sebebini öğrenmiştim, O'nun ihanetinin sebebini. Sebebi onu affetmemi sağlamayacak olsa da gruba girme isteyini içimde yeşertmişti. Siyah Konak'a geri dönme isteği uyandırmıştı. Hepsi üst üste gelse de içimden bir ses bu gruba katılmam gerektiğini söylemişti. Son birkaç dakikada aldığım bu karar başıma neler getirecekti bilinmez. 

Kendimi Groot'la beraber kurulun toplanacağı odanın kapısının önünde bulmuştum. Stresliydim ne yapacağımı bilmiyordum, ama buradaydım işte.. Kapı aralıktı, elimi kapının koluna koyup hafifçe ittirdim. Yavaş adımlarla içeri girerken kafamı dik tutmayı ihmal etmiyordum. Teker teker yüzler bana dönmeye başlamış, ayağa kalkmış gitmek için hazırlanan kurul gözüme ilişmişti. Diğer tarafa bakmamak için kendimi zorluyordum. Aralardan fısıltılar yükselmeye başlamıştı, son dakika gelmem hakkında konuştuklarına emin gibiydim.

"Çok geç kalmadın mı sence kızım? Bizi bekletmen hiç hoş değil. Gitseydik eğer bu gruba giremeyecektin." diyerek beni tehdit edercesine konuştu. 

Bugün zaten tersimden kalkmıştım, bu kadarı bile fazla geliyordu. "Geç kalmam konusunda haklısınız, minik bir iç savaş veriyordum. Ve ayrıca gitmeyeceğinizi, gidemeyeceğinizi biliyorum." diyerek yağ gibi üste çıkmamla en ortada oturan baş cadının sağ tarafındaki cadı lafa atladı. 

"O da ne demek öyle. Bunu biliyorsun ki biz değerli bir kuruluz küçük bir kızın iç savaşını çekemeyiz." diyerek çatık kaşlarından anlaşıldığı üzere sinirli olduğunu belli etti. 

"Hepimiz biliyoruz ki bana ihtiyacınız var, evet siz önemlisiniz ama sizden çok var. Benden ise bir tane, bence beni kaybetmek istemezsiniz. Yanılıyor muyum? Hiç sanmıyorum." diyerek olaya nokta koydum. Baş cadı olayı eline almış ve yanındaki cadıyı susturmuştu. Bir nevi burası bana duruşma salonlarını andırıyordu. 

"Sana ihtiyacımız olduğunu düşündüren şey ne?" diyerek lafa başlamıştı baş cadı. "Artan cinayetler ve arkasındaki yaratıklarım. Bunlarla siz başa çıkamıyorsunuz, ki bu belli oluyor.." derken cümlenin sonunda istemsizce sesim kısılmıştı. "Pekala, şu an konuşulacak konu değil bu. Bizimde çok fazla zamanımız kalmadı. Belli birkaç cümle ezberlemen gerekiyordu ezberledin mi?" diyerek konuyu değiştirmişti. "Evet ezberledim... fakat çok uzun hepsini şu an söylemem mi gerekiyor." Bunları söylerken önümde duran kürsüye çıkmıştım. "Sadece son kısmı söylemen yeterli ve önündeki kitaba parmağını basacaksın." diyerek önümde duran kitabı işaret etti. Sayfasını yavaşça araladım. 082 grubunu arıyordum ararken çekilmiş bir fotoğraf dikkatimi çekti ama çok fazla üstünde durmadım. O sayfayı gördüğümde kafam baş cadıya çevrildi.

Derin bir nefes aldım ve cümleleri söylemeye başladım.  "Her şart ve koşulda grubumun yanında olacağım, ne olursa olsun onlardan bir şeyler saklamayacağım. Onlar benim ailem olacaklar ve onlarla sonsuza kadar dost kalacağım.. Ölümüzle dirimizle.." Parmağımı daldırdığım mürekkebi yavaşça adımın altındaki boşluğa bastırdım. Beyaz olan mürekkep kağıdın üzerinde renk değiştirirken diğer parmak izleri gibi, kan gibi bir kırmızıya dönüştü. Bu içimi ürpertmişti. Elimde kalan mürekkebe bakınca onun hala beyaz olduğunu görmek farklı bir histi. Arkadan gelen alkış sesiyle kendimi toparlamış, hafif bir baş selamı vererek arkama, grubuma dönmüştüm. Yavaşça kürsüden inip onların yanına gittiğimde hepsinin yüzünde mutluluk vardı. Üzerime koşan birini gördüğümde bunun kim olduğunu anlamam uzun sürmemişti, Efe'ydi..

Taç VarisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin