8.Bölüm✌

333 25 15
                                    

Arkadaşlar yeni bölümü paylaşmayalı biraz zaman aldı ama sınavlar ne yaparsın. Hikayemi okuyan herkese çok teşekkür ederim ama sanırım bu farklı tarzda gelişmeleri, olay örgüsü olan hikayeler inasanların pek dikkatini çekmiyor. Ama ne düşündüklerini bilemem belkide hikayemi okudular ve beğenmediler. Her neyse siz okuyanlara çok teşekkür ediyorum. İyi okumalar :)

Çığlığım tüm odada yankılandı. Oyuntulu çukura girerken bir anda dengemi kaybettim. Ve düşüyordum! "Ateşş!" Çaresiz çığlıklarım devam ediyordu. Eğer yere çakılırsam güzel bir kan gösterisi olurdu. O çivilerin üstüne düşüp bedenimi delik deşik etmesine az kalmıştı. Korkudan yüreğim ağzıma çıktı. Öldüm mü? Cennette miyim yoksa cehennemde mi? Şu son günlerde yaptıklarımı saymazssak cennette olma ihtimalim % 80'di.

Hala nefes alıyordum. Kalbimde atıyordu. Ellerimle kollarıma, bacaklarıma, kafama dokundum. Bedenimde hiçbir yara,çizik, kesik yoktu. "Ayıldın demek küçük hanım." Sesinde kızgınlık sezmiştim. "Beni ne kadar korkuttun biliyor musun? Sana bir şey olsaydı kendimi asla affetmezdim." Sözleri, hala yaşadığımın kesin kanıtıydı. "Sen bir şey yapmadın ki. O yüzden kendini affetmeme gibi bir durum olmazdı."diyerek doğruldum. "Asıl sorunda bu. Ben sen engellemedim, inmemen için seni ikna etmedim."dedi. Kendine öfkeli görünüyordu. "Senin beni engellemen gerekmiyordu, bunu yapmak zorunda da değildin zaten."dedim. "Zorundaydım ama yapmadım. Çok aptalım."dedi. Fakat beni bu denli korumak istediğini, kendini zorunlu hissetiğini anlayamayarak " Neden zorundaydın peki? " sorusunu yönelttim. Derin bir iç çekerek "sebebi yok. Zorundaydım ve seni korumak için zorundayım." Cevabını vermişti. Hobilerinin arsında felsefe kitapları okumak olduğunu bu felsefik sözlerinden anlamıştım. En sevdiğim. "Hmm... etkileyici."diyerek Ateş'in sözlerini alaya aldım. Bu durum onu sinirlendirmiş gibi görünüyordu. Yaklaştı bedenimde herhangi bir çizik yada yara olup olmadığına baktı. Son olarakta boynumu kontrol etme girişiminde bulunmuştuki resmen gözlerim dönmüştü. Hızlı bir şekilde boynuma dokunmak üzere olan eli yakalayıp acımasızca ters çevirdim. Ardından beni bu odaya getirmek için arabaya bindirdiğinde elini ısırma girişiminde bulunup yapamadığım şeyi şuan yapmıştım. Bunu ben yapmış olamazdı. Bu emri beynime ben yollamış olamazdım. Ateş şaşkınlıkla bana baktı. "Çok çok özür dilerim. Bak ben bunu isteyerek yapmadım. Yani..." sözlerim havada asılı kalmıştı.

Iki gündür hiçbir şey yememiş ve içmemiştik. Karnım açlıktan gurulduyordu. "Acıktın mı? Ah... acıkmış olmassın. En son ısırdığın elimle doymuş olmalısın ve bu ikinci yapışın." Ateşin bu alaycı sözleri sözleri aynı zamanda incinmiş olmasınıda gizliden gizliye gösteriyordu. "Bak anlamıyorsun. Ben senin elini ısırmak istemedim ki. Nasıl oldu bilmiyorum. Ha tadı da fena değilmiş. Hem kaç gündür ağzıma hiçbir şey girmemişti. Bu da fena olmad hani."dedim. Ardından gözlerimiz buluştu ve bu olayın komik olduğunu anlayarak gülmeye başladık. Ateş'in elini elime aldım. Aradan saateler geçmişti fakat hala diş izlerim geçmemişti. "Acıyor mu?"diye sordum. "Biraz."diye kısa bir cevap verdi. Elini dudağıma getirdim ve yavaşça öptüm. Bu davranışım çarpık gülümsemesiyle karşılık vermişti. "Eee... şey... geçen sefer yüzümü de tırmalamıştın."dedi. "Tekrar tırmalamamı istemessin herhalde."dedim ve gülümsedim. Cevabını almıştı. "Ne uyumlu çift olduk değil mi?"diye sordu. Çift? "Ne kadar da kavgalı, şiddetli geçiniyoruz değil mi?"diyerek soruya soruyla cevap verdim. Genellikle erkekler başları sıkıştı mı bu taktiği kullanıyorlardı. soruya soruyla cevap vermek. Erkeklerin bu taktiğini kullanacağım hiç aklıma gelmezdi. "Sonuçta geçiniyoruz, önemli olanda bu değil mi?"dedi Ateş. Bunu samimi bir şekilde söylemişti. Yüzüm kızararak "kesinlikle."dedim. Azrmelk kendine gel. Tekrar hoşlanmaya başlamiyacağım. Sadece iyi bir arkadaş o kadar.
Çok uykum gelmişti. Havada asılı bir ağda bulunduğumdan uyurken düşme riskim vardı. (Biraz deli yatarım da) Uyumamaya karar verdim. Ateş ağın üstünde oturur pozisyonundan yatma pozisyonuna geçi. "Zor bir gün oldu yorulmadın mı?"diye sordu. "Evet gerçekten zor bir gün geçirdik. Oldukça yorucuydu."dedim. "Uyumayı düşünmüyor musun?"sorusunu yöneltti. "Yok.uyumiyacağım."Cevabını verdim. "Neden?"diye sordu. Gelde açıkla şimdi neden uyumayacağımı. Of. "Şey.. söyliyeceğim ama gülmiyeceksin."dedim. " Tamam. Zaten gülünecek ne söyliyebilirsin ki?"dedi. Duyunca böyle düşünmeyecekti ama. "Ben biraz deli yatıyorumda uyurken düşebilirim. Çünkü evde uyurken her gece en az iki kere yere düşüyorum. Evet gülünç bir durum ama... yani istiyerek düşmüyorum. Tabi ki aslında..." aniden eliyle ağzımı kapadı. "Konuşurken nefes almayı denemelisin."dedi. Hala eli ağzımı kapatır haldeyken ben konuşmaya çalışıyordum. "Ah... Tamam, sakin. Elimi çekicem ama konuşmiyacaksın tamamı?"dedi. Evet şeklinde kafamı salladım. Ellerini ağzdan çekti. "Tamam, anladım. düşmekten korkuyorsun. Benim yanıma yat bir şey olursa ben seni tutarım"dedi. Teklifini kabul etmekle etmemek arasında kaldım. Sessizlilk... Cevap yok." Gece seni öldüreceğimden korkmuyorsan yanda yatmaman için bir sebep yok Azrmelk."dedi. "Peki tamam."diyerek cevapladım.
Ateş çoktan sızmıştı. Bemde uykuya dalmak için gözlerimi kapatmıştım. Uyumakla uyumamak arasında kalırsın ya hani tam o andayken____ voltluk elektirik verilmiş gibi yerimden zıpladım ve büyük bir titreşim geçirdim. Ruhum kendini yüz yıllardır uyuyan bir insanın hayata tekrar gözlerini açtığında bedeninin ne kadar yorgun olduğunu hissettiği an kadar kötü hissetmişti. Karanlıkta göremediğim bir nesne uçarak bana yaklaştı. Sırtıma pençelerini geçirmişti. Daha sonra beni koca bir köprüye getirdi ve beni yere indirip bıraktı. Köprüde yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm. Köprünün sonu görünmüyordu. Adımlarımı daha da hızlandırdım. Bir "çıt"sesi ve bir çıt sesi daha. Köprü şiddetli bir biçimde sallanıyordu ve çökmeye başlamıştı. Koştum, koştum, koştum. Fakat bu uçsuz bucaksız gibi görünen köprünün sonu gelmek bilemdi. Çığlıklarım duyulmuyordu. Korkunç bir yüksekliği olan köprüden düşüyordum. Ve tam o anda beni bu köprüye getiren nesne tekrardan pençelerini sırtıma geçirip beni uyiduğum ağın üzerine bıraktı, gitti.

AZRMELKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin