15. And now, every time a siren sounds

320 27 7
                                    

İyi okumalar...

"Günaydın bebeğim." Jungkook'un başı yatak odası kapısından içeri uzanmıştı. Yoongi yattığı yerde yüzünü buruştururken yanıtladı onu.

"Günaydın. Saat kaç?" Dudaklarını bükerek saatine baktı dövmeli olan. Elleri 8 parmağını gösterdiğinde Yoongi yanındaki yastığı ona fırlatmıştı. "Sabahın köründe neden uyandırıyorsun beni?"

"Erken kalkan yol alır derler. Kalk da yol alalım." Yastığı yatağa geri attı. Yoongi atılan yastığa sarılarak yan dönmüştü.

"Ben yola çıkmam bu saatte. Ne yolu ayrıca?" Uzun adımlarını odanın içine yönlendirdi diğeri. Yatağın kenarına otururken yastığı çekiştirmişti. Kendini yastığın yerine sıkıştırıp iç çekti.

"Birlikte kuracağımız hayatın yolu Yoon, başka ne yolu olacak?" Yoongi'nin tişörtünün üzerinden göğsüne bastırdı dudaklarını.

"Berbat bir klişeydi bu." Homurdanan huysuz sevgilisini daha sıkı sarmalamıştı Jungkook. "Bugün planın ne?"

"Bugün boş günüm sevgilim. Senin bir planın var mı?" Yoongi sesli bir nefes bıraktığında başını kaldırıp ona baktı.

"Aile yemeği var bugün, öğlen çıkmam lazım. Jimin'i alıp oraya geçeceğim." Çocuk kaşlarını kaldırdığı an yeni bir sorguya hazırdı yeşil saçlı.

"Sen ailenle görüşmeye yanaşır mıydın ya?"

İmalı sorusu çok şaşırtıcı değildi. Onunla tanıştığından beri ailesiyle telefonda dahi konuştuğunu görmemişti. Üstelik Yoongi aile kavramına mümkün olabilecek en uzak mesafedeydi. Bireysel düşünür, Jimin ve kendi çevresindeki insanlar harici kimsenin yaşadıklarını umursamazdı. Jungkook onunla tanışana dek gerçek bencil kendisi sanıyordu. Oysa sevgilisinin daha önüne sermediği bariz olan yaraları duvarlarının temelini oluşturuyordu.

Bir de bu konu vardı elbette. Üniversitenin düzenlediği etkinliğin ardından eve birlikte dönmüşler, aralarındakinin düzenli incinmeden ve incitmeden daha fazlası olduğunu ortak bir kararla kabullenmişlerdi. Ayın 22'sinde gerçekleşen etkinliğin üzerinden birkaç gün geçmişken iyice birbirlerine bağlanmaktan gocunmuyorlardı. Artık bozmamaları gereken bir ilişkiye sahiplerdi. İkisi de birbirlerine duydukları hisleri biliyorlardı, bunu batırmanın canlarını ne derece acıtacağını düşünmekten kaçınıyorlardı üstelik.

Öpücüklerle dolu bir kahvaltının ardından Yoongi duşa girerken Jungkook etrafı toparlamıştı. Bu sırada yeşil saçlı giyinmeye geçmiş, duştaki yerini Jungkook'a bırakmıştı. Belinden düşecek gibi duran havluyla odaya daldığında Yoongi'nin üzerinde gömlek görmeyi beklemiyordu.

"Sen benimle mi geleceksin yoksa dışarıda mı buluşacaksınız Taehyung'la?" Jungkook ona doğru ilerledi ancak Yoongi ellerinden birini aralarına doğru kaldırmıştı. "Hayatım ıslatma beni şu an. En rahat gömleğim bu. Zaten gergin olacağım, bir de giydiklerim germesin beni ne olur."

"Yakanı düzeltecektim, ellerim kuru." Alınmış bir ses tonuyla onun açık düğmelerinden birini kapattı. Yoongi'den bir bakış yemişti. "Ne bakıyorsun? Mafya babası gibi açmışsın üç düğmeni Yoon." Kapanan düğmeye baktı kısa boylu başını eğip. Jungkook onun saçlarının tepesine bir öpücük bıraktı. "Kafanı ısırmak istemem normal mi ya?"

"Gel buraya." Islak bedenini kendisinden uzak tutan Jungkook'a dokundu. Dudakları birleştiğinde bedenleri birbirine değmiyordu. Kısa bir öpücüğün ardından gülümseyerek geri çekildi. "Benimle mi geleceksin?"

"Evet, Taehyung'a yazmadım. Kaç gibi dönersiniz bilmiyorum ama biz evde takılırız gibi düşündüm." Yoongi yukarı çevirdi bakışlarını. Hesaplıyordu.

"Yedide dönmüş oluruz ya." dedi zihninde tartması bittiğinde. "Onlara maksimum katlanma sürem bu. Hadi giyin de çıkalım madem."

Jungkook üzerine kıyafetlerini geçirdi ve evden çıktılar. Arabayı yola çıkarınca Yoongi uzanıp dövmeli çocuğun elini kavradı. Jungkook bu ani dokunuşlara alışkındı ancak şimdi sevgili olduklarını düşününce bunun yalnızca tensel bir temas olmadığını hissedebiliyordu. Yüzündeki gülümsemeyle Yoongi'ye baktı.

"Sevgilim." Söze girişi bile Jungkook'u bir dondurma gibi eritebilirdi. "Sana yemekle ilgili belirtmem gereken minik bir detay var."

Pekala, yaklaşık yarım saat sürecek bir yolları vardı çünkü mevcut saatte trafik olan caddelerden geçeceklerdi. Yoongi bahsedeceği minik detayın Jungkook tarafından minik görülmeyeceğini biliyordu. Derin bir nefes aldı ve o konuşmayı sürdürene dek Jungkook yanıt vermişti bile.

"Neymiş o minik detay?" Kırmızı ışıkta durduğunda koltukta kıpırdandı Yoongi. Tek nefeste söylemek en iyisiydi.

"Ailemin evlenmemi istediği biri vardı, ben üniversiteye daha başlamamışken biriyle nişanladılar beni." Jungkook'un kaşları çatıldı ve yeşil ışık yandı. Arabadaki sessizlik Yoongi'yi gerse de açıklamaya devam etti. "Elbette evden basıp gittiğimde nişan falan kalmadı. Ama kız bir aile dostunun kızı ve bugün yemekte o da olacak."

"Ve?" Sesi beklenenden çok daha sakindi ve Yoongi seyir halindeyken dönüp ona bakamadığı için çok geriliyordu. Dudaklarını kemirerek sordu.

"Nasıl yani hayatım? Ve derken?" Jungkook'un bedeni bulunduğu yerde kıpırdandı.

"Bunu şu an bana neden söylüyorsun? Yemeğe her türlü gitmeyecek misin zaten?" Yoongi elini boşlukta salladı, Jungkook parmaklarını birleştirmemişti. "Hiç uzatma elini bana Yoongi. İtiraz edemeyeyim diye mi yolda söylüyorsun bunu?"

"Sevgilim ne alakası var? Aile yemeği diyorum sana. Jimin gitmek zorunda olmasa ben gider miydim sence? Kendin söyledin ailenle görüşmüyorsun diye. Jimin söz konusu olmasa aramam bile onları, bunu biliyorsun zaten." Zorla da olsa Jungkook'un elini tutabilmişti.

"Tamam da bu nişanlı mevzusu..." Yoongi sakin bir sesle lafını böldü.

"Eski nişanlı." Yüz ifadesi uzun boylu tarafından taklit edilmişti.

"Her ne haltsa işte, bunu neden bana şu an söylüyorsun?" Yoongi onun elini bırakıp telefonunu uzattı.

"Sen duştayken mesaj geldi annemden. Ben sadece Parklar ve Minler olacak sanıyordum. Önceden duysam önceden söylerdim Jung. Sadece şunu bilmeni istiyorum," Telefonu onun kucağına bırakıp elini yeniden kavradı. "Böyle biri var. Ailemin oldukça yakınında ve ben onlarla görüşmüyor da olsam seninle bir gelecek istiyorum. Bu hayatımızın bir noktasında karşımıza çıkma ihtimalleri var demek. İsterim ki böyle birinin varlığından senin de haberin olsun. Yersiz cümlelere maruz kalmaman için elimden geleni yapacağıma tereddüdün olmasın ve sen de benim ailemin yaptıklarının farkında olarak benimle yürümeye devam et."

Jungkook yutkundu. Onun açtığı yaraların tüm katmanlarına henüz erişemediğinin farkındaydı ancak bir kısmı önündeydi işte. Bazı yaralarsa hala gizliydi, Yoongi'nin küçük bir detay olarak gördüğü bu gerçekliği önüne dökmesi onu tüm gizemlerinden arındırmıyordu. Eski bir nişanlının varlığını şu yarım saatlik yolculukta öğrenmesi canını sıksa da önüne düşmesi düşük bir ihtimal olan gerçekliği bile söylemesi sevgilisinin sergilediği eforun kanıtıydı sanki. Üstelik kendisi de Yoongi'ye tüm benliğiyle açılmış değildi. Devasa bir yara saklıyordu ondan, Yoongi Jungkook'a kıyasla açık bir kitaptan farksızdı şimdi. Bu, Jungkook'u yarı yarıya gerçeklik payı taşıyan bir tavırdan alıkoymadı. Araç Jimin'in apartmanının önünde durduğunda onu öpmek için eğilen Yoongi'ye avcunu doğrulttu ve minik dudakların avcuna değmesine sebep oldu. Yoongi afalladığında yüzünü buruşturup araçtan inmeden önce konuşmuştu.

"Git, eski nişanlınla hasret gider sen. Benimse anca böyle avcumu yalarsın."

Arkasında şaşkınlık ve hayranlık karışımında yüzen bir Yoongi bırakıp sağanak yağmurda apartman kapısına koştu.

Özledim sizi...

Drunk on You ~ YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin