9.BÖLÜM

7 5 0
                                    


Öylesine şaşkındım ki Alp  sözünü o kendini beğenmiş sırıtışıyla tamamladığında, adetim olduğu üzere
ona bir şaplak indirmeyi bile akıl edemedim.
Birlikte yaşayacağımızı biliyordum ama... Kız kardeş olmak?
Çok... garipti. Hayır, garip de laf mı? Saçmalığın daniskasıydı.
Hala şık bir cevap veremeyecek kadar şaşkın olduğumdan, Ama bu çok saçma, dedim.
Sadece kağıt üstünde, dedi.
Tabii.
Ama bir vampirin akrabası rolünü oynamak bütün düzenimi altüst edecekti.
Vampirlerin yanında
nasıl davranacağımı bilmekle övünürdüm ama bunu kendimi uzak bir iş ortağı, bir yabancı gibi görmeme
borçluydum.
Barın'ın kız kardeşi gibi davranmak bütün bu sınırları altüst ediyor, beni kesinlikle hazır
olmadığım bir yakınlığa itiyordu.
Onlardan biriyle yaşamak senin için o kadar da kötü olmamalı, dedi  Alp.
Parmaklarıyla, sinirlerimi
oynatan bir şekilde pencerede tempo tutuyordu.
Fazla rahat konuşması, içimde beni tuzağa itiyormuş gibi bir
his uyandırdı.
Ne de olsa alışıksın.
Hiç de değil, dedim kelimelerimi dikkatlice seçerek.
Onlarla en fazla bir hafta birlikteydim.
Ve
zamanımın çoğunu da dampirlerle geçirdim.
Aynı şey, dedi Alp beni geçiştirircesine.
Aslında dampirler daha da kötü. İğrençler.
Ne insanlar, ne de tam olarak vampir. Doğaya aykırı birleşmelerin ürünü onlar.
Hemen cevap vermek yerine önümdeki yolla çok ilgileniyormuş gibi göründüm. Alp'in söyledikleri
Druidlerin öğrettiklerine göre doğruydu.
İki vampir ırkının da, hem Moroi’lerin hem de Strigoi’lerin
karanlık ve yanlış olduğunu öğrenerek büyümüştüm.
Ne tür bir yaratık birinin kanını içerdi ki? Çok iğrençti.
Çok yakında Moroi’leri  besleyicilerine götürmek zorunda kalacağımı hatırlayınca içim kalktı.
Ama dampirler... Bu daha karmaşık bir konuydu.
Ya da en azından benim için. Dampirler, iki ırkın
özgürce birbirine karıştığı zamanlar ortaya çıkan, yarı insan yarı vampir yaratıklardı. Yüzyıllar önce vampirler insanlardan tamamen uzaklaşmış, iki ırk da bu tür birleşmeleri tabu olarak
görmeye başlamıştı. Her şeye rağmen dampir ırkı varlığını sürdürüyordu. Üstelik birbirlerinden
üreyemiyorlardı. Moroilerle ya da insanlarla birlikte olabiliyorlardı ve birçok Moroi da buna karşı
gelmiyordu.
Öyle değil mi? diye sordu Alp.
Bana baktığını fark ettim. Dampirlerin iğrenç olduğu konusunda ona katılmamı bekliyordu. Ya da belki
karşı çıkmamı umuyordu.
Sonuçta fazla uzun bir süre sessiz kalmıştım.
Doğru, dedim.
Standart  druid öğretilerini mırıldandım.
Bazı konularda Moroilerden daha kötüler.
Irkları asla var  olmamalıydı.
Bir an beni korkuttun, dedi Alp. Yola baksam da sanki bana göz kırpmış gibi geldi.
Onları savunursun sanmıştım. Seninle ilgili anlatılanlara inanmakla hata etmişim.
İtibarın için neden kumar oynamak istediğini
anlıyorum ama onlardan biriyle çalışmak çok zor olmalı dostum.
Emma Gianna ile  birazcık zaman geçirince onun dampir olduğunu unutmanın ne kadar kolay olduğunu
anlatamazdım tabii.
Dampirler fiziksel olarak bile insanlardan ayırt edilemezdi.
Emma  öyle hayat ve tutku
doluydu ki bazen benden daha insan görünüyordu.
Emma hayatta bu işi kuzu kuzu boyun eğip
Evet efendim, diye kabul etmezdi mesela.
O benim gibi değildi.
Emma, Moroi hükümetinin yaptırımlarına rağmen hapishanede kilitli kalmayı da kabul etmemişti.  Zeyd Axel'in bana
şantaj yaptığı için ona yardım etmiş olsam bile,
Emma'nın suçlandığı cinayeti işlediğine asla inanmamıştım
zaten.
Kırılgan arkadaşlığımız da devreye girince, Druidlerin kurallarını çiğneyip 
Emma'nın  ve müthiş
dampir sevgilisi Dimitri'nin yetkililerden kaçmasını sağlamıştım. Ve Emma bütün dünyaya kafa tutarken onu tuhaf bir merakla izlemiştim, însan olmayan birini kıskanamazdım elbette ama onun gücünü ve
ne olursa olsun boyun eğmeyişini kesinlikle kıskanıyordum.
Tabii Alp'e  bunları da anlatamazdım. Neşeli tavırlarına rağmen benimle çalışmayı birdenbire hiç
umursamıyormuş gibi davranmasına kanacak değildim.
Omuzlarımı hafifçe silktim. Sadece riske değeceğini düşünmüştüm.
Demek öyle, dedi devam etmeyeceğimi anlayınca.
Bir daha vampirlerle ve dampirlerle bir olup dolap
çevirecek olursan yanına biraz destek aldığına emin ol ki başın sonra derde girmesin.
Dudak büktüm.
Bir daha dolap falan çevirmeye niyetim yok. En azından bu kısmı doğruydu.
Palm Springs’e öğleden sonra vardık ve hemen işe koyulduk. Uykusuzluktan ölüyordum. Alp  bile bütün
gevezeliğine rağmen biraz yorgun görünüyordu.
Ama Barın ile  yanındakilerin yarın geleceğini öğrenmiştik.
İşlerimizi bitirmek için fazla zamanımız yoktu.
Lone Woods  Hazırlık Okulu’na yaptığım ziyarette ailemin genişlediği ortaya çıktı.
Anlaşılan Barın'la
birlikte gelen dampir'de okula kayıt yaptırmıştı ve erkek kardeşimizi oynayacaktı.
Alp'te erkek kardeşimiz olacaktı. Bunun
nedenini sorduğumda Alp  bu bölgede oturan, yasal vasilerimiz rolünü oynayabilecek birinin gerektiğini
söyledi.
Barın'ın  veya herhangi birimizin okul dışına çıkması gerektiğinde devreye o girecekti.
Sahte anne
babamız şehir dışında yaşadığından Alp daha hızlı çözümler üretebilecekti. Onunla akraba olmak dampir
ve vampirlerle akraba olmaktan daha beter olsa da bu mantıklı plana söyleyecek sözüm yoktu.
Ünlü bir sahte kimlik düzenleyicisinden aldığım sürücü belgesine göre adım 
Almira Asel'di ve Güney Dakota’dandım.
Bölgedekilerin fazla Güney Dakota ehliyeti görmediğini tespit
ettiğimizden orayı seçmiştik. Böylece gözlerine belgede bir kusur çarpmazdı.
Gerçi kusur olacağını
sanmıyordum. Druidler düzgün iş yapmayanlarla çalışmazdı. Ayrıca ehliyetteki Rusjimore Dağı resmini
de sevmiştim.
Amerika’da gitmediğim az sayıda yerden biriydi.
Gün sabırsızlıkla beklediğim yerde devam etti. Araba satıcısında. Alp ile  ben satıcıyla olduğu kadar
birbirimizle de pazarlık ettik. Büyürken hep mantıklı olmam ve duygularımı kontrol etmem öğretilmişti ama
arabalara bayılıyordum.
Annemden bana geçen birkaç özellikten biriydi bu. Annem tam bir tamirciydi ve en
güzel çocukluk anılarım onunla birlikte garajda geçmişti.
Ayrıca spor arabalara ve vintage modellere ayrı bir zaafım vardı. O kocaman motorlarının çevreye zarar
verdiğini bilsem de suçlu suçlu onları seviyordum. Tabii bu iş için öyle bir araba alamazdık.
Alp  hepimizi alabilecek, ara yük kapasitesi olan ve dikkat çekmeyen bir şey almamda
ısrarlıydı.
Bir kez daha, iyi bir küçük druid gibi mantıklı açıklamalarına boyun eğdim.
Ama neden stey vagon olmak zorunda, hiç anlamıyorum, dedim.
Sonunda Alp'in çoğu beklentisini karşılayan, yeni bir Subaru Outback’te karar kıldık.
Araba
içgüdülerim Subaru’nun işimi göreceğini söylüyordu. Yol kavrayışı iyiydi ve her şeyden öte iyi bir motoru
vardı. Yine de...
Çocuklarını oradan orada taşıyan bir anneye benziyorum, dedim.
Bunun için çok gencim.
O anneler kamyonete biner, dedi Alp. Hem bunun nesi varmış?
Dudak büktüm.
Bari kahverengi olmasa?
Yeni istediğimiz için maalesef öyle oldu.
Ben kırmızı ya da mavi tercih ederdim ama yenilik ağır bastı.
Zor beğenen tabiatım başka birinin arabasını kullanmaya razı gelmedi. Arabanın benim olmasını istiyordum.
Pırıl pırıl, yeni ve temiz.
Böylece anlaşmayı yaptık ve ben Almira Asel, kahverengi bir stey  vagonun
gururlu sahibi oldum.
Kahveye olan sevgimin yakında arabaya da geçeceğini umarak arabamın adını Latte
koydum.

ÇARPIŞMA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin