profesör Louis'in kapısını tıklatırken üstümdeki hırkanın etekleriyle oynamaya başladım. birçok konuda soğukkanlı olabilirdim ama bu konu beni biraz,hatta baya bir aşıyordu açıkçası. bu yüzden çok gergindim. profesör louis'in "gir" diye seslenmesini duyduktan sonra tahta kapıyı yavaşça açıp kapı eşiğinden ilk önce başımı,daha sonrada bedenimi çıkarttım. "dersten sonra gel demiştiniz. "
"ah,evet Meishu. gel otur. "
gözlüklerini düzelterek önündeki koltuğu işaret eden öğretmeni dinleyerek gösterdiği yere oturdum.
"pekala anlat bakalım. o kitabın büyüsünü nasıl bozdun? "
"bilmiyorum" diye cevap verdim,siyah ayakkabılarıma bakarken. "sadece aldım,diğer bütün kitaplar gibiydi. hiçbir farkı yoktu. "
"Meishu.."
profesör dediklerimin doğru olduğunu biliyordu. çünkü onun odasında kimse yalan söyleyemezdi. girdiği andan itibaren herkes doğruyu söylemek zorundaydı. tabii fazlaca yaşlı olan öğretmenimiz için bu geçerli değildi. çünkü büyüyü yapan oydu,her türlü avantajlıydı.
"pekala çıkabilirsin. ama bir daha benden izin almadan hiçbir şey alma kütüphaneden. "
"teşekkürler profesör."
ayağa hızla kalkıp odasından çıktım. daha sonra bizimkileri ararken koridorda fotoğrafını çektiğim gizemli çocuğu gördüm. daha önce kaçırmış olabilirim ama bu sefer,hayır,kaçırmayacaktım. çünkü o çocukta bir şeyler sezmiştim ve bu işin peşini bırakmak gibi bir niyetim yoktu.
yanına doğru hızlı adımlarla ilerlerken bir yandan da inceliyordum. siyah uzun dağınık saçları ve buğday bir teni vardı. gözlerini görmemiştim. parmaklarının ince olduğunu gördüm. uzundu. gerçi bana göre herkes uzun ama karıştırmayalım orayı gençler. kısa olmayı ben seçmedim.
zayıf ve ince bir bedeni vardı. yanına iyice yaklaştığımda omuzuna yüzüklü parmaklarımla dokunup, "selam" dedim.
arkasını döndüğü andan itibaren bu çocuğun hayatımızda bir şeyler değiştireceğinin farkındaydım. ah,merhaba hayatımın aşkı,sonunda gelebildin demek. yolda nereye takıldın da tam 17 yıl geç kaldın acaba?
"selam,kimsin?"
"gelecekteki eşin. "
bana bön bön bakan koyu kahverengi gözlere daha fazla dayanamayıp konuya girdim. "Meishu."
"ah,Cliff ben de. "
"isminin anlamı uçurum. " gözleri gibi.
"evet,seninki de lider. "
pekala bu çocuk sınırlarımı aşıyor. "neden dönemin ortasında buraya gelmeyi tercih ettin?"
"eski akademim mükemmel bir yer değildi. puanım buraya yenmesine rağmen gelememiştim. ortamına ve öğretmenlerine katlanamadım. iğrençler. "
"hangi akademi?" beraber aşağı inerken bütün gözlerin üstümüzde olduğunu hissedebiliyordum. o ayakkabılarına bakarak yürürken bize bakanlara sert bir bakış atıp ona döndüm. gözlerimiz buluştu.
"Vampir-büyücü ve birçok ırkın yer aldığı karma bir akademi. bilmezsin. "
"yanılıyorsun. " ona çarpmak için zaman kollayan zorbaya gözdağı verdikten sonra tekrar lafa girdim. "dedem ve babam birçok akademiyle konuştu ve neredeyse hepsini ziyaret ettim. bahsettiğin akademiyi de biliyorum. yeraltı koruyucuları akademisi. "
"ah,bilmezsin diye düşünmüştüm. genelde kimse bilmez. "
istediğim yere geldikten sonra onu duvarla arama aldım. pekala belki de en az 1.80 olan birisine böyle kafa tutmam pek doğru değildi,ama içimdeki vampiri durduramıyordum.
"o halde,ne işin var burada büyük patronun varisi?"
şaşkın yüz ifadesi muzip bir gülümsemeye bıraktı yerini. "ah,tanıdın demek. "
"evet,basitti. " aşağıdan bakış attığım çocuk yaptığım şey çok komikmiş gibi gülmeye başladı. "pozisyon değiştirmeye ne dersin?"
daha dediği şeyi idrak edemeden bir anda durum tam tersine döndü. beni duvarla arasına alıp dudaklarını kulağımın dibine getirdi. ben huylandığım için kıkırdayıp hareket edemezken fısıldadı; "tanıştığıma tekrar memnun oldum,tanrıçanın varisi. "
bir dakika.
ne?
tanrıçanın varisi?
sonunda kendime geldiğimde lafa girdim. "ne?"
"bunu zamanı geldiğinde daha detaylı konuşacağız. şimdi gitmem gerekiyor. kendine dikkat et Meishu. görüşmek üzere. "
yanımdan yavaş adımlarla uzaklaşırken benim düşünebildiğim tek şey hitap şekliydi. ne demişti o?
Tanrıçanın Varisi...
işlerin buraya ne zaman ve nasıl geldiğini bilmiyorum. Cliff bana kesinlikle bir açıklama borçluydu. tabi durduğum yerden hareket edebilirsem açıklamamı da alacaktım.
sonunda şoktan çıkıp arkamı döndüğümde Cliff yerine bana doğru koşan grubu gördüm.
"Meishu!"
koşarken neredeyse düşecek olan Katy'i kollarından tutup düz konuma getirdim. "sakinleş. ne oldu?" gözlerimi gruba çevirdim.
"her yerde seni aradık."
Mathilda'ya dönerek konuştum. "üzgünüm,birkaç işim vardı. size daha sonra anlatacağım ancak şimdi sınıfa gitmemiz gerekiyor. ders başlamak üzere. yürüyün. "
Katy'i elinden tutarak yanıma aldım. Mathilda da onun yanına geçti. diğer ikisinin zaten el ele olduğunu söylemeye gerek yok. herkesi sınıflarına bırakıp sırama geçtim ve zil sesini duyduktan sonra kafamı sıraya yasladım. umarım yarın Cliff'i bulabilirdim. beynimde cevapsız birçok soru vardı.
----------------------------------
MERAABAAAAAAA
evet bu bolumu baya gec attim Kookie umarim zevk alirsin okurken
baya kisa yazdim biliyorum ama gercekten tikandim
vote vermeyi unutmayin valla doverim
gprumske uzere
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Mavisi
Fantasyherkes her zaman bir şeyler hakkında konuşur,söylentiler yayar,ve bu söylentileri yalanlardı. peki ya insanoğlu bu söylentilerin gerçek olma ihtimalini hiç düşünmüş müydü? yıllarca insanları izleyip köşesine çekilen tanrıça,yeryüzüne inerse kim anla...