İş,okul,ev derken tükeniyordu ömrümüz. Para uğruna harcıyorduk hayatımızı . İnsan eğlenmeyi bilmeli birilerine hayatı zehir etmek özellikle de geleceğine şimdisine ve geçmişine umutlu gözlerle bakan insanlar küsmemeli hayata. Ama sorunda burda ya "deli" diye adlandırdığımız insanlar daha deli olan insanların yüzünden bu haldeydi. Oysaki aynaya bakmadan eleştirirdi ,acımazdı insanlar . Bu savaşta ya kendinizi hapsedip küçük odanızda küçük camınızdan bakacaktınız hayata kırgın bir şekilde ya da o camı kırıp size inanmayan herkesin ilerde sizden imza istemesine sebep olacaktınız. Ben küsmüştüm hayata hemde defalarca ama farkettim ki bir şeyler için çabalamamıştım. Hayat zaten gülmüyor diyip daha da yıpratmıştım kendimi . Benim hikeyemi başlatan bendim. "Sen dik durmadıkça ezip geçecek insanlar , bu kız neden bu halde diye sormayacak kimse özellikle de kendi derdinin peşine düşmüş ve kendini peri masalına alıştırmış insanların hiçbir zaman umrunda olmayacaksın ."dedim kendime o günden beride birşeyler için çabaladım. Zaten olmuyor diyip pes etmeyin hiçbir zaman . Kırın kilitleri çıkın hapsolduğunuz dört duvar arasından. Beyaz atlı prens veya prenses gelip kurtarmayacak sizi kendi kahramanınız kendiniz olun. Yoksa " seni ben kurtarmıştım" gibi karşılık bekleyen insanların kölesi olup gidersiniz. İnsanlar hep eleştirecek bunu da unutmayın. Size engel olmalarına izin vermeyin. Birşeyler başardığınızda bile nasıl yollar aşarak bu kademeye geldiğinizi sormayacak size kimse . Taşlara, kayalara takıla takıla dizleriniz kanaya kanaya kazandığınız davada bile " Bu nasıl becerdi ya?" gibi sözler duyabilirsiniz. Bırakın konuşsunlar başarınızı kıskanıp dursunlar siz kendi krallığınızın keyfini sürmeye bakın. Hayallerinizin peşinden gidin. Aptal insanların aptal fikirlerinin esiri olmayın.
✨
İki hafta daha geçmişti yaşanan herşeyin üstünden. Ben hala katili ararken Türker bulacağıma pek inanmasa da belli etmemeye çalışsa da yanımda benle beraber koşturup duruyordu. Yeni taşındığımız eve nihayet iki haftanın sonunda tamamen yerleşmiştik. Annemde Şerife teyzeyle tanışmıştı ve el birliğiyle eski evimize taşınmalarına yardımcı olmuştuk. Bugün amcamın yanına gidecektim derslerden sonra. İki hafta boyunca hem kendi derslerime hemde alt sınıfların derslerine katılmıştım . Hafta sonları da iş ,fırsat bulamamıştım sanırım daha fazla ertelememem lazımdı bu yüzden kesin kararım bu akşamdı. Annemle de konuştum . Amcama annemle kavga ettik eve gitmek istemiyorum bahanesiyle onlarda kalmak istediğimi söyletecektim. Erken saatte evden çıktım Türkerle buluşmak için. Tren yoluna vardığımda ne kadar bakınsam da etrafta göremedim Türker'i. Defalarca aradım ama açmamıştı da. Belki gelir diye okul saatine kadar bekledim gelmeyince ümidi kesip okula gittim. Sınavlarımıza az kalmıştı. Arkadaş olduğum dört beş kişi vardı sınıfta . Dalgın dalgın Türker'e binlerce mesaj yağdırırken Ülkü kolumdan çekiştirmeye başlayınca kaldırdım kafamı kolumu geri çektim ondan. " Oh şükür saatlerdir sana sesleniyorum kızım nerde aklın ? " "Dalgınım bu aralar Ülkü öldürecek gibi sarsmana gerek yoktu " dedim gözlerimi devirerek. " Vizeler yaklaşıyor bizimkilerle çalışacağız gelmek istermisin diye soracaktım , Ha birde Berkan'ın maçı var hepimizi davet etti sende gelsene ." " Olur gelirim." "Neye olur, neye gelirsin?" " Bazen aklının geriden geldiğini düşünüyorum Ülkü vizelere çalışmaya olur dedim diğerine hayır çünkü Berkan sizi davet etmiş beni değil." " Ya kızım yüzünü gördüğümüz mü var ayrıca çocuk yazmış sana neyin kafası bu ,nereye çağırırsak bahane buluyorsun buraya da gel artık ." Diyip gitti. Ülkü gider gitmez telefonumu çıkardım Berkan gerçekten de yazmıştı o kadar meşguldüm ki telefonuma bakmıyordum . Onlarla da vakit geçirmek istiyordum ama Türker ne olacaktı. Yıllardır kaybetmek bazen kazandırır derdim ama Türkeri kaybetmek kimi kazandırırsa kazandırsın umrumda değildi . Türker ailemdi benim, her ne kadar belli etmese de Türker ondan başkasıyla arkadaşlık kurmamı istemiyordu ,kaybetmekten korkuyordu beni. Ayrıca o bi kızla arkadaş olup gezse bende kıskanırdım. Bunu daha önceden yaşamıştım. O adını ağzıma almak istemediğim herifi de elimden bir kız almamış mıydı? Almıştı. Türker onun gibi değildi evet ama kıskanıyordum işte of. Profesör içeri girince düşüncelerimi geride bıraktım.
Ülkü Yılmaz
Azda olsa ikna etmiştim sanırım Begüm'ü. Biraz trip atmaktan zarar gelmezdi ayrıca. O Türker denen çocukla aklını bozmuş Türker de Türker . Başka bildiği yok mu bu kızın . Bizimkilerin yanına geldiğimde " Profesör gelmeden bi hava almaya gideceğim sende gelsene Ülkü" anlam veremeyerek gittim Berkan'ın peşinden. Kapının önüne çıktığımızda " Noldu? Ne dedi Begüm, gelecekmiymiş?" " Gelecek gelecek merak etme sen " " Of kızım bitanesin sen ya " diyip kocaman sarıldı Berkan. " Berkan ya aşkın karşılıksızsa , baksana Begüm sana değil yeşil ışık kırmızı ışık bile yakmıyor." " Seviyorum Ülkü yanımıza gelsin diye bir sürü aktivite ayarlıyorum ,yok illede yok Türkerle işim var bilmem annem bekler , babası da yeni öldü üstüne de gidemiyorum " " Üzme kendini gelecektir illa sırf onun için BESYO okuyabileceksen vazgeçtin kaybeden olursa o olacak." dedim. Berkan sporcu olduğu için rahatlıkla Besyo'ya girebilirdi ama bir gün Begüm'le buluşurken yanımda onu da getirmiştim. Aşık olmuştu hemde ilk gördüğü an . Hayallerinden vazgeçecek kadar hemde. Senelerdir kardeşi görmüştü beni Berkan ama senelerdir ona aşktan başka bir his beslememiştim. Kendi ellerimle aşık olduğu kızı ona ayarlamaya çalışıyordum. İşte aşk böyle acımasız bir uçurumdu. Sevdiğim çocuğun sevdiğiyle kavuşması üzülmemesi için çabalamak gibi lanet bir şeydi.
Begüm Yaycı
Ders hiç bitmeyecek gibi gelmişti . Defalarca telefonuma bakıp Türker'den mesaj bekliyordum. Alttan bildirimleri kontrol ederken profesör " Begüm " dediği an korkudan kalbim yerinden fırlayacaktı sanırım. Ama yakalanma korkusu değildi benimki . Adımı yüksek sesle söyleyince herkes beni izliyordu. Bir kez daha küfür ettim bu lanet sosyal anksiyeteye. Önce ellerim başladı titremeye sonra tüm bedenimi sardı . Ne olurdu sanki bakmayıp kendi işlerine baksa şu aptal insanlar. Profesör tekrar konuştu " Dersten daha önemli olan o işin neyse çık dışarıda hallet bir daha da dinlemeyeceğin derslere girme ,not zamanı görüşeceğiz" dedi ." Ah Türker ah ne işin olabilirdi ki telefonlara bakamayacak kadar meşgul edecek" Kendim bile anlamayacağım şekilde gülümseme yayıldı yüzüme . Koca amfide herkes profesörün beni azarlamasını izlerken ben hala Türker diyordum. Profesör sanırım gülmemi farketmiştim olacak ki yüksek sesle "komik olan nedir Begüm? " işte bitmiştim. Ne diyecektim? Çık dışarı diye bağırdı. Ardında Berkan " bir kıza bağırmak yakışıyor mu hocam ayrıca sınavlara o girecek siz değil gelecek onun geleceği ister dinler ister dinlemez işinize baksanıza " dediği anda gözlerimi koskoca açarak Berkan'a baktım. Benim yüzümden kendini de yakacaktı. Hayır olamaz bir insanın daha benim yüzümden ceza yemesine katlanamazdım. Türker yetiyordu bana of Begüm of. Profesör ikimizi de dersten atınca kaderimize katlanmış şekilde önden ben arkamdan Berkan dışarıya çıktık. Amfinin kapısını kapatır kapatmaz Berkan'dan özür dilemeye başladım çok konuşmuş olmam lazım ki işaret parmağını dudaklarıma değdirdi . Eli dudaklarıma değdiği an sustum içimde bir şeyler kıpırdandı. Neden Türker bana her temas ettiğinde hissetmiyordum bunları. E Türkerden de başka erkek dokunmamıştı kaç senedir ondandır galiba diye düşündüm. Yoksa hayır hayır olamazdı. Aşk değil yıllar önce gömmüştüm o duyguyu kalbime . Ölen insanlar nasıl canlanmıyorsa duygularımda canlanmayacaktı. Ayrıca Berkan'la okadar çok bir sohbetim de olmamıştı. " Sus dedim de bukadar da değil iyiymisin Begüm ? Özür dilerim izin almadan dokundum sana" çok kibardı. Babam bana sadece vurmak için dokunurken Berkan kötü bir amaçla dokunmadığı halde özür dilemişti. Şaşkın gözlerle baktığını görünce cevap beklediğini geçte olsa anlamıştım . Türkerle bakışarak da anlaşınca konuşma gereği duymazdım fazla. Ah Türker'im kimse alamayacak yerini. " Sorun yok Berkan " " Şey bugün geliyor musun maça Ülkü geleceğini söyledi " dedi . Umut dolu gözlerle baktığını görünce üzmek istemedim nede olsa derste beni savunmuştu belki benim yüzümden düşük alacaktı teşekkürler maksadıyla gitmem gerekirdi bence. " Geleceğim tabikide " gülümsedi. " Eğer istersen beraber bir kafeye gidelim ne dersin,pek derslere giresim yok bugün ,şey yani ben gidicem de tek bırakma beni." Parmaklarıyla oynuyordu . Vereceğim cevaptan korkuyordu anlıyordum ,bizzat aynılarını yaşıyordum. " Olur gidelim, maçtan önce iyi hissedersin belki" " Sen geleceğin için zaten iyi hissediyorum" dedi sesiz bir şekilde . Sanırım içinden kendiyle konuşurken dıştan söylemişti . Utanmaması için " Ne dedin, anlamadım ?" Dedim . " Ha şey , nereye gitsek diyordum ,eğer istediğin bir yer yoksa ben hep gittiğim özel biryere götürmek isterim seni" dedi. Kafamı olumlu anlamda salladım ve kendimi ona bıraktım. Getirdiği yer çok sakin ve çok az insanın bulunduğu bir kafeydi. İçerisi insanın içini açıyordu adeta. Sanatın ve doğanın bütünleşmiş haliydi. İçeri girdiğimizde yanımıza 25 li yaşlarda bir adam geldi. " Hoş geldin paşam " dedi ve sarıldı Berkan'a. " Hoş bulduk abi " dedi ve adam bizi yanlız bıraktı. Berkan benim meraklı bakışlarımdan anlamış olacak ki anlatmaya başladı. Kafe abisininmiş . Sevgilisiyle birlikte bir buçuk seneye yakın açmışlar. Yeni olduğu belli bir mekandı zaten. Sevgiyle süslemişler sanki . Berkan'ın yengesinin yaptığı pastadan yedikten sonra halı sahaya varmak üzere çıktık. Ülkü nerde olduğumuzu sormak için aramıştı Berkan'ı. Yaklaşık yarım saate orda olduk. Berkan Ülkü ve diğerlerini görünce kısa bir sohbet edip ardından hazırlanmak üzere yanımızdan ayrıldı. Bizde trübünde yerlerimizi aldık. Çok başarılı bir futbolcuydu Berkan . 5-2 bitti maç ve Berkan takımına 3 gol kazandırdı. " Varya sırf Begüm var diye böyle oyna-" Emre sözünü tamamlamadan Ülkü " Şeyy Begüm benim avm ye gitmem lazım alacağım birkaç şey var ve karar vermekte çok şanssız bir insanım yardımcı olur musun?" Dedi. Ah lanet olsun nasıl bir gündü bu. Türker ortada yoktu ve birileri sürekli biryere çağırıyordu beni. Kıramadım"Gelirim tabi " öyle sıkı sarıldı ki Ülkü artık nefes alamayacak hale gelince ittirmek zorunda kaldım zaten gereksiz temastan hiç hoşlanmıyordum. Küçük bir çocuk edasıyla dudak büktü Ülkü . Emre koluna vurup " kaç yaşına geldin büyüyemedin be Ülkü " diyince Ülküde ona vurup " Sen sanki büyüdün" diyip göz devirdi. Onlar iki küçük çocuk gibi birbirleriyle uğraşırken Berkan'ın çoktan üzerini değiştirdiğini farkettim ve yanlarından ayrıldım. " Çok iyiydin başarılarının devamını dilerim" " Teşekkür ederim bu gün beni yanlız bırakmadığın için." " Rica ederim , Berkan biz ülküyle avm ye gideceğiz biraz işleri varmış yorgun olmasan sende gel derdim ama gözlerinden belli yorulduğun." " Takılın siz kız kıza ,ölüm yok ya bir günde beraber gideriz " Gülümsemekle yetindim. Hayır Berkan ölüm var ölüm her an var . Sana gölgenden daha yakın ölüm. Attığın her adımda biraz daha kısalıyor ömrün. Ölüm var. Bir saattir ülkünün kıyafet denemesini bekliyordum. Oradan oraya oradan oraya koşturuyor hiçbir şey beğenmiyordu bu kız. Kurtulmam lazımdı . İki dakika gözümün önünden ayırınca elinde bir sürü kıyafetle geri geliyordu. Beyaz sırt dekoltesi olan simli bir elbise getirdi ."Hadi Begüm sende bunu dene " " Saçmalama ben denemem hem bu ne böyle sevmiyorum böyle elbise falan daralıyorum içinde ben " daha fazla ısrarlarına dayanamadım ve girip denedim. Gerçekten de güzel olmuştum . Bu güzel elbiseyle keşke Türker de görseydi seni dedim kendi kendime. Normalde yaptığım şeyler değildi ama aynanın karşısında fotoğrafımı çektim Türker'e göstermek için. " Çok yakıştı kızım alalım bunu sana" " Hayır Ülkü istemiyorum bir şey ayrıca beni Türker aradı çok önemli işimiz var üzgünüm ama alışverişine tek devam etmek zorundasın ." Ofladı pufladı ama beni sıktığının farkına vardı ki ses etmedi. Çıkarken alarm öttü ve çok büyük bir şok geçirdim . İnsanlar üstüme yürümeye başladı üzerimi aramak istediklerini söylediler. Ben suçsuzdum,ben hiçbir şey çalmamıştım. Heryerimi dokundular heryerimi aradılar. Çantamdan bir şapka çıktı. Nasıl olurdu bu? Ben yerimden kalkmamıştım. En önemlisi ben böyle bir şey yapmazdım. Türkeri aradım onu istiyordum yanımda. Ama yoktu açmıyordu mesaj attım defalarca. Kameralara bakmalarını istedim gözlerim kızarmıştı ağlamaktan. Onlarla beraber görüntülere baktım. Lanet olsun gerçekten ya şansını sikiyim Begüm. Kamera bizim olduğumuz yeri göstermiyordu. Ben almadığıma göre çantamda ben elbise denerken Ülkünün yanında olduğuna göre o koymuştu işte. Yanımıza geldi . " Ya bir yanlışlık olmuş ben kendi çantama koyacakken dalgınlıkla arkadaşımın çantasına koymuşum buyurun Buda fişi " dedi. E madem ödendiyse neden alarmlarda ötmüştü. Mağaza çalışanları ve güvenlik yanlış anlaşılmadan dolayı özür dilediler. Ama özürleri bu yaşadığım tramvayı geçirmeyecekti hemde hiçbir zaman. Ne Ülkü'nün nede diğerlerinin yüzüne bakmadan orayı terkettim. Türker lazımdı bana ona sarılmam lazımdı ona içimi döküp saatlerce ağlamam lazımdı. O an bir şey farkettim ben Türker'in evini bilmiyordum. Ben ona dair ailesi olsun geçmişti olsun hiçbir şey bilmiyordum. Ben Türker'e varlığın içinde yokluk yaşatmıştım. Ben yanındaydım ama yalnız bırakmıştım onu. Sinirle duvarı yumrukladım defalarca . Bir kere daha yumruk atacakken bir el durdurdu elimi hiç beklemeden arkamı döndüm be tekme savurdum. Gördüğüm yüzle irkildim. " Babanda mı dövüşçüydü be kızım bu ne hırs sakin ol benim " hiç beklemedim hemen boynuna atladım Türker'in. Ağlamaya başlamıştım. Kendinden uzaklaştırıp önce cebinden çıkarttığı yara bandıyla elimin zedelenen bölgelerini yapıştırdı. Daha sonra gözyaşlarımı sildi ama bir işe yaramıyordu durmadan ağlıyordum. Başımdan ne geçtiyse anlattım. " Bir daha bensiz bir yere gitmezsin ,akıllandığını düşünüyorum esmer civciv " " konuyu çarpıtma Türker çok korktum neredeyin? Defalarca aradım neden açmadın? " " İşlerim vardı güzelim fazla karıştırma konuyu anlatmak istediğim zaman anlatacağım zaten sana merak etme " dedi. Merak ediyordum işte ediyordum. Sana bir şey olacak diye çok korkuyordum Türker . Onun değerini daha çok anladım ve bir kedi gibi daha çok sokuldum ona . Saçlarımı sevdi ve fısıltı şeklinde " Söz veriyorum bir daha böyle bir olay yaşamayacaksın , seni üzmeye çalışanı üzmekten de beter edeceğim." Dedi. Sessiz kalmayı tercih ettim ama küçük bir tebessüm de oluşmadı değil dudaklarımda. Planı bugün uyguluyorduk. Her şeye rağmen kendimi güvene alacağım bir çanta vermişti Türker bana. " Bak kötü hissettiğin an arayacaksın söz ver " " Türker kafayı yedin sanırım elli kere söyledim tamam arayacağım." Son kez sarıldım ve köşeden dönüp Türkeri arkamda bıraktım. Apartmanın önünde durdum . Gökyüzüne kadar baktım derin bir nefes alıp içeriye girdim. Kapıyı yengem açmıştı. Ne kadar sevmesemde bugün burda olma amacımı hatırladım ve zoraki gülümsedim. " Hoş geldin Begümcüğüm özlettin kendini " " Hoş buldum bende sizi özledim" dedim gülümsemeye çalışarak. Yemek hazırlamıştı . Masaya oturduk. Mantı yapmıştı. Babamın beni saatlerce dövmesinden sonra karşımda oturup acımasızca yediği yemekti mantı. Her bir kaşıkta daha çok boğazıma diziliyordu . Her ihtimale karşı ses kaydını açmıştım telefondan. Durduk yere sanki babamı özlüyormuşum gibi konuştum ." Amca babam küçükken nasıl biriydi?" " Çok psikopattı çok ben ne kadar ezilirsem o o kadar ezerdi ,ben ne kadar çekingensem o o kadar açık bir insandı. Her ne kadar kavga ediyor da olsak seviyordum kardeşimi yakışmadı ona bu şekilde ayrılmak." Hayır gayette yakışmıştı . Hatta o adam ölümlerin en beterini hak ediyordu bu ölüm bile ona bir sevaptı. " Öyle tabi çok erken ayrıldı aramızdan." dedim. " Odama geçiyorum Begüm gelsene " " Yengeme yardım edeyim gelirim Tuna geç sen odana " " Git kızım git ben toplarım ." Ne kadar ısrar edersem yengemde o kadar edecekti boş konuşmaya gerek yoktu sandalyemi düzeltip Tuna'yla odasına gidiyorduk. " Geleceğini duyunca küçükken gizli gizli içtiğimiz enerji içeceklerinden almıştım ,unutmuşum bekle getireyim " diyerek tekrar mutfağa döndü. Eren de peşimden gelmişti. Tuna'nın yokluğunu fırsat bilip Eren'e sorular sordum. Eren amcamın küçük oğluydu ve açıkçası çenesini pek tutamazdı." Abin gelene kadar kısa bir oyun oynamaya ne dersin Eren?" " olur Begüm abla hadi oynayalım" " O zaman her soru bir şeker anlaşalım kim milyoner olmak ister gibi düşün" " Dedemle hep izleriz çok seviyorum kabul hadi sor " " Sence ailenden biri katil olacak olsa bu kim olurdu?" Soruyu sorduğum an Tuna odaya girdi. Kahretsin nasıl bir zamanlamaydı bu resmen hayat tüm kartlarını açık oynuyordu bana. " Eren , Begüm ablanla beni tek bırakır mısın ?" Eren anlayışlı bir çocuktu be ısrar etmedi. Eren çıkar çıkmaz Tuna " Amacın ne Begüm ,anlamayacağımı sanıyorsun ama bu dedektiflik oyununa son ver . Babam katil falan değil evet amcamla anlayamazlardı ama birbirlerini öldürecek kadar da ileri seviyede değildi bu. İntikam hırsı gözünü bürümüş kendine gel küçücük bir çocuğa bunları sorarak katili öğrenemezsin. Alınma ama bende seni Zeki bir kız sansardım . Boşuna hukuk okumuyorsun sonuçta. Ne yani ciddi ciddi Eren 'babam katil 'olurdu deseydi babamı katil mi ilan edecektin?" Güldü. Haklıydı da . Neydi aklımı durduran ? Cidden ne zaman aptal kızı oynamaya başlamıştım. Kendime gelme vakti gelmişti. Gözlerimin dolduğunu görünce " Ya öyle demek istemedim be kızım özür dilerim. Babanı kaybettin ,yinede bu kadar güçlü durdun belki ben senin yerinde olsam bu kadar dayanamazdım. " " Özür dilemeden önce hata yapmamaya çalış Tuna, kırmadan farkına var bazı şeyleri evet babamın ölümü beni aptal yapmış olabilir ama sende akıllı bir çocuksun pişman olacağı sözleri konuşmak aptalların işidir." Saçlarını karıştırdı sonra aramızdaki buzları eritmek için teneke şişedeki içeceğin birini bana uzattı. Güzel bir sohbet eşliğinde geceyi etmiştik. Sabah erkenden gideceğimi söylemiştim herkese ve artık rahatça kendimi uykunun kollarına bırakmak isterdim ki yer seçiyordum. Yani uyuduğum yeri çok seçerdim odamda ,yatağımda olmadığım sürece Ya kabus görür yada zar zor uykuya dalardım. Oraya dön buraya dön sabahı etmiştim. Gözlerim kan çakmağı olmuştu resmen. Getirdiğim eşyaları tekrar çantama koyarak ses yapmadan evden ayrıldım. Hay ben böyle işi bela resmen mıknatıs gibi çekiyordu kendine. Apartmanın kapısından çıkar çıkmaz bisikletimin kilidiyle uğraşan benim yaşlarımda bir çocuk gördüm. Üstüne koşunca kaçmaya başladı peşinden gitmekle uğraşamazdım . Yanına da kalsın istemiyordum ama uğraşamayacak kadar da halsiz hissediyordum. Bisikletime bindim ve tren yoluna sürdüm. Türker " nerelerdesin kızım sende öldün sandım sana demedim mi o telefonlara bakılacak " diyip göz devirdi. Umursamadan yanından geçtim ve raylara oturdum. Takip etti ve yanıma oturdu. " Ne ara bu kadar gözüm kör oldu Türker? Hadi ben ne yaptığımı bilmiyorum sen neden engel olmuyorsun ? " ne dediğimi anlamamış gibi boş gözlerle baktı. " Diyorum ki ne bulmayı amaçlayıp o eve gittim ben ve sen neden bir şey bulamayacağımı bile bile izin verdin ,endişelendin benim için? Hadi benim zihnim bana oyun oynuyor sen neden oyuna son vermiyorsun ? " Hıçkırıklarım durmuyordu çok fazla ağlıyordum . Kendine çekti yine Türker . Yapma işte şunu. Biliyorsun sarıldığın an iyileştiğimi sarılıp durduruyorsun dünyayı. Nasıl oluyorda bu kadar iyi gelmeyi başarıyorsun Türker? O kadar derdin varken belki alnına kadar bataklığa batmışken nasıl oluyorda bu kadar beni düşünüyorsun? Ben her bir şeyi sana anlatırken sen nasıl gizliyorsun benden her şeyi? Ona olan sevgimi kendi kendime düşününce dahada sıkı sarıldım. Evim Türker'di ,ailem Türker'di. Bitmez daha dua ettim tanrıya böyle bir dostu bana layık gördüğü için. Katil amcam değildi ama bir katil vardı. Babamın cinayetinin katilini ben bulacaktım. Pes etmek yoktu. Gerçekler ne kadar ağırsa bende bir o kadar güçlüydüm . Beni yenemeyecekti bu sefer hapsedemeyecekti içine kötülük. Er yada geç zaman kavramı pek umrumda değildi. Kazanacaktım başka yol görmüyordum...
YOU ARE READING
Kanlı sevinç
Mystery / ThrillerBegüm'ün bir gerçeği araştırırken birçok gerçekle yüzleşeşeceği biraz kan biraz acı ve bol bol "Yuh artık "dedirtecek bir kitabı okumaya hazırmısınız?