6 | şantajMasamda Taehyung'un evrak çantası vardı ve onun gibi bir adamdan bekleyebileceğim tek şey içeriğiydi. Daha da şaşırtıcı olan, onu gizlemek için harcanan çabaydı.
Silahın düzgünce yerleştirildiği daha büyük bölmede, silah şeklinde bir çeşit köpük vardı. Bunu ilk bakışta görmüştüm ama içini görecek kadar açtığımda, çantanın cebinde bazı beyaz kağıtlar olduğunu fark ettim.
Biraz daha açarak onları tuttum ve incelemeye başladım. Tabii ki küçük bir şey olmayacaktı, ne bekliyordum ki? Tren bileti? Hesap özetleri? Bunların burada olmasına gerek yoktu, ayrıca kontrol ettiği bir şehri terk etme ihtiyacı hissetmediğine de emindim. Muhtemelen yeterince rahattı, tek bir parmak şıklatmasıyla istediği her şeyi elde ediyordu.
Kimsenin bakmadığından emin olarak dosyayı açtım ve aynı hızla kapattım, gözlerim şok içinde ekranıma sabitlendi.
Demek aklından geçen buydu, şantaj yapmak.
Masamda iki dosya vardı. Birinin üzerinde patronumun adı, kırpılmış resmi, ikincisinde ise Jaeyoon'un adı vardı, tam olarak diğer dosya gibiydi.
Gördüklerim patronum Che Hyejung'u utandırmak için fazlasıyla yeterliydi ve onun kocasından başka bir adamla çekilmiş fotoğraflarını gördüğüm için kendimden biraz utandım.
Görmemeliydim ama tanık olmuştum.
Fotoğraflar konuşuyordu. Yakalanmışlardı ve bunu bilmediklerinden neredeyse emindim, bu Taehyung'un kozuydu.
Tüm bu gördüklerim, diğer dosyada Jaeyoon hakkında ne olduğunu merak ettirmişti.
Parmaklarım dosyanın üzerinde gezindi, çok merak ediyordum. Terazide ne daha ağırdı? Dürüstlük mü yoksa bilgi açlığım mı? Adam zaten pisliğin tekiydi. O sayfalarda onun bir piç olduğunu kanıtlayacak kadar suçlayıcı bir şey varsa, onu görmek istiyordum.
Düşünceler içinde dudaklarımı büzerek seçeneklerimi düşündüm ve tam dosyasını açmak üzereyken omzuma bir el dokundu ve beni ürküttü.
Arkamı döndüğümde, bunun Taehyug olmasını umdum ama Choi Jisu'yu gördüğümde içimi büyük bir hayal kırıklığı doldurdu.
Şirkete bu yılın başlarında katılmıştı ve ne yapacağından emin olmadığından biraz rehberliğe ihtiyacı vardı, çok kararlı bir kişiliğe sahip olduğunu görünce ona ihtiyacı olduğunda yardım etmeye karar vermiştim.
Ama şu anda... aklım başka bir yerdeydi. Biraz danışmanlık veya koçluk yapmaya odaklanacak zamanım yoktu ama yine de gülümsedim. "Evet küçük, sana nasıl yardım edebilirim?" Diye sordum saldalyeme yaslanırken ve arkamı dönüp ona bakmadan önce dosyaları evrak çantasının altına kaydırdığımdan emin oldum.
Ellerini arkasında birleştirip sırıtırken gözleriyle hâlâ arkama bakıyordu. "Yeni dosyalarınız için yardım ister misiniz? Onları o süslü çantada getirdiğinizi görebiliyorum, oldukça önemli olmalı." Yavaşça yutkundum ve başımı sallayarak gergin bir şekilde kıkırdadım.
Ne mazeret sunabilirdim ki? Ona yanlış çantayı aldığımı söylesem, içinde ne olduğunu merak edeceğinden emindim. Önemli olmadığını söylersem, bu kadar şüpheci olmamın tuhaf olduğunu düşünecekti. Ama ne kadar mutlu olduğunu görünce ona öylece yalan söyleyemezdim.
Bu yüzden riskli bir kart oynamaya karar verdim.
"Şey, aslında bunlar benim eşyalarım değil. Biriyle eşyalarımı karıştırmış ve rastgele birinin evrak çantasını almış olmalıyım." Ona bir sır vermek istercesine eğildim ve şakacı sesimle devam ettim. "Burada gerçekten bir silah var," çantamı işaret ettim. "ve bir sürü şantaj malzemesi." Sonra sandalyeme yaslandım ve omuz silktim. "Gerçekten ilginç bir şey yok." Dedim ve göz kırptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
god of the city; taekook
Fanfictiontaehyung, şehrin en büyük çetelerinden birinin lideriydi. jungkook ise o çetenin hayatını değiştireceğini bilmeden o gece işten eve dönmeye çalışan bir muhasebeci.