8 | nöbetçi"Sen de kimsin?!"
Koltuğumda rahatça oturan adam, sağ elinde kumandayla bacak bacak üstüne attı. Bana kendinden emin bir gülümsemeyle baktı ve tereddütle kaşını kaldırdı.
"Polis misin?" diye sordum ama bu soru sadece onu güldürdü.
Öyle ki söylediğim şeye kendini inandıramamış gibi yüksek sesle kahkaha atarken başını geriye attı, saçları arkaya doğru savruldu. Beyaz saçları garip bir şekilde tıraş edilmişti. Boynunun bir kısmı dövmeyle kaplıydı.
Kuru bir alayla, silahımı almak için elimi sırtıma götürdüm ve 'Polisten başka her şeye benziyorsun' anlamında başımı salladım.
Hızlı bir hareketle silahı kaldırdım ve ona doğrulttum. Rahatlamış olan adam ayağa kalktı ve paltosunu kayıtsız bir şekilde çıkardı, ardından kanepenin arkasına fırlattı.
"Belki de özel dedektifimdir." dedi gülümseyerek.
"Bence gitmelisin." dedim anlaması için elimdeki silaha bakarak.
Onu vurabilir miydim? Muhtemelen hayır. Bana baskı yapan birileri yoktu, kendi evimdeydim. Sadece onun korkmasını istiyordum ama karşımdaki kişi hiçte korkmuş görünmüyordu. Sakinliğini koruyordu.
Adam, yasadışı bir örgütün parçası olan biri için modaya uygun giyinmişti. Daha önce karşılaştığım beş adamdan oldukça farklı bir kıyafet giyiyordu.
Adam, inlemeden önce başını bir kez daha geriye atarken iç geçirerek ellerini yüzünden saçlarına kaydırdı. "Silahı indir." Dedi bıkkın bir tonda.
"Önce soruma cevap ver, sen kimsin?" Tıpkı onun gibi, ben de yerimde durdum.
Aniden ve hızlı bir hareketle kolunu yere doğru uzattı ve eli copa uzanırken onu metalik bir ses takip etti. Nereye sakladığını bilmiyordum ama bana bakarken copu vahşice kavradı. Taehyung gibi şakacı değildi, ifadesi çok ciddiydi.
"Bizden bahsetmeyeceğinden emin olmak için buradayım." Silahımı indirdim ve kafamla copu işaret ettim. "Bana vuracak mısın? Belki de kafama silah dayayacaksın?" Çenesi kasıldı, burun delikleri genişledi, sanki onu kışkırtmış gibiydim.
Yine de tatlı tatlı gülümseyip elindeki sopayı ustaca çevirirken yüzündeki ifade tamamen değişti. "Hayır, elbette hayır. Ben gücümden çok beynimi kullanırım." Yaklaşırken kendi kendine mırıldandı ve anlamam için bir saniye bile vermeden silahı elimden kaptı.
Silahı ceketinin yanına, kanepeye fırlattı ve sırıttı. "Yaptığın her şeyden Taehyung sorumlu, bu yüzden havlarsan sana ceza verecek olan o."
Sözleri beni sinirlendirmişti ama sustum hiçbir şey söylemedim. Taehyung ve çetesi, hepsi bir avuç sikik insandı.
Aramızda kısa bir sessizlik oldu. Daha sonra onu kenara itip odamın kapısına doğru yürüdüm, bugün yaşananlar yüzünden bitkin düşmüş hissediyordum ve benim için ne planladılarsa bunun için havamda değildim.
Taehyung'un vesayetinde olduğuma değinmesinin bir anlamı yoktu. Bunu biliyordum zaten. Beni tüm bunlara bulaştıran oydu, muhtemelen çetenin başı da oydu. Ama bu onunla daha fazla etkileşim kurmak istediğim anlamına gelmiyordu.
"O zaman git, ona bir bok söylemeyeceğim. Bugün olanlar bir yere gitmememi sağlayacak kadar suçlayıcı." Adam şaşkın şaşkın bana bakarken bir dakikalık sessizlik daha oldu.
Yavaşça tekrar bana doğru yürüdü ve gözlerimi devirdim, onun karşısına yürüdüm, onu yanımda istemiyordum. "Neden hala buradasın...?" Dedim sonda durakladım ve kendini tanıtmasını bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
god of the city; taekook
Fanfictaehyung, şehrin en büyük çetelerinden birinin lideriydi. jungkook ise o çetenin hayatını değiştireceğini bilmeden o gece işten eve dönmeye çalışan bir muhasebeci.