O yokken "hayır sevmiyorum, unuttum" deyip, onu görünce elin ayağın birbirine dolanıyorsa; aşıksın işte
...
ilk görüş
erva güneş sırt çantasını alarak odasından çıktı. bugün 12.sınıf yılıydı ve çok fazla heyecanlıydı. biliyordu ki her yıl böyle oluyordu her zamanki heyecanıydı.
salona geldiğinde babasının elinde gazete ile koltuğa oturmuş ayak ayak üzerine atarken annesi mutfaktaydı.
"babacım"
enver bey kızının sesi ile ona dönerken yüzünde kocaman bir gülümseme olmuştu. kızı ile her zaman gurur duymuştu ve duymaya devam edecekti.
ayağa kalkıp kızına yaklaştığında prensesi hemen kollarına koşmuştu. enver bey kimsesiz büyümüştü aynı eşi yıldız gibi.
şimdi ise kendi kimsesizliğini kızına yaşatmak istemiyordu. bunun için hep kızını el üstünde tutmuş onu güzel yetiştirmişti.
prensesinden ayrılıp yalancı bir öfke ile;
"ama böyle olmaz ki sen böyle güzel olursan ben seni o okuldaki zibidilerden nasıl koruyacağım hmm?"
erva güneş kıkırdayıp babasına biraz aha sokularak;
"baba sen varken bana kim bakmaya veya aşık olmaya cüret eder ki?"
çok erken konuşmuştu erva güneş hiç olmayacak birini kendi zıttını kendine aşık edecekti. annesinin seslenmesi ile güzel bir kahvaltı yapılmış ve babası tarafından okula bırakılmıştı.
derin nefes alıp okula girerken gördüğü herkese kızarık yanakları ile günaydın diyor ve karşılığını güzel samimi bir cevapla alıyordu.
karşıdan gelen kızları gördüğünde gülümsemişti. kendisine sarılan funda ile o da elini beline sararak karşılık vermişti.
funda okulun pöpüler kötü kızıydı ama kime göre neye göre. mesela erva güneşe o kadar yardım etmişti ki kim olsa asla inanmazdı.
erva güneş fundayı çok severdi ama okula ilk geldiği zaman zorbalık yapmıştı ama güneş buna aldırmamış onun tam tersine çok iyi davranmıştı.
o günden sonra funda erva güneşi asla yanından ayırmaz, kimsenin ona kötü davranmasına izin vermezdi.
"nasılsın güneş tatil nasıl geçti"
demiş elini omuzuna atarak yürümeye başlamışlardı. erva naifçe gülümsemiş
"ailecek çeşmeye gittik oraları gezdik denize girdik çok güzeldi"
aklına yeni gelen şey ile hızla çantasını önüne alıp içinden çıkardığı hediye paketini fundaya uzatmıştı.
"bunu sana aldım annem de çok beğendi ve sana yakışacağını söyledi umarım beğenirsin"
funda is güneşin elindeki hediye paketine gözleri parlayarak bakıyordu. ilk kez biri ona karşılık beklemeden hediye vermişti.
gözlerinin dolmasına izin vermeden güneşe sıkı sıkı sarıldı. ondan ayrılıp çarpık bir gülümseme ile;
"hadi doğruyu söyle bana aşıksın değil mi?"
güneş kocaman bir kahkaha atıp eli ile yavaşa omuzuna vurmuştu.
sınıfa geldiklerinde funda son kez yanağına bir öpücük bırakıp sınıftakiler sert bir bakış atmıştı. sonuçta babasının okuluydu ve kimse ona ters yapamazdı.
güneş en arka sıranın bir önüne oturup defter ve kitaplarını çıkarmıştı. zilin çalması ile herkes yerine oturmuştu.kapı sert bir şekilde açıldığında oturduğu yerden korkuyla zıplamıştı. gelen kişiye baktığında sert yüz hatlarına sahip herkese nefret ile bakan bir çocuk olduğunu gördü.
çocuk dediğine bakmayın onlardan iki veya üç yaş büyük görünüyordu.
kimseyi takmadan gelip erva güneşin başına dikildiğinde, güneş hafif dudaklarını büzüp kafasını kaldırdığında ona baktığını gördü.
hızla çantasını yanından kaldırdığında çocuk yanına oturmuştu. gizli gizli sandığı bakışı ile yanındaki çocuğa bakarken, çocuk hızla ondan tarafa döndüğünde donup kalmıştı.
gözlerini kocaman açıp kızarık yanakları ile hızla önüne dönmüştü. yanındaki çocuk kahkaha attığında daha da kızarmış başını önüne eğmişti.
önüne uzatılan el ile yanına baktığında çocuğun ona gülerek baktığını gördü.
"merhaba civciv ben baran dağıstanlı"
ve ayrılmaz arkadaşlığın ilk adımı atılmıştı
1 ay sonra
bu bir ay içerisinde güneş ve baran ayrılmaz ikili olmuşlardı.
güneş, funda ve baranı tanıştırdığında funda duyduğu soyadı ile hızla onlardan uzaklaşmış bir daha güneş ile konuşmamıştı ama uzaktan güneşi hep korumuştu.
çalan son ders zili ile güneş tüm kitaplarını çantasına koyarken baran daha yeni uykusundan uyanıyordu.
ikili sınıftan ayrılıp okul çıkışına doğru ilerlerken hem konuşup hem bir birlerini itiyorlardı.
baran hayvan gibi gücünü kullanıp güneşi ittiğinde güneş düşeceğinden emin bir şekilde gözlerini kapatırken beline sarılan kollar ile irkilerek gözlerini açtı.
gece karası gözler il göz göze geldiğinde olduğu pozisyonu fark ederek kızarmış yanakları ile hemen kendine çeki düzen vermişti.
baran ikiliye gözlerinde ki ışık ile bakarken gülmemek için kendini sıkıyordu. hızla yüz ifadesini düzeltip;
"ağabey bu benim en yakın arkadaşım güneş aman yani erva güneş, güneş buda benim ağabeyim Agah Vurgun Dağıstanlı"
dediğinde güneş çekinerek elini uzatmış memnun olduğunu söylemişti.
Agah Vurgun o an doğru uzatılan küçük el ile kendine gelmiş küçük eli kendi koca eline hapis etmişti.
erva güneşin bal rengi gözleri Agah Vurgunun gece karası gözleri ile buluştuğunda Agahın içinde olmadık bir duygu peydah olmuştu.
şefkat...
ve kader ağlarını örmüş ortaya çıkacak aşkı kesinleştirmişti...
...
merhaba arkadaşlar üçüncü bölümün sonuna geldik.
umarım severek okumuşsunuzdur.
diğer bölüm görüşmek dileği ile.
kendinize iyi bakın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Güneşi
Ficțiune generalăAcımasız mafya liderinin aşkı... Aşk hiç bu kadar tehlikeli olmamıştı...