14. Bölüm

43 6 0
                                    

Birkaç gündür doğru düzgün yemek yememiş, üstüne dün yağmurda ıslanmıştım. Son zamanlarda aynı duygularım gibi hassas olan bünyem buna tepki göstermiş, birkaç dersi asmama sebep olmuştu. Burnunu çektim ve dün Regulus'a verdiğim sözü hatırladım, bir de aramızda geçen diyaloğu... Onun hakkında ne yapacaktım bilmiyordum tek bildiğim şey yaptıklarından ne kadar nefret etsem de kendisine nefret besleyemememdi. Sanki o ya da ben diye bir şey yoktu. Bu dünya üzerinde yalnızca biz vardık ve ayrı kalınca her şey çekilmez bir hâl alıyordu. Üzerimdeki halsizliği atmak için ayağa kalkıp üstüme bir şeyler geçirerek ortak salona indim. Dersleri biten öğrenciler büyük bir coşkuyla ortak salonu doldurmuştu, bu kocaman salon bugün her zamankinden çok daha canlı ve gürültüydü.

 Tanıdık birilerini bulma umuduyla etrafı tararken sarmaş dolaş olan Sirius ile Marlene'yi görüp gözlerimi devirdim. Marlene Sirius'un kravatını kendine doğru çekmiş, sanki salonda sadece ikisi varmış gibi kendilerini kaybetmelerine sebep olmuştu.

"Burada neler oluyor?"

Başta beni duymadılar mı yoksa duymak istemediler mi bilmiyorum ama bir cevap gelmedi. Ben de hafifçe öksürerek ikisinin de yüzünün kızarmasına ve birbirinden ayrılmasına sebep oldum.

"Nerede neler oluyor?"

"Ortak salonda diyorum, gerçi siz mekan duygunuzu oldukça kaybetmişsiniz belli. Hangi akılla size soruyorsam?"

Burnumu bir kez daha çektim. Sirius kıravatını düzeltirken sorumu cevaplamayı da ihmal etmedi, yine de gözlerini Marlene'nin üzerinden bir an olsun çekmemişti.

"Akşam Gryffindorlar olarak yeni okul yılı kutlama partisi yapıyoruz."

"Dur tahmin edeyim bu iş siz Çapulcular'dan çıktı değil mi?"

"Bu sene son senemiz iz bırakmadan mı gideceğimi düşünüyordun?"

Bana dönerek göz kırptı ben de onu alaya alarak güldüm.

"Aman efendim ona ne şüphe?"

Marlene az önce sıklaşan nefesini kontrol altına alabilmişti ki sevecen bir ifadeyle konuştu.

"Akşam bize katılıyorsun değil mi Hannah?"

"Başka bir programım var diyelim size iyi eğlenceler."

Bana başka bir soru yöneltmelerine izin vermeden adımlarımı kaldığım odaya doğru atmaya başladım, başka bir tarafa döndüğüm gibi kaldıkları yerden devam ettiklerine adım gibi emindim. Üzerimdekileri çıkararak sıcak bir duş aldıktan sonra dolabımdan çıkardığım siyah eteğimle üzerine beyaz bir bluz geçirdim. Saçlarımı taradıktan sonra yanıma almam gereken şeyleri alıp aşağı indim. Süpürge dolabının arkasındaki geçitten geçtikten sonra uzun zamandır gelmediğimiz küçücük yere varmış oldum. Regulus henüz gelmese de buraya uğradığı belliydi.

Yüzümde istemsizce oluşan bir tebessüm belirdi. Zar zor sığdığımız bu küçük yeri bile nasıl bu kadar büyüleyici bir hale getirmeyi başarmıştı? Ortaya küçük bir örtü serilmişti, üzerinde ise birkaç çeşit tatlı ve yanan iki adet mum vardı. Tavanda asılı olan altın sarısı yıldızlar gözümü alıyordu. 

Henüz yeni yerime oturmuş, buraya ne kadar zamandır gelmediğimizi düşünüyordum ki gelen sesle başımı o tarafa doğrulttum ve Regulus ile göz göze geldim. Bana öyle içten bir şekilde gülümsedi ki bir anlığına duraksadım.

"Erken gelmişsin, doğruyu söylemek gerekirse geleceğine yine de çok ihtimal vermiyordum."    

O da yerine oturmak için harekete geçmişti ki başını azıcık yukarı kaldırmasıyla  neredeyse tavana çarpacaktı.

Look at the sky| R.A.B.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin