able to look you right in the eyes

180 34 72
                                    

tüm bölümü "midnight love" dinleyerek yazdım, siz de dinleyerek okuyabilirsiniz~

Her zaman mürettebatıyla oturduğu tavernada yalnız oturuyor şimdi. Masasında birkaç bardak birikmiş, kafasını kaldıramayacak kadar sarhoş şu anda. Kapının açıldığını işitince gözleri oraya kayıyor, gördüğü en güzel kadın içeri giriyor ve masasına yaklaşıyor. Yaklaştıkça farkediyor, tanıyor onu. "Ah sen miydin Ningguang?" diye mırıldanıyor.

"Kimi bekliyordun?" Dalga geçiyor onunla ama gözleri, dudakları gibi gülmüyor. Hala Beidou'nun dünkü söyledikleri için kırgın, belli.

"Kazuha aradı ve ayyaş ablasının hala eve gelmediğinden bahsetti. Nerede olduğunu sorunca ben de seni eve götüreceğimi söyledim." diye devam etti laflarına.

Denizcinin aklı bir karış havada. "Bana ayyaş mı dedi o? O veletle konuşmanın zamanı gelmiş!"

Ningguang yüzünü buruşturuyor. "Ah... O benim haklı eklemem."

Beidou sallana sallana ayağa kalkıyor, kırmızı gözlerini üstüne diken kadına doğru eğiliyor hafifçe. "Ayyaş olduğumu mu düşünüyorsun Ning?"

Beyaz saçlı kadın iç çekerek sarhoş olanın bir kolunu kendi üzerine atıyor. Yüklü bir miktar parayı masaya adeta fırlatıyor ve zorlukla tavernadan dışarı çıkıyor.

"Soruma cevap vermiyorsun..." diyor Beidou hüzünlü bir ses tonuyla, Ningguang biliyor ki o sarhoşken dramatikleşiyor. Cevap gelmeyince birkaç cümle daha yarım yamalak dökülüyor ağzından. "Beni götürmesi için sekreterlerinden birkaçını gönderebilirdin. Neden kendin geldin? Bana kızgın değil misin? Ben öyleyim, kendime biraz kızgınım sanırım."

Yaslandığı kadının dolmaya başlayan gözlerini farkedemiyor. Bu, o gecenin ilk hatası. Güçlükle ulaşıyorlar arabaya, beyaz saçlı kadın onun kemerini takarken yaklaşan bedenlerinin bile karşısındakinin kalbini nasıl attırdığını bilmiyor.

Beidou'nun kaldığı binaya geldiklerinde yine aynı mücadele. Ningguang kolunu kadına sarıyor ve asansöre kadar zorlukla ilerliyorlar. Gidecekleri katı işaretlerken Beidou arkasında beline dolanıyor ve kafasını omzuna yaslıyor. "Seni anlayamıyorum Ningguang. Kendine bunu yapmana gerek var mı?"

Sonunda dolup taşıyor. "Hayatlarımızı bağlayan bahaneler yaratıyorum işte, anlayamıyor musun gerçekten?" Ardından yine boğucu sessizlik geliyor.

Zili çalıyor ama belli ki Kazuha evde değil, açan yok. Evin anahtarını kahve saçlı kadının çantasından çıkarıyor ve yalpalayarak eve giriyorlar.

"İki numaralı ayyaş evde değil bakıyorum! Yine erkek arkadaşında kalıyordur kesin o müptela. En azından eski sevgilisini unutabildi, bu da bir şey." Saçmalamaya başlayan kadını yere fırlatıp gitme isteğiyle dolup taşsa da onu odasına kadar taşıyor. Yatağına yatırırken kaçmak istiyor o odadan, her yerde farklı bir anı var. Canını yakıyor, neden her şey böyle ilerlemek zorunda?

Doğrulurken Beidou'nun kolunu tutmasıyla duraklıyor, kalmasını isteyen bozuk cümleler kulaklarına doluyor. Bir anlığına o da istiyor, tıpkı eski zamanlardaki gibi yanına yatıp tüm geceyi kollarının arasında geçirme düşüncesi cazip. O zamanlar sadece arkadaşlardı tabii. Şimdi tutkusunun onu sürüklediği itirafın yıktığı ilişkilerinden sağ çıkmaya çalışıyor. Kendine bakan yakut rengi gözlere aldanmamak için kendi gözlerini farklı bir yere kaçırıyor. Dün ona bir daha görüşmemeleri gerektiğini söylerken aynı gözlerin içinde tereddütün zerresi yoktu çünkü.

her midnight love | beiguangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin