Neyi eksik yapmıştım ben? Buradaki benim hayatım mıydı, yoksa ben bir figüranı mıydım çevremdeki insanların hayatının? Ruhum var mıydı isteyerek bedenimde yer bulan, yoksa o ruh oraya tutsak mıydı?
Duyduğum cümle ile arkamı döndüm.
Eflal'in yüzüne baktım.
Bunu Eflal söylemişti.
"Eren kendi başının çaresine bakamaz mıydı dedim!"
"Neden damarıma basıyorsun?"
"Sen kendi başının çaresine bakarsın ne de olsa, değil mi Umay? Sen kendi başının çaresine baktığın gibi kendini de sakinleştirbilirsin bence."
"Eflal yapma"dedi Aden.
"Neyi yapmayayım mesela? Umaycığımızın damarına basmayayım mı? En başından beri yapmam gerekeni yaptım ben!"
"Haklısın ama bunun yeri değil "dedi Aden sakince.
"Neresi yeri? Ben bu yola siz istediniz diye çıktım, siz varsınız diye, sizin başınıza bir şey gelecekse o şey benim başıma da gelsin diye! Umay'a bir şey olursa ne yapacağız, devam mı edeceğiz? Hiçbir şey olmamış gibi yine devam mı edeceğiz devam ettiğini sandığımız hayatımıza ya da olmayan hayatlarımıza mı demeliyim? Ben her gece kahroluyorum haberin var mı Umay? Keşke bir şekilde önleyebilseydik diye! Üçümüz bir şekilde sıyrıldık değil mi? Kumsal arkadaşının öldüğünü bilmiyor bile!"
Gözlerimi yumdum. Arkamı dönüp adım atmaya başladım. Eflal önüme geçti.
"Nereye? Bitmedi daha! Sen kafana göre her çıktığında biz bir şey oldu olacak diye geberiyoruz korkudan senin zorun ne?"
"Eflal yeter! Ben bunların farkındayım zaten!"
"Farkında olduğunu biraz belli mi etsen acaba?!"
"Eflal çekil önümden lütfen"dedim sakince.
"Ben buraya siz istediniz diye geldim, ama sen istedin diye senin önünden çekilmeyeceğim. Neden böyle yaptığını açıklamadan hiçbir yere gidemezsin!"
"Neden yapıyorum hemen söyleyeyim, ben öfkemi kontrol edemiyorum! Genel olarak edemiyorum, onun dışında sen geceleri kahroluyorsun ya ben gece uyuyamıyorum! Her gece bana kabus! Şu ana kadar her kendim uyuduğumda hep kabus gördüm! Bir süre sonra sen ne olursa olsun uyuyorsun değil mi?! Ben uyuyamıyorum!"
Yine geliyordu bir kriz çık şimdi işin içinden.
"Dün gece saat kaçta yattım ama yine kabus gördüm, gördüğüm kabus beni o kadar bunalttı ki nefes almaya çalıştım ama alamadım! Koşuya çıktım yaklaşık dört saattir koşuyorum! Ama bak aldığım hava şuan buhar oldu! Benim bu gözlerim var ya! Kabuslardan başka bir şey görmüyor! Bugüne kadar hep böyleydi şimdi uykumda bile rahat değilim!"
Hızla arkamı döndüm ve kaçtır giremediğim asansöre bindim. En üst kata çıktım. Teras tarzı bir yerdi. Ortada bir havuz, havuzun yanında da şezlonglar vardı. Bir köşeye oturdum ve dizlerimi kendime çekip sarıldım.
Her seferinde aynısı oluyordu. Tam toparlandım derken geri düşüyordum. Ben böyle biriydim en ufak bir sorundan en büyük bir soruna kadar her problemde düşüyordum. Hiç sevmiyordum bu huyumu çünkü o kadar çok düşmüştüm ki dizlerim parçalanmıştı.
Yaklaşık yarım saat burada oturmuştum. Yavaşça oturduğum yerden kalktım. Havuzun yanından geçip asansöre bindim ve odamın olduğu kata indim. Kapıyı açıp içeri girdim, telefonumu yatağın üstüne fırlattım ve banyoya girdim. Sanırım bir saat kadar banyoda kaldım. Çıktıktan sonra siyah yırtık bol pantolon üzerine haki yeşili oversize t-shirt giyip saçlarımı taradım ve ıslak saçlarımı omuzlarıma bıraktım. Leo'ya mesaj attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lotus
Teen FictionBirbirinden farklı 4 kişi adeta birbirini tamamlayan bir vücudun parçaları olmuşlardı. Hayatın getirisi onları değiştirecek miydi? Bir bütün olmaktan parçalara ayrılmış bir limana mı döneceklerdi yoksa birbirlerini tamamlamaya devam mı edeceklerdi? ...