Küçük ipekkuyruk kuşu, minik adımlarla çakılların üzerinde yürüyerek sırtındaki çantayı düzeltti. Dün yuvasına tırmanırken ayağını incittiği için, bütün gün rahat hareket edememişti. Omzundaki çanta yüzünden daha çok acıyordu canı.
Kiraz ağacının tepesindeki okuluna geldiğinde dişini sıkarak, gayretle tırmanmaya başladı. Normalde zaten zor olan bu iş, yaralı ayağıyla çok daha zordu. Bitişik ağaçların dallarının arasına yapılmış sınıfına kendini attığında herkes dönüp ona baktı. Alışmışlardı bu duruma.
Öğretmen gözlerini devirerek ona baktığında, ipekkuyrukkuşu hemen ayağa kalkıp kendi sırasına yürüdü. Bir yandan da özür diliyordu, geç kaldığı için.
"Bugün son dersimizi işleyeceğiz. Yarın ben de güneye göç edeceğim." Dedi öğretmen kitaplarını karıştırırken, öğrencilerini çok özleyeceği için gözlerine bakamıyordu. "Şanslıysak seneye yine burada bir arada oluruz." Diye ekledi.
"Biz de bugün öğleden sonra göç edeceğiz. Annem yol üzerinde tatil yapmak için babamı ikna etti. Rotayı biraz değiştireceğiz." Dedi öğrencilerden biri.
"Ben de yarın göç edeceğimizi duydum babamdan, ilk kez göç edeceğim için heyecanlıyım. Bu ormandan başka bir yer görmedim daha önce."
...
Herkes bu hafta göç ediyordu, daha sıcak yerlere gideceklerdi.
Kısa muhabbetin ardından yemek molası verildiğinde, ilk öğretmen uçup gitti karşıdaki yapraklarını döken dut ağacına.
Bütün sınıf konu yemek olunca kendini kaybediyordu, bütün ipekkuyruk kuşları oburdu.
Ama küçük yerinden kımıldamadı. Yolda bulup çantasına attığı hurmayı çıkardı ve sessizce yemeye başladı. Tadı yavandı biraz, artık hiçbir şeyde eski tadı alamıyordu. Yazın olduğu gibi değillerdi meyveler.
Soğuk bir rüzgar estiğinde sınıf arkadaşı elinde bir sürü dutla geldi. Sırıtarak yanına oturdu, bir yandan da dutları yiyordu. "Küçük? Neden yemeğe gelmedin? Seni hiç tok görmemiştim." Dedi merakla.
"Bugün bu ağacı iki kere tırmanacak gücüm yok. Dün ayağımı incittim."
"Neden tırmanıyorsun hiç anlamıyorum zaten, uçsana herkes gibi!"
"Olmaz uçmak çok tehlikeli. Babam hep uçarken yaşadığı kazalardan bahsederdi. Bir gün neredeyse bir uçak ona çarpacakmış. Akıllanmam için uçağa çarpmama gerek yok. Yer daha güvenli."
Arkadaşı ince sesiyle uzun uzun güldü küçüğün söylediğine.
"Neden gülüyorsun?" dedi küçük. "Bence komik değildi."
"Bence; gökyüzünün, yeryüzünden daha tehlikeli olduğuna inanman komikti."
"Ne demek bu şimdi?"
"Uçmak için kanatların var, şu karşıdaki ağaca gitmen 10 saniyeni almaz ama sen her gün tırmanıyorsun. Okula gelirken seni aşağıda görüyorum bazen, gül bahçelerinden geçerken çok kez dikenler yüzünden yaralandın; bir kere nehri geçerken ayağın kaymıştı değil mi? Bir de aşağıda bir sürü hayvan var. Onlardan, onlara yem olmaktan korkmuyor musun gerçekten? Sence gökyüzüne tercih ettiğin yer, çok daha mı güvenli? Sırf baban öyle dedi diye hem de!"
"Onun söylediklerini duymazdan gelmemi mi istiyorsun?"
"Hayır ama onun söylediklerini sadece dinleme, onunla konuş. Ona hiçbir yerin yeteri kadar güvenli olamayacağını söyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ipekkuyruk
Short Storyİpekkuyruk kuşları, özgür ve vahşi hayvanlardır. Bu tek bölümlük bir masal aslında. Uçmaktan korkan bir kuş hakkında... Gerçek kişi ve kurumlarla bir ilgisi yoktur.