O lanet olası kağıtta; beni çok sevdiğini, bugünün çok güzel geçtiğini, onu çok mutlu ettiğimi ama babasının mesleğinden dolayı Antalya' ya taşınacaklarını bunun için çok üzgün olduğunu yazmıştı. Madem gidecekti neden gelmişti ki o zaman anlam veremeden çok üzülmüştüm.
Ödev yapmak gelmiyordu içimden. Sanki kilometrelerce yürümüş hiç oturmamış biri gibi bitkindim.
Pembe pijamalarımı ve ayıcıklı patiklerimi giydikten sonra gece 22:10 civarında televizyonun karşısındaki koltuğa çekilip çizgifilm izlemeye başladım. Uyuyakalmışım. Sabah uyandığımda yatağımdaydım. Muthemelen annem yatağıma götürmüştü. Uyurken kendim kalkacak değildim. :))
Uyanınca sağ kolumu gözüme yavaş yavaş götürüp ayıkmaya çalıştım...
Okula geldiğimde gözüm öğtencilerin arasında Çağrı' yı aradı. Sırada duran öğrencilere göz gezdirirken Çağrının olmadığını farkettim. Hemen en yakın arkadaşım olan Ebru' nun yanına koşar adımlarla gittim. Heyecanlı bir şekilde;
- Çağrı nerede ? Ebru üzgün bir ifadeyle ;
- Sen gelmeden az önce sınıfla vedalaşıp gitti. Dedi. Evet o beni görmeden gitmişti. Çok üzülmüştüm. Çok kırgındım.Onu sosyal medyadan aramak istedim. Yoktu. Tamamen kopmuştuk aslında...
Günler, aylar böyle geçip giderken 14 yaşıma gelmiştim. Koltuğa uzanıp telefonla uğraşırken annem yanıma geldi. Kadınlar günü varmış. Bana;
- Sende gelir misin ? Senin yaşında çocuklarda var. demişti. Belki biraz kafa dağıtırım diye " tamam olur. " dedim. " yarım saate hazır ol. " dedi. Koşarak odama gidip beyaz kazak alta siyah mini bir etek ve uzun botlarımı giydim.
Anneme " ben hazırım. " dedikten sonra evden çıktık. Arabaya doğru ilerlemeye başladık. Arabaya bindikten 20 dk sonra annemin dediği yere geldik. Saat 12:40 olmuştu. Arabadan inip apartmana doğru yürüdük. Merdivenlerden yavaş yavaş çıkınca kapının önüne gelmiştik bile. Zile bastıktan sonra kapıyı açan gözlerimi kamaştırmıştı. Biraz anlatmış olsam; kumral ...Hikayenin devamı cuma günü gelcektir. <3