8. Bölüm

41 7 0
                                    

Vivaldi Variation - Antonio Vivaldi, Florian Christi

Bana Bir Şarkı Söyle - Gece

Bazen bulutlar çıkar, bazen şimşekler çakar; bazen denizler dalgalanır, bazense sadece zaman durur, hayat yaşanmaz bir raddeye gelir. Pencerede solan papatyalar, çığırmaya başlayan martılar, ümitsizlik bahçesinden teker teker kopan o müzikler, habercisidir güz rüzgarlarının. Soğuk esen güz rüzgarları, birçok yalnız insana hasret getirir. Hüzün getirir. Bilinmezlikleri doğurur. Ancak beklenmeyen anda gelen güzellikler, kışın karların ortasında, badem ağacından yeşeriveren o çiçek gibidir. O çiçeği bekleyen birçok insan vardır. Lâkin bu çiçeği ne bulmak kolaydır, ne de görebilmek...

Günümüz güzel devam ediyordu. Kaan'a, Efe ile birlikte durumumuzu anlattığımız da başta çok şaşırmasına karşın bu durumu çok hoş karşılamış, adımıza çok da mutlu olmuştu. Kaan'ın hayatındaki birçok kişiden değerli olduğunu bilmenin sorumluluğu ile bize dair güzel düşünmesi çok mutlu etmişti beni. Konuştuğumuz sürenin üzerinden iki saat geçtikten sonra Efe, İynem'den bahsetmiş ve gitmesi gerektiğini söyleyerek çıkıp gitmişti. Aklımın bir tarafi onda kalırken, bir tarafı Kaan'ın dediğini dinlemek için kendini zorluyordu. Bu durumu Kaan da fark etmiş olacak ki söze girdi.

"Ne oldu? Hadi anlat bana. Belli ki kafanı çok kurcalayan bir şey var." Beni bu kadar tanıması asla rahatsız etmiyor, aksine çok daha mutlu oluyordum.

"Aklım Efe'de kaldı. İynem denilen kızdan da pek hoşlanmadım zaten. Pek tuhaf. Ay boşver Kaan ya, dinliyorum seni. " diyerek sözü ona çevirdim.

"Diyorum ki, sınavdan sonra bir kampa falan mı gitsek? Hem güzel eğleniriz?" Umutla sorduğu sorusuna olumlu bir cevap verdikten sonra hem sohbet etmiş, hem de akşamı etmiştik.

Havanın karardığını fark edince yerimde kıpırdanıp sonunda kalktım. İçimde biriken anlamsız huzursuzluk; gün boyunca kendini gizleyip sonunda ortaya çıkarken Kaan'a veda edip yavaş yavaş indim merdivenleri. Eve inmek için hareket eden adımlarım Efe'nin kapısında istemsizce durdu. İçeriden gelen kahkaha sesleri kesilmek bilmezken içimden geçen sesle elimi kapının ziline götürdüm. Tam basacaktım ki içerdeki sesler kesildi. Elim zilde durup düşünmeye başladım. Acaba gerçekten sadece arkadaşlar mıydı? Şu anda ne yapıyorlardı? Neden kesilmişti kahkahalar? İynem'in, Efe'nin adını kahkaha ile söylediğini duyunca elimi geri çekip kendime geldim. Yüzüne düşen saçlarımı geriye iterek merdivenlere yönelip inmeye devam ettim. Aşağı inip evin ziline hızlıca iki kez basıp geri çekildim. Abimin kapıyı açması ile içeri girdim. Annemin ' Kahvaltı yaptın mı? Neredeydin?' sorularını yanıtlayıp odama girdim. Yatağıma geçip düşünmeye başladım. Acaba Efe ile aramda olan şeyler çok mu hızlı gelişmişti?

Bazen karşınıza öyle insanlar çıkıyordu ki, sanki senelerdir içinizde bir boşluk varmış da o gelince dolmuş, sanki senelerdir hüzn-ü diyarlarda dolaşmış, onu görünce çiçekli bahçelerin kokusunu almış ve sanki senelerdir bitkisel hayatta kalan bir hastaymış da o gelince gözlerini açmış gibi hissederdiniz. Efe, tüm noksanları yok eder, tüm pencereleri kapatır, dışarının ayazından korur, hafif yanan bir sobanın duvarlara sinen is kokusunu yoklatır, derin uykudan önce son bir nefes çektirir, bir oda dolusu orkide kokusunun yalnızlığına bırakır, uzun zamandır bulunamayan o kitaptan altı çizilen sözleri tekrar tekrar okutur, radyodan komşu çocuklarının sesini bastıran hoş bir müzik açıp, elinize aldığınız çay ile balkonda saatlerce oturup, geçip giden hayat dertlerini boş verip çaydan alınan bir yudumun ağızda bıraktığı buruk tadı hatırlatırdı. Ancak tüm bunlara rağmen bende Efe'ye dair oturmayan şeyler vardı. Sanki sakladığı şeyler vardı. Bilinmez bir gizem denizinin içinde yüzüyordum. Ne nefes alabiliyor, ne etrafımda olan biteni kavrayabiliyordum. Ancak tüm bu bilinmezliklere rağmen karşımda beliren kişinin Efe olduğunu bilmek içime bir su serpiyordu. Sanki doğrusunu bildiğim bir yanlışa sıkı sıkı sarılıyordum. Bunu yaparken içimde pişmanlığa dair en ufak bir eser yoktu. Bu yanlışıma tutunmaktan kaynaklı olarak kendimi hiç kötü hissetmiyordum. Çünkü ne olursa olsun yanımda Efe var gibi hissediyordum. Bu aptal aptal düşünceler nereden gelmişti bana? Ben ne zaman ona bu kadar güven beslemeye başlamıştım? Bu saçma davranışlarımın sebebi gerçekten sevgi miydi? Yoksa bir heves miydi gözümü süsleyen?

LİMON APARTMANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin