CONTACT 8
MİN YOONGİ
Tasarımcılarla dolu odada bir köşeye uyuklarken, aklımda yeni gelen stajyer kız vardı. Hayat gerçekten çoğu zaman garip işleyen bir şeydi. Hoseok'un o gün konuştuğu üniversite öğrencisinin yanındaki kız çıkması buna en büyük örnek olabilirdi sanırım. Hah, yine de ben sadece bana öğretmeye çalıştığı ingilizceyle ilgilenmeliydim. İçimden Hoseok'un başıma sardığı bu saçmalıklara küfür etmekten alamıyordum kendimi. Ben Koreli bir rapper olarak neden ingilizce öğrenmeliyim ki? Tamamen mantıksız işler, bunlar. Şarkıların sadece bazı yerlerinde ingilizce sözcükler oluyordu. Onları söyleyebilecek kadar bilmem yeterliydi bana göre ama her zaman ki gibi kimse benimle aynı fikirde değildi. Bende hayatım daha ne kadar saçma olabilir ki diyerek umursamıyordum. Yine de lisede ki gibi defter tutmayı düşünmüyordum. Atılmak için ne uğraşlar verdiğim o cehennemi hatırlatan hiçbir şey istemiyordum. Tek bir şey hariç...Lise yıllarım gerçekten çok parlak yıllar değildi. Derslere sürekli geç gider, erkenden topuklamaya çalışır ve genelde derslere girmeyip basketbol sahasında uyuklar yada basketbol oynardım. Ah kesinlikle öğretmenlerin ve müdürlerin, özellikle müdür yardımcılarının nefret ettiği bir öğrenciydim. Kendi sıramı müdür yardımcımız Bay Lee'nin odasındaki rahatsız deri koltukları olarak bellemiştim, resmen. Yine de nefret etmeme rağmen...Bana geçmişe dönebilseydin hangi zamana dönerdin diye sorsalardı, lise zamanlarım derdim düşünmeden. Onunla lisede tanışmıştım. Komik. Onunla tanışmasaydım, yada benimle arkadaş olmak için bu kadar çabalamasaydı, her şey daha güzel olurdu. Ben baş edemediğim bu acıyla yaşamaya çalışmazdım. O da hayatında mutlu olmak için bir sürü şansı olduğu güzel bir geleceğe sahip olabilirdi. Ama hiç bir şey istenilen şekilde gerçekleşmemişti. O fazla inatçıydı, sadece selamlaştığı birine bile sahip olamayan, asosyal beni dost yapı vermişti kendine. İnatçılığı, sabrı, inancı o kadar kuvvetli biri görmemiştim, hiç. Oysaki ben onun çabası karşısında iyi bir ödül değildim. Hatta ceza bile olmuştum onun için. Buna rağmen, tam bir baş belası olarak onun gibi birini kazanmak için hiç uğraşmamış şanslı bir piç olmuştum her zaman... Ki bunun bile kıymetini bilmemiş, onun bana verdiği mucizeyi elimin tersiyle itmiştim. Neden? Kızdığım için mi? Kırıldığım için mi? Gururum incindiği için mi? Kendime karşı bir yalancı olduğum için mi? Hah, hala daha kendime karşı dürüst olamıyordum ki ben. Kabullenemiyordum hislerimi, acılarımı... Kalbimde hissettiğim o acı veren, yakışıyla gülümseten o ateşi asla kabullenemiyordum. Sırf bu yüzden bende onu ateşe verdim, soğukla. Ben ateşle yanıyorsam eğer, oda soğukla yanmalı dedim. Hah ama adil değildim. Soğuğun daha çok yaktığı bile bile durmadım. O hak etmemişti belki ama ben hak etmiştim. Keşke eskisi gibi yanabilme şansım olsaydı, onu kışın ortasından çekip alırdım. Böylece yeniden yanarken en samimi gülüşümü verebilirdim. Gözlerimi yakan ve dışarı çıkmak için debelenen tuzlu suyu geri göndermek için derin bir nefes aldım. Hemen ardından omzumda hissettiğim el elektrik çarpmışcasına kendime gelmeme neden olmuştu. Ne yapıyordum ki ben tanrı aşkına?! Benim ağlama hakkım yoktu. O gözler ölene kadar yanabilirdi ama asla ağlamama izin yoktu. Ben...Ben onun için ağlamayı hak eden biri değildim. Kendimi tuttum, yıllarca yaptığım gibi.
"Yoongi? Yoon? İyi misin? He-"
"İyi? İyi olmamam gerekiyor, o yüzden değilim."
Hoseok'un derin bir nefes aldığını duyduğumda gülümsedim. Ne zaman böyle yapsam, içinden sinirlendiğini biliyordum. Sürekli benim geçmişle birlikle yaşamamın yalnızca beni yıpratacağını, ona hiç bir faydası olmayacağını söyleyip duruyordu. Biliyordum, benim yaptığım hiç bir şey ona iyi gelmemişti, gelmezdi. İşte tam bu yüzden onun için yapabileceğim tek şey, onun yapamayacağını yapıp kendimden intikam almaktı. Bazen bu ellerden hiç bir şey gelmediği için onları koparıp atmak istiyordum. Yine de onun anısına sıkıca tutunabilmek için bu ellere ihtiyacım vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CONTACT | BTS
FanfictionMin Yoongi , Agust D isminin ardına gizlenen uluslararası bir rap sanatçısıydı. Bütün bunların ötesinde pişman olduğu bir geçmişi, kabullenemediği bir kimliği vardı. Yıllar sonra hayatına dahil olan biri, onu geçmişiyle ve kendisiyle tekrar tanıştı...