Askeriyenin önüne geldiğimde nizamiyede duran asker beni tanıdığı için direkt yolumu açtı, birkaç kere gelince TSK'nın daimi müşterisi olmuştum artık.
Arabayla içeri girip, kendime park yeri aradım. Fazla araç yoktu ama albayın gözüne batacak kadar öne koymuyordum. Arabayı park edip çıktıktan sonra etrafta eğitim gören askerlere üzgünce bakıp, binaya girdim.
Öğle arası olur olmaz Ömer'in yanına gelmiştim çünkü çok özlemiştim. Acilen nefesini hissedip, o güzel gözlerine bakmam gerekiyordu.
İçeri girdiğimde birkaç asker sivil olduğum için kısaca baksa da önlerine döndüler, ikinci kata çıkıp hiçbir komutana yakalanmadan benimkinin odasına yürüdüm. Nöbetçiler durdurup adımı söylediğinde sadece Erdal demiştim.
Kapıyı tıklattım, saniyeler sonra gel komutunu alınca içeri girdim.
Ömer yine masa başında oturuyordu, eğitim saati daha gelmediği için dinleniyor ve işlerini hallediyor olmalıydı. Bakışları beni bulduğunda birkaç saniye afalladı ve koltuğunu itip ayağa kalktı.
"Bebeğim?" dedi yanıma gelip. "Neden haber vermedin geleceğini?"
Hızlı adımlarla ona gittim, kollarımı beline sardım sıkı sıkı. İlk başta yine afalladı ama o da sarıldı belime.
"Çok özledim seni." diye mırıldandım boğuk sesimle.
"Özlediğin için mi geldin?" gerçekten bir şey olup olmadığını soruyordu, kafamı sallayıp daha sıkı sardım belini.
"Evet, kırk dakikalık öğle aram vardı. İşim var deyip acil çıktım, akşamı beklemeye sabrım kalmadı bir an." güldüğünü titreyen vücudundan anladım, boynumdan sıkıca öptü.
"Sarı bebeğim benim, ben de seni çok özledim." oysa daha saatler önce görmüştük birbirimizi ama dayanamıyordum.
"Ömer ben ne yapacağım?" dedim ağlamaya yakın çıkan sesimle, duraksadı.
"Ne?"
"Vallahi hep yanında olmak istiyorum, özlemden ağlayacak gibi oluyorum." dedim gözlerimi kapatıp. Kokusunu içime çektim.
"Solcu bana bu kadar aşık olduğunu bilmek hoşuma gitti ama ağlarsan eğer seni işten çıkarır, paralı asker diye yanıma aldırırım."
Askerliği duyduğum an gözlerimi açtım ve kollarımı ondan hafifçe ayırdım.
"Tamam tamam, dayanırım ben." askerlik zulüm gibi gelirdi şimdilerde.
Uzun uzun suratıma baktı gülümseyerek, ardından öne doğru kıvrılmış dudağımı ıslaklığını vererek derin bir şekilde öptü. Dudaklarını çekmeden gözlerini kapatarak derin ve titrek bir nefes aldı. Geri çekildiğinde ses çıktı, dudaklarım çok hafif onun ıslaklığıyla parladı.
"Güzelliğine kurban olurum senin." duygu yüklü sesiyle konuştuğunda bu sefer uzanıp ben öptüm dudağını.
"Seni istiyorum, yirmi dakika içinde sikebilir misin beni?" özlemim libidoma vurmuştu, ordan da utangaçlığım suratıma iyi bir şaplak çakıp kıpkırmızı etmişti.
"Yirmi dakika olmaz," dedi boğuk sesiyle. "Yarım kalır, rahat edemem."
"İşe geç kalırım ama..." diye mırıldandım çenesinden öpüp.
"Akşamı bekle." dediğinde sıkıntılı bir nefes aldım.
"İyi, tamam."
"Gel bakalım." dedi elimden tutup, öptükten sonra beni masasına ilerletti. Koltuğun önünde durunca beni oturtmadı bu sefer, koltukaltımdan tutup, masanın üzerine oturmamı sağladı.
Bacaklarımın arasına girip, bir elini enseme diğerini belime yerleştirip kendine çekti ve dudaklarıma yapıştı. Omuzlarından tutunup ona gözlerimi kapatarak karşılık verdim, öyle hızlı ve şevkle öpüyordu ki çok küçük inliyordum. Her inlediğimde daha da sertleşiyordu.
Nefesimiz kesilince dudaklarımızı ayırdı, boynuma yönelip tenimi dudaklarının arasına aldı. Emdikten sonra dişiyle ezip, diliyle daireler çizdi. Sert aletini içime giriyormuş gibi bana itiyordu sürekli.
Boynumu istila etti, elini ensemden çekip kalkmış aletime koyduğunda kafamı geriye yasladım. Boynumdaki damarın çıktığına emindim, boğuk bir şekilde inledim. Eli fermarıma ulaştı ve açtı.
"Fazla ses çıkarma bebek." dediğinde dudağımı ısırıp kafamı salladım. Ama emin değildim.
Baksırın içinden aletimi çıkardığında eliyle birkaç kere gelgit yaptı, üzerimden iri vücudunu çektiğinde göz ucuyla baktım. Koltuğa oturdu, bacaklarımdan tutup biraz daha kendine çekti.
Aletimin ucunu ağzına aldı, dişlerimi sıktım. Yarısına kadar ağzına alıp, diliyle yaladı. Dayanamayıp elimi saçına attım, kafasını biraz daha bastırdım.
Yalayıp öptükten sonra tamamen ağzına aldı, kafasını aşağı yukarı sakince hareket ettirirken sürekli onu bastırıyordum. Bir ara tamamen ağzından çıkarıp boydan yaladı ve yeniden ağzına aldı.
Kapı çaldığında panik yapacak kadar kendimde değildim, elim onun saçının üzerindeydi. Sakince aletimi ağzından çıkardı, kapıya göz ucuyla baktı.
"Bekle," dedi sanki bana sakso çekmiyor gibi, sert bir sesle. "Söyle."
"Komutanım eğitimden önce Albay sizi çağırıyor." dedi dışarıdaki asker saygıyla, o sırada Ömer onu dinlerken aletimin ucunu dudaklarının arasına alıp bıraktı.
"Tamam, geliyorum." dedi yeniden.
"Emredersiniz komutanım."
"Devam et." dedim asker gittiğinde, kafasını salladı ve yeniden ağzına aldı.
Ağzını talan ettiğim sırada, o da kendini çekmeye başladı. Hem ağız işi yapıp hem de kendini çekerken dakikalar sonra ikimizin de gelmesini sağladı.
Onun tam olarak gelmediğini sert duran aletinden fark ediyordum.
Ağzına bıraktığım menileri yuttu, anında ayağa kalktı. Dudağının kenarında beyaz sıvı varken aletini pantolonun içine koydu ve kenarda duran şapkasını aldı.
"Emir büyük yerden, gitmem gerek." dediği sırada ben de aletimi pantolondan içeri koymuş, sarhoş gibi ona bakıyordum.
Bir şey demeden baş parmağımı dudağının kenarına sürüp, beyaz sıvıyı aldım. Göz ucuyla bakıp, yavaşça parmağımı ağzına alıp emdi. Dudaklarımı araladım, nefesim kesikleşti.
"Sen harikasın." dedim büyülenmiş bir sesle.
"Senin gibi." deyip yaklaşıp dudağımdan öptü ıslak dudağıyla.
Yutkunup kendime geldim ve hayvan gibi ayırdığım bacağımı düzeltip masadan indim. İlk kendi üstümü sonra da onunkini düzeltirken öpüp sarılarak kapının önüne geldik.
İkimiz aynı anda çıkarken ben rahatlamış bir şekilde binadan çıktım, o sırada telefonum çaldı. Melih.
Telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Nerdesin lan?" diye sordu, tabi iki dakika ayrıldık ya hemen sorguluyordu.
"Ömer'in yanına gelmiştim, anahtarı unutmuşum onu aldım. " dediğimde duraksadı, birkaç saniye ses gelmedi.
"Beraber giderdik deseydin, canım sıkıldı burda." dediğinde güldüm.
"Göbek bağımız bir kesilmedi, bırak artık peşimi."
Onunla şakalaşıp arabaya bindim.
Gidene kadar onunla konuştum, sanki vardığım yerde onu görmeyecekmiş gibi.
***
Yeniden yazma hevesim geldi, günde birkaç bölüm atar final yaparım gibi ama önce aklımdan geçen sahneleri yazayım...