Kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırmış, utangaç bir kuyrukluyıldız göz kırpıyor gökte, olacak iş değil.
Bakacak değilim elbet. Göz ucuyla görüp, görmezlikten geliyorum. Tanrım bu nasıl musibet?
İkimiz birden üzülürken aynı yıldızın altında, yakışmıyor aylak aylak göğe bakmak hem.
Samanyolu savrulmuş duruyor şehrin üzerinde. Öyle kör edici bir aydınlık var ki kentin içinde, görülmüyor göğün kandilleri yer üstünde.
Zaten canım sıkkın, zaten bahar yine gelmiş, zaten boğazın gerdanını süslemiş eflatun erguvanlar.
Beyaz bir güvercini öpüp gagasından göğe salmak gibi bir şey şimdi sana aşık olmak.
Yani ölümcül yaralar.
Giderken arkandan bakmak, özgürlüğüne sevinip seni bulutlardan kıskanmak.
Yani başka kollar.
Başka adamlar...
Bak havalar ısındı bir anda, güneş ateşini harladı dünyaya kızdıkça. Önümüzde uzun ve sıcak bir yaz uzanıyor ölü gibi.
Kıpırda!
Kendi kendime sesleniyorum, kendi kendime.
Bir bilinmeyenli bin denklem.
Birini çözsem diğerine yetişemiyorum.
Bahane!
Göğü görüyorum, ağaçları, bulutları, yıldızları ve baharı. Güneşten önce kör ediyor beni, şehrin sahte ışıkları.
Kayboluyorum kentin anaforunda, kendi kavgamda yumruklarım ölümüne geveze, herkesinki gibi.
Kayboluyorsun; dertlerin, sıkıntıların, kentin yakan güneşinin altında, herkesinki gibi.
Bazıları istediği kadar sevsin, sen benim gibisin sıcak sevmiyorsun.
Bu hep böyle oldu acıdıkça kurcalamayı çok seviyorsun.
Bu yaz ne yapacağını adım gibi biliyorum.
Yine mutsuz olacaksın.
Yani ne ben seni tanıyacağım ne de sen beni bulacaksın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayan Hiçkimse'ye Mektuplar
Puisi-Bayan Hiçkimse'ye Mektuplar- Çok yürüyorum. Binaların üst katlarına ve kadınların vücut hatlarına bakıyorum. Ay yirmi yedi yıldır beni takip ediyor. Çok duruyorum. Odamın penceresinden gemileri ve yıldızları izliyorum. Sabah oluyor. Güneş yirmi ye...