31. BÖLÜM: "SENSİZ YAPAMIYORUM"

30.1K 2.5K 446
                                    

Medya; aşık olduğum birisi🤤

Merhabaa, biz geldik!😻

Öncelikle hepinize teşekkür ederim, hikayemiz 641K olmuş, kocaman bir aile olmuşuz iyi ki varsınız!🙏🏻♥️

Sizi çok, çok ama çok özledik ve sanki ilk bölümü paylaşıyor gibi heyecanlıyım. Bol Bol oy ve yorum isterim!🥺♥️

Bir sınır değil, ancak geleneği bozmadan yine de yazacağım; bölüm için 1.8k oy diyelim, ben de haftaya perşembe günü aynı saatte yeni bölümle geleyim. Anlaştık, bence anlaştık!💅🏻

Keyifli okumalar!♥️

***

"Bu kez beni gerçekten sakatlayacaksın!"

Alp'e gözlerimi devirerek karşılık verdim ancak sözlerinde bir haklılık payı olmadığını söylemek yalan olurdu. Öyle hırslı ve öyle öfkeliydim ki raketimi savururken ve topa vururken kendimi bir geyşa gibi hissediyordum. Savrulan saçlarım ve saç diplerimde biriken terlerle onlar kadar seksi olduğum söylenemezdi ama onlar kadar gözü kara olduğuma emindim.

Yine de inkâr etmeyi ve ona biraz daha sataşmayı seçtim seçtim. "Bunlar bir tenis eğitmeninden duyduğum en aptal laflar!"

Ona doğru savurduğum topa aynı şekilde karşılık vererek "Öyle mi?" diye tısladığında bakışlarımı bana doğru gelen toptan ayırmadan kafamı salladım ve birkaç adım geri giderek, eteklerimi havalandıran bir hamleyle topu karşıladım. "Öyle!"

Gece benim için berbattı. Tüm dengem şu son birkaç günde iyice alt üst olmuş gibi hissediyordum. Geceki gözyaşlarım yetmezmiş gibi, bir de beni uyandıran o şarkı yüzünden ağlamaya başlamış ve uzun bir süre de uyumamıştım. Şarkının sözlerini düşünmüş, Alparslan'a saydırmış ve kendi kendimi yiyip bitirdikten sonra dört saatlik bir uykuyla güne başlamıştım. Ve ansızın bastıran mide bulantım ve annemden sakladığım ateşim de olmayan keyfimi iyice kaçırmıştı. Ama Beyaz'ı kollarıma alırken ve yataktan çıkarken yalnızca keyifsiz değil, öfkeli olduğumu da anlamıştım.

Hem de deli gibi öfkeliydim.

Bu kez Alparslan'ı terk ettiğim için değil, o benden vazgeçtiği için öfkeliydim. Benim bildiğim Alparslan Gündoğdu sakin bir adam olmaktan çok uzaktı. Kırmayı, yerle bir etmeyi ve etrafındaki her şeyi ve herkesi parçalamayı severdi. Dün gece bunları yapmadığı için üzüldüğümü söylemiyordum ama tüm bunların kalbimi ezen ve un ufak eden bir yanı da vardı.

Onu beklemiştim. Yanıma gelmesini, bana doğru uzanmasını ve gerekirse beni kolumdan kavrayarak ayağa kaldırmasını beklemiştim. Alp'e hesap sormasını, ona benden uzak durmasını söylemesini beklemiştim. Sadece... benim için savaşmasını istemiştim.

Kesinlikle delirmiştim.

Kendime ve Buse'ye onu hayatımda istemediğimi defalarca söylememe rağmen böyle düşündüğüme göre kesinlikle delirmiştim ve öfkemin kaynağı biraz da buydu. Görünen o ki ne aklımın ne de kalbimin Alparslan'la henüz işi bitmemişti ve bunu kabullenmek düşündüğümden çok daha zordu.

Bana doğru gelen topu öyle sert karşıladım ki, Alp topa yetişmek için geriye doğra koşarken küfretti ve attığı top fileye takıldığında kollarıyla sert bir çarpı işareti yaparak "Yeter!" dedi. Elimdeki raketi bırakıp olduğum yere çökerken kendimi ne kadar zorladığımı fark ettim. Nefes nefeseyim ve kollarım deli gibi yanıyordu. Ve bir ara o kadar kontrolsüz hareket etmiştim ki üzerine fazla yüklendiğim sol ayak bileğim sızlıyordu. O anki hararetle hissedemediğim acı usulca kendini belli ederken durumu çaktırmamaya çalıştım. Kabul, bir Serena Williams değildim elbette ancak hiç de fena sayılmazdım.

ATEŞİN KOYNUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin