Pek bir şeyim yoktu. Abartılı şeyler yoktu yani, sade bir hayatım vardı. Çizerdim, çizdiğimi dikerdim, diktiğimi satardım, sattığımdan para kazanırdım. Hayat basitti. tek başıma bir apartman dairesinde sessizce kalıyordum.
Kafamı yasladığım fayanstan hafifçe doğrulttum. Tutulmuştu galiba. Boynumu hafifçe oynattım. Su sıcaktı hala. Klasik bir müzik vardı kulaklarımda tabi. O tütsünün kokusu beni alıp götürüyordu zaten eski anılara tümüyle.
Kendime böyle sürprizler yapmayı severim aslında. Bunlar küçük tatlılıklar sadece.
İyice temizlendiğimden emin olduğum zaman durulanıp çıktım. Bornozla kendimi sarıp sarmaladım ve odama doğru adımladım. Kafam dağınıktı. Dalgındım. Her zaman aynı rutindi. Hedeflerim vardı. Güzel ve başarılı bir şirkette kariyerime adımlamaktı hedeflerim.Beni Her şeyden vazgeçirmişti bu hayat ve kariyer meselesi.
Yatağıma bütün yorgunluğumla uzandığımda kafamda delici bir ağırlık vardı. Belimde tarifsiz bir kasılma. Biliyordum birazdan rahatlayacaktım. Ortalık sessizdi. Sessizliği seviyordum, sessizlikte gülüyordum, sessizlikte kendime geliyor farkına varıyordum teker teker.Derken uyku beni yavaştan kollarında sallamaya başlamıştı. Ve sessizlik ardından ışıklar sessizleşti ve büyük bir karanlık.
...
Hızlı adımlar atıyordum. Ellerimde poşetler ve kostümler taşıyordum teker teker. Hızlı ama oldukça dikkatli adımlar atıyordum. Bir otobüs durağına geldiğimde duraksadım. Oturmak için yer yoktu, herkes banka oturmuştu. Hafifçe göz gezdirdikten sonra önüme döndüm. Eşyalar ağır değildi tabi ki de. Ama fazlaydılar. Bu yüzden bir yük vardı tabi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pearl Tears
RomanceO fark edilmeyi bekleyen bir moda tasarımcısıydı. Başarılıydı. Feminist bir kişiliği vardı. Onu seven ve takip eden bir sürü insan vardı ama yalnızdı tek başınaydı kimse yoktu onun için. Ama bu sefer değil, bu sefer yalnız olmayacaktı...