JİMİN
Geceyi olaysız ve cesetsiz bir şekilde atlatabilmiştik. Jungkook güvenlikle daha sonra görüşeceklerini söyleyerek onu göndermişti.
Vien'in artık uyanması gerekiyordu. Neredeyse akşam üzeri olmak üzereydi. Saatlerdir onunla konuşmayı bekliyordum ancak bir türlü uyanmıyordu. Arada bir kapısına gidip nefes alış verişlerini yokluyordum, hala uyuduğundan emindim.
Evin havuzlu tarafındaki bahçesinde oturmuş, kanla karışık şaraplarımızı yudumluyorduk. Jungkook, Tae ve ben vardık. Jackson gece geri klanının başına dönmek için yola çıkmıştı. Üç gün yol gidecekti. Hoseokla ilgili herhangi bir sorun olursa bize haber verecekti.
Uzun süren sessizliği bozan Jungkook olmuştu.
"Niye uyanmıyor? " gergin bir şekilde parmağının ucunu kadehin kenarlarında dolaştırıyordu.Vien'in ne kadar yorulmuş olabileceğini tahmin edebiliyordum. Bir de her şey üst üste gelince, dinlenmek için zaman bulamamıştı.
" Uyandığında da hemen aşağı ineceğini düşünmüyorum." Tae, şu an bu konuyla alakalı belki de yorum yapması gereken son kişiydi.
" Bu durumu nasıl kabullenecek bilmiyorum. Yıllardır arkadaştık. Ona belli etmemiştim hiçbir şey. Söyleme ihtimalimin bir gün bile olduğunu düşünmeden hareket ettim sürekli. Şimdiyse belki de hepimizi hayatından çıkarıp gitmek isteyecek." içimdeki duyguları dökmek istemiştim onlara.
" Gitmek istese bile buna izin veremem Jimin." Jungkook bakışlarını benim üzerime getirerek konuşmaya başlamıştı. " Gitmesinin ona ne kadar zarar verebileceğinin bilincini uyandırmamız gerekiyor. Bizi hiç onunla tanıştırmamalıydın. Hoseok onu görmemiş olacaktı. Bunca vampirin arasına dahil olup riske atılmamış olacaktı."
Haklıydı. Bunların hepsi benim hatamdı. Ama daha öncesinde gruba dahil olmuş insanlar da olmuştu. Onlar açısından böyle bir durum yaşanmamıştı. Vien için de problem olabileceğini düşünmemiştim.
Kafamı yenilgiyi kabul etmiş bir şekilde sallayarak havuzun üzerindeki çalı çırpıyı incelemeye başladım. Düşüncelerim içerisinde boğuluyordum. Beni belki de en iyi anlayacak olan, havuzun üzerindeki ölmüş ve ters dönmüş küçük böcekler olabilirdi.
Bir müddet daha sessiz bir şekilde oturduktan sonra merdivenden duyduğumuz çıplak ayak sesleriyle hepimiz kafamızı içeri tarafa çevirdik. Oturduğumuz yerden merdiveni direkt görebiliyorduk. O da bizi görebiliyordu. Nihayet uyanmıştı. Bakalım şimdi neler olacaktı...
VİEN-
Uyandığımda güneşin batmak üzere olduğunu fark etmiştim. Karnım gerçekten çok acıkmıştı ve ağzımın içinde iğrenç bir tat vardı. Sanırım dün odadaki alkollerden içmem vücudumda bir takım düzensizlikler yaratmıştı. Hala başım dönüyordu.
Dün yaşananlar gerçek miydi? Vampirler... Bu zamana kadar ancak filmlerde ve dizilerde olabileceğini düşündüğüm vampirler gerçekten bu kadar yakınımdalar mıydı? Yıllardır yanında olduğum Jimin... Aşık olduğumu, sevdiğimi zannettiğim Jungkook... Onların kadim dostu olduğunu zannettiğim Taehyung.
Ağırlaşmış bedenimi yataktan kaldırmaya çalışırken zorluk çektim. Gerçekten hala çok yorgundum. Çok uyumuş olmamın da bedenimi bu kadar ağırlaştırmış olabileceğini düşünmüştüm.
Yatakta biraz daha doğrultuktan sonra düşünmeye devam ettim. Beni ne amaçla kendi aralarına dahil etmişlerdi? Neden şu an korumak zorunda olduklarını düşünüyorlardı? Neden bana zarar vermek için, benim kanımı içmek için kimse adım bile atmamıştı? Bana zarar vermek istemediklerine adım gibi emindim. Ama Jimin... Bunca vampirin arasına, uğrayabileceğim zararları düşünmeden nasıl beni dahil edebilmişti?
Karnımın ufak gurultusu beni artık yataktan kalkmaya indi. Ayaklanıp kapıyı açtım. Kapımın önüne kamp için hazırladığımız valizlerimi koymuşlardı. Onları odama alıp içinden mavi açık renk bir kot ve üzerime de siyah bir sweatshirt alıp giyindim.
Odamın banyosuna gidip elimi yüzümü yıkadım. Yüzleşmem gereken şeyler, konuşmam gereken kişiler vardı.
Merdivenlerden yavaşça aşağı doğru inmeye başladım. Karşımda bakışlarını bana yöneltmiş üç kişi duruyordu. Endişeli, kaygılı bakışları üzerimdeydi. İlk başta yemek yemek istiyordum. Gerçekten çok acıkmıştım.
Bakışlarımı en son Jimin'e sabitleyip mutfağa ilerledim. Buzdolabına doğru yönelip yiyebileceklerimi tezgahın üzerine yerleştirdim. Hala bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum.
Karnımı bir süre doyurmaya çalıştıktan sonra oturdukları masaya doğru yöneldim. Jungkook masanın kısa olan kenarında, Jimin de karşısındaki kısa kenarda oturuyordu. Tae ise tek başına armutlardan birine uzanmıştı. Ellerinde şarap olduğunu düşündüğüm içkileri vardı.
Armutlardan birisine uzanıp güneşin son parıltılarını izlemeye başladım.
Aşağı indiğimden beri kimse bir şey konuşmuyordu. Sanırım günleri sadece konuşmayarak oturarak geçiyordu.
Jimin'in bakışı üzerimdeydi. Jungkook kadehinin ağzında parmaklarını dolaştırıyordu. Tae ise sadece elindeki kadehe bakıyordu.
Şimdilik sadece Jimin'e hesap sormak istiyordum. Sadece Jiminle konuşmak istiyordum. Diğerlerine olan kızgınlığım Jimin'e olan kızgınlığım kadar fazla değildi. Onun suratına bakarak konuşmaya başladım.
" Tae benimle konuşmasaydı, bana ben ölene dek bir şey anlatmayacak mıydın Jimin?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Vampir Sevgilim | JJK
FanfictionHikayede +18 diyaloglar ve olaylar olacaktır. 18 yaşından küçüklerin okuması yasaktır.