Artık kararımı vermiştim, tüm arsızlığımı zırh gibi kuşanıp, iki yıldır içim gide gide baktığım adama asılıp ilgisini çekecektim. Dayak yemeyi bile göze almış, gevşek adımlarla üstüne üstüne yürüyordum.
Arkadaşlarım beni bundan vazgeçirmek için haftalardır dil dökseler de, ben kararımı verdiğim zaman ölsem bile bu karardan caymazdım.
Sokağın başında direk dibine çökmüş idama giden biriymişim gibi beni izliyorlardı. Ömer ve İsmail iyi çocuklardı, ona olan ilgimden bahsettiğimde çok garipseseler bile benden uzaklaşmamışlardı. Top gibi saçma sapan hakaretler kullanmamışlardı.
Ömer hemen vazgeçmemi söylese de, ciddi olduğumu anlayınca arkamda olduğunu söyleyip geri çekilmişti. Siyah pantolon ve koyu gri gömlek giymiş adam bu mesafeden bile içimi gıcıklıyordu.
Grubuna iyice yaklaşınca hepsi bana döndü, şaşırmışlardı tabi. Ben bu ağır abi, kabadayı grubunun yanında çok gevşek ve rahat duruyordum.
"Güven iki dakika gelsene." Emirli konuşmama kaşları havalansa da yanıma doğru adımladı. 'Hayırdır' anlamında göz kırtığında bir iç çektim.
"Sana bir şey söylemem lazım, az gel." Bileğini tutup park halindeki minibüs ve duvar arasına çektim onu. Merak içinde bana bakıyordu.
"Ne oldu, söyle artık kimse yok etrafta." Sert sesiyle kedi gibi mırlayasım gelse de onun iyice dibine girmekle yetindim.
Boynunu çekince burnumu boynuna uzatıp kokladım ve vuramasın diye bileklerine sarılıp sımsıkı tuttum. Bir kez ellerini çekmeyi denese de bırakmadım, derin bir nefes alıp kulağına yanaşmak için parmak uçlarıma kalktım. İki haftadır provasını yaptığım sözleri söylemeden önce dudaklarımı yaladım.
"Senin için yanıyorum be Güven, bu gece ateşimi söndürsene." Dudaklarım kulaklarına dokuna dokuna söylediğim sözlerle kaskatı kesilince, dilimi çıkartıp kulak memesini yaladım. Vücudunun hafifçe titrediğini hissedecek kadar yaslanmıştım ona, aniden geri çekilip kıpkırmızı bir suratla bana bakınca korksam da belli etmedim.
"Tövbe estağfirullah tövbe, çekil." Diyip hızlı hızlı minibüsün etrafından dolaşıp görüş alanımdan çıktı. Olduğum yere çökerken dizlerim titriyordu. Dayak yememiştim valla da.
Bir süre daha orda dikili kaldım, ellerimin titremesi geçince bizimkilerin yanına yürüdüm. Uzaktan beni fark eden Ömer, gözleriyle bir kalite kontrol yaptı. Sağlam gördüğüne şaşırmış gibiydi, doğrusu bende şaşırmıştım.
Yeşil gömleğimin yakasını düzeltip gevşekçe sırıttım onlara.
"Bugün de dayak yemedik çok şükür, şimdi sırada numarasını bulmak var."
Bana delirmişim gibi baksalar da, önemsemedim. Heyecandan içim kıpır kıpırdı, bugün yaşanan ufak teması düşünüp yapmam gereken şeyler vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Askıntı
De TodoKendisinden oldukça iri olan kabadayıya askıntı olmaya karar verdiğinde kimse onu kararından geri çevirememişti. Bu ufak tefek gencin söyledikleri onun gibi bir kabadayının nasıl yüzünü kızartırdı bilmiyordu, ama bu gence vuramamıştı bile.