10 Gün
10 gündür Çağrı'nın evinde kalıyorduk. Geldiğimiz gece çok net görememiştim. Ama bu 10 gün içinde rahatça inceleme imkanı bulmuştum. Beyaz tahtaların ağırlıktaydı. Tahtaların altında taştan bir basamak vardı. Çatısı kırmızı betondan yapılmıştı. Giriş kapısı ise siyah çelik kapıydı.Zaman zaman bahçede dolaşma imkanım olmuştu. Bahçe oldukça büyüktü. Her taraf yeşilin binlerce tonuyla doluydu. Ve bu insana huzur veriyordu. Bu 10 gün içinde genel olarak eğlenmiştik. Çağrı'nın yarası da iyileşmişti.
Normalde kurşun yaraları 15 20 gün içinde iyileşirken Çağrı 10 gün içinde kendini toparlamıştı. Hatta bazen eskisinden daha iyi oluyordu. Bir anda dün gece çardakta söylediği Akdeniz Akşamları kulaklarımda tekrar çınladı.
"Akdeniz akşamları bir başka oluyor,"
"Hele bir de aylardan temmuz ise, bambaşka,"
"Sahilde insanlar kol kola, sımsıcak,""
Coşmamak elde mi böyle bir akşamda?"
Bu evde üzüldüğüm bir gün olmamıştı. Ama bugün hariç. Bugün abimin ölümünün yıl dönümüydü.. Çağrı'nın bize verdiği odadan çıkıp merdivenlerden inerken gözlerim suluydu. İnerken gördüğüm şey Eflal ve Çağrı'nın hararatli konuşmasıydı. Lavin mutfak kısmından salona geldiğinde gözü bana dikildi.
"İyi misin Derin?" anında tüm gözler bana döndü konuşacak halim olmadığı için kafamı olumlu anlamda sallayarak cevabımı verdim. Ama gözüm Eflal'e kaydığında ne olduğunu anlamış olacak ki yüzüne hüzün çöktü. Son basamadığı indim. Çağrı'nın endişe dolu gözleri üzerimdeydi.
Her ne kadar iyi olduğumu mimiklerim tam tersini söylüyordu. Koltuğa oturduğumda başımı ellerimin arasına aldım. Eflal yanıma oturduğumda yüzümü kaldırıp ona bakmamı sağladığında kendimi daha fazla tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Eflal bana sarıldığında Lavin ne olduğunu anlamış olacak ki diğer yanıma oturup o da sarıldı bana. Ama Çağrı olan hiç bir şeye anlam verememişti. Anlatmak isterdim ama bunu yapacak gücüm yoktu.
"Biri bana ne olduğunu açıklayabilir mi?" Çağrı'nın sorusunu üzerine Lavin elleri birbirine sürttü. Ardından kafasını kaldırıp "Çağrı bugün Derin'in abisi Emre'nin ölüm yıldönümü," sanki bir şeyler daha söylecekti ama devamını getiremedi.
Kızarmış gözlerimle ona baktığımda yaşadığı şaşkınlıktan dolayı olduğu yerde kalakalmıştı. Nefes bile almıyordu. İlk şoku üzerinden atlatınca Eflal ve Lavin yanımdan çekildi. Çağrı yanıma oturdu ve sımsıkıca sarıldı.ÖYle sıkıydı ki iç organlarımızın temas ettiğini hissettim.
"Bunu kendine yapma bunu bana yapma. Ağlama senin gözünden çıkan her yaş beni öldürmeye yetiyor. Senin her gözyaşın her acın bana ölüm her gülümsemen her mutluluğun ise yaşam getiriyor." cümlesi içimdeki kelebeklerin içimde uçmasına neden oldu.
Gözyaşlarımı silip ona baktığımda gülümsedim. Bu ilk defa oluyordu. İlk defa üzgünken biri beni güldürmüştü. Çağrı bir ilkti
"Tamam ağlamak yok ama Çağrı beni abimin mezarına götürür müsün?" dediğimde Çağrı içten gülümsediğinde başımı onun göğsüne yasladım. Kalp ritmini duymak için
"Yeter lan ayrılın az önce bir şey demedim. Ama bu kadarı da fazla." Eflal'in sesini duyduğumda bıktığımın farkına vardım. "Eflal sende çok oluyon ha tamam güldük eğlendik ama bokunu çıkartma." Çağrı benim vermek istediğim cevabı vermişti. Ama Eflal bizi umursamadığını gülerek belli etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bagajdaki Ceset
Teen FictionTanrı her insanı farklı şekillerde sınav yapardı. Kimisi sağlığı ile kimisi parası ile kimisi dostları ve ailesi ile sınav olurdu. Aynı zamanda tanrı bu dünyada bazılarına cenneti bazılarına cehennemi yaşatırdı. Derin de daha dünyada iken cehennemi...