"Hâlâ param var." Son gaz köklediği araba, yollarda asfaltı ezip geçerken önüne hiç bakmıyordu. Gözü yanında oturan bedendeydi. "Sikeyim Taehyung, yola bak!" Jimin uyarısını yaptıktan sonra, hayatı pahasına sarıldığı kemere daha da sıkı tutunmuştu. "Söylüyorum Jimin, gideceğim bir yer bile var." Bir eli direksiyondan ayrılıp, boynundaki morluklara giderken onların üzerini kaşımıştı. Yaşananları hatırlamak istemiyordu. Sarhoştu ve ne yaptığını bilmiyordu, kendinde değildi.
"Namjoon seni öldürecek. Asla yanında barındırmaz bu saatten sonra." Jimin'in sert çıkan sesi onu germişti. Onun suçu değildi, abisinin düşmanı ile yatmak.
Göğsü korku ile sıkışıyordu, çoktan abisinin mekanına varmıştı bile. Arabayı ani bir fren ile durdurduğunda, Jimin öne savrulmuştu. İleri zeka arkadaşı, olan ufacık aklını da yaptığı hatadan sonra kaybetmişti. Onun adına endişeliydi, çünkü abisi gerçekten korkunç biriydi.
Jimin titreyen elleri ile kemerini çözüp kendini arabadan aşağı attığı an, derin bir nefes almıştı. Taehyung arabayı o kadar hızlı kullanmıştı ki, yarım saat süren yolu beş dakika içerisinde tamamlamışlardı.
Taehyung karşısındaki köşke bakarken, abisine vereceği hesabı kafasında tartıyordu. "Orospu çocuğu, bundan onun intikamını alacağım." dedi dün gece yattığı Jungkook'a ithaf ederken. Tek gecelik ilişkilerinin ardından, odaya yerleştirdiği gizli kameranın kaydettiği tüm videoları abisine göndermişti. Böyle oynamak istiyordu, intikam alıyordu.
Elleri saçlarını buldu, sertçe çekiştirdi. "Jimin, ne yapacağım? Öldürecek beni!" Arkadaşının bakışları ona döndüğünde, omuzlarını belli belirsiz kaldırmıştı. "Abinin düşmanı ile sikişirken düşünecektin, yürü."
Yutkunarak, bir adım atmıştı köşke doğru. Adımları resmen geri geri gidiyordu ama mecburdu. Abisine şu an yaptıklarının açıklamasını sunmazsa, abisi daha da öfkelenecekti.
Kısa sürede adımları, kapıya vardı. Zile basarken, Jimin de arkasında bitmişti. Tanrıya bildiği tüm duaları ediyordu. Kapıyı evin kahyası açtığında, gözlerini kapatıp birkaç saniye bekledi.
"Hoş geldiniz Bay Kim, abiniz sizi yemek odasında bekliyor." Kahyanın sözlerinin ardından, beklemeden hızlıca yemek odasına ilerledi. Diz çöküp yalvarsa, abisi affeder miydi?
Taehyung ve Jimin yemek odasına vardığında, üzerinde jilet gibi duran takımı ile önündeki yemeğini yiyen Namjoon'u gördüler. Masanın başına oturmuş, sakince yemeğini yiyordu.
"Pek kızmış gibi görünmüyor." Jimin'in fısıltısı Taehyung'a ulaştığında, Namjoon sanki duymuş gibi önündeki ete sertçe bıçağı geçirdi. Bıçağın şiddetine dayanamayan tabak kırılırken, kahya koşarak Namjoon'un önünden tabağı almıştı.
Bu hareket Taehyung'un tüm zerresini titretmeye yetmişti. 'Şimdi sıçtım.' diye geçirdi içinden. Namjoon pozisyonunu bozmadan arkasına yaslanmış, eline şarap kadehini almıştı. Bir yudum alıp, gözlerini kapıda bekleyen kardeşine çevirmişti.
Bakışlar kesiştiğinde, usulca ayağa kalktı. Namjoon kardeşinin üzerine yürümeye başladığında, Taehyung bacaklarının titrediğini hissetti.
Namjoon elindeki kadehi kaldırıp, kardeşinin baş ucuna fırlatarak bardağın bin parçaya bölünmesini sağlarken, Jimin'in ağzından "Siktir!" kelimesi dökülmüştü korkudan.
Kırık camlar etrafa saçılmıştı. Namjoon onların üzerine basa basa ilerledi, kardeşinin tam dibinde durdu. Başını eğip, tek kaşını kaldırırken oldukça karizmatik duruyordu.
"Şimdi açıkla ya da kendi mezarını kaz."
Bu sözler, oldukça yeterliydi. Taehyung hemen sıralamaya başladı bahanelerini.