KABULLENME

77 4 5
                                    

-Tekrar.

Nefes nefese doğrulup camın dışındaki Tobias'a baktım.

-Tekrar mı?

Kafasını salladı ve bilgisayara yöneldi. Cam ortadan kaybolup bir orman belirdiğinde simülasyonun başladığını anladım. Omuzlarımı çevirip asamı açtım. Biraz yürüdükten sonra bir tepenin başında olduğumu fark ettim. Yokuş aşağı yürümeye başladım. Tobias'ın sesi yankılandı.

-Tepenin aşağısında mor bir bayrak var. Görevin onu almak.

Yokuş aşağı inmeye devam ettim. Sinsice dikkatimin dağılmasını beklediğini biliyordum. Yavaş adımlarla iniyordum ve etrafı dinliyordum. Çıkan esintiden meşe ağaçlarının kokusu burnuma doldu. Herhangi biri burada uyansaydı gerçekten bir ormanda olduğunu düşünebilirdi. Dalların hışırtısı, uzaktan gelen derenin gürültüsü ve birkaç kuşun tiz sesi geliyordu. Bir dal kolumu çizdiğinde anlımı kırıştırdım. Tek fark benimle konuşmamalarıydı. Bu bana huzursuz hissettiriyordu. Mor bayrağı gördüğümde omuzlarımı dikleştirdim. Benimle dalga mı geçiyordu. Madem düşman olmayacaktı ne diye bura... Sırtıma yediğim tekme ile aşağı yuvarlandım. Parmaklarımı toprağa geçirip kendimi durdurdum. Ayağa kalktığımda karşımda neredeyse Leo kalıplarında olan bir çift adam vardı. Tekrar Tobias'ın sesi yankılandı.

-Asla gardını indirmemelisin.

-Şu saçma antrenmanı bitirebilir miyiz?

Asamı kaldırıp adamlardan birine indirdiğimde geriye yalpaladı.

-Zaten bu gün üç antrenman yaptım.

Diğeri üzerime gelirken bir dala tutunup kendimi diğer yana attım. Yeterince uzaklaştığımda asamı kaldırıp okumu çıkardım ve ikisinin de bacaklarına hedef alıp yayı bıraktım. Onlar inlerken tekrar aşağı doğru koştum. 

-Tamamen saçmalık! 

O sırada adamlardan biri elindeki ipi atıp koluma doladı. Beni geri çekerken ipi çözmeye çalıştım ama çok yaklaşmıştık. Ayağa kalkıp üzerine koştum ve bir tekme attım. Yere düştüğünde elimdeki ipi çözüp tekrar bayrağa yöneldim. Bayrağı yakaladığımda kaldırıp camın olduğunu düşündüğüm yere doğru salladım. Taki...

-Hey! Görevim bayraktı!

Adamlardan biri belimden tutup yere devirmişti beni. Sırtıma batan taşları görmezden gelip boynuma dolamaya çalıştığı ellerini yakaladım. 

-Cidden mi?

Şu an suyu çağırıp onu mahvetmek istiyordum fakat burada ki diğer dezavantajım suyun gerçek olmamasıydı. Bir önce ki denememde gölette ki su gelmişti ve camı kırıp içeri girmek istemişti. Cam kırılmak üzereyken simülasyonu durdurmuştuk.

-Her şeye hazırlıklı olmalısın. Sonuçta kimse öylece vazgeçmez.

Asamı açıp yüzüne çarpmasını sağladım. O geriye doğru savrulurken diğeri gelip kolumdan yakaladı ve bacaklarıma oturdu. Bacağım ağırlığı altında ezilirken kıpırdatıp kurtarmaya çalıştım. O sırada diğeri de geldi ve ayakkabısından bir bıçak çıkardı.

-Ah, hadi ama!

Kolumu kurtarmaya çalışırken asayı kapattım. Tam kolumu kurtarmışken diğeri tekrar bileğimi tuttu. Bıçağını bileğime yaklaştırırken kafamı çevirip debelendim. Bu acıtacaktı. Tam bacaklarımdan birini kurtarmışken Maria'nın sesi geldi.

-Delirdin mi sen!

Savurduğum tekme boşa çıkınca simülasyonun kapandığını anladım. Hafif kızaran bileğimi ovuştururken bıçağın geride bıraktığı ufak noktaya baktım. Aslında olmayan bir şey nasıl yaralayabilirdi ki? Bir damlacık kanı silip ayağa kalktım.

ARTEMİS-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin