-32-

71 11 4
                                    

"Konuşmuyor, anlatmıyor diye hissetmiyor sanmayın. Kimisi içine atar çığlıklarını."

"Gene mi buradasın? Ayrılamıyorsun galiba benden" dedi jimin merdivenlerden inerken.

"Galiba" dedi L koltukta bacak bacak üstüne oturmuş olan kişi. Yoongi bir süre jimin'in uykulu halini süzdü. Civcivli pijaması vardı üzerinde, yeni uyandığı için gözlerini ovalıyor ve uykusunu açmaya çalışıyordu. Kafasının üstündeki mavi bandanası beyaz uyku esnasında karışmış saçlarını tutuyordu.

Yoongi jimin'in bu sevimli haline gülümsedi. Ona göre jimin şuan dünyanın en tatlı kişisiydi.

Jimin yoonginin gülümsediğini görüp gülümsedi. "Ne oldu? Neye gülüyorsun öyle?" dedi mutfağa doğru ilerlerken. Koyu mavi, bulutlu terliklerini yere sürte sürte ilerledi. Mutfağa varınca kendine su doldurdu ve içeceği sırada kendini izleyen bedeni farketti.

Bedenini kapıya doğru çevirdi ve kapıya yaslanmış ona bakan yoongiyi görünce kaşlarını kaldırdı. "Bir şey mi var?"

"Yoo" dedi yoongi kafasını iki yana sallarken.

Jimin kaşlarını çattı ve elindeki suyu içti. "Bugün bir garipsin sanki?"

"Bence garip olan sensin."

"Neyim garipmiş? Dün de böyleydim bugünde öyle"

"Garip bir şekilde... " yoongi kaşlarını çattı ve ağzından çıkartamadığı kelimeyi söylemeye çalıştı.

"Garip bir şekilde ne? Korkunç, komik, uykulu, çökmüş?"

Jimin'in bulunduğu tahminlerle elini salladı yoongi. "Hayır hayır şeysin şey şir- şi-"

"Şirret? Bunu bana nasıl dersin? " dedi Jimin hayret içerisinde.

"Hayır o değil, şeysin şir-" yoongi ağzından çıkamayan kelimeyi söylemeden of' ladı.

"Küçük bir ihtimal ama oyumu şirinden yana kullanıyorum" dedi jimin kararsız bir şekilde.

"Ah evet o şeydensin işte " Yoongi'nin konuşması ile jimin tebessüm etti ve yoongiye doğru ilerlemeye başladı.

"Hmm o şeyden miyim?" dedi jimin yoonginin dibine geldiğinde.

Yoongi başını evet anlamında salladı ve kendisine oldukça yakın olan çocuğun gözlerine bakmamaya çalıştı. "E-evet o şeydensin galiba yani sanırım, bilmiyorum" Yoongi arkasını dönüp salona doğru ilerlemeye başladı. "Her neyse önemli değil zaten." dedi yoongi salondaki koltuğa otururken.

"Ne demek önemli değil? Çok önemliydi " jimin yoongi'nin peşinden gidip onun karşısındaki tekli koltuğa oturdu.

Jimin iki elini de birleştirmiş bacaklarının arasına koymuş yoongiyi pürdikkatle izliyordu. Yoongi ise jimin'in bakışlarından kaçmak için kafasını sol tarafa çevirmiş bir şekilde etrafı inceliyordu.

Jimin ayağa kalkıp yoongi'nin oturduğu koltuğa oturdu ve yoongiye daha dikkatli bir biçimde bakmaya başladı. Yoongi hemen kendine bir kitap çekip okumaya başladı. En sonunda kafasını geri çekip yazılara tekrardan baktı. Bu hiyeroglif falan mı? Neden okuyamıyorum?"

Jimin yoongi'nin elindeki kitabı alıp ters çevirdi ve yoongi'nin eline tekrardan yerleştirdi. "Belki de ters okuyorsundur?"

"Yoo kitap ters benimle alakalı değil" dedi yoongi sırtını jimin'e doğru çevirirken.

"Hmhm kesinlikle öyle " dedi jimin kıkırdarken. Bir yandan da onaylıyormuş gibi başını sallıyordu.

"Demek şirinim ha?" dedi jimin kafasına elini yaslayarak.

Yoongi kitaptan gözlerini ayırmadan başını önüne eğdi ve onaylar bir şekilde mırıldandı.

Jimin yoongi'nin mırıldanmasını duyduğu anda gülümsedi ve koltukta yoongiye daha çok yaklaştı.

Jimin'in yaklaşmasıyla yoongi koltukta biraz daha kaydı ve aralarındaki mesafeyi biraz daha açtı.
Jimin iki elini de koltuğa dayayarak yoongiye doğru eğildi.

"Ne okuyorsun?"

Yoongi bu soru ile biraz duraksadı. Yazıları anlamadan okuduğunu fark ederek boğazını temizledi.

"Hiiiç"

"Neyi anlatıyor?"

Yoongi kitabın ilk cümlesine baktı ve kafasını çevirerek konuştu.

"İnsanların makinalaşmasını anlatıyor."

"Hmm, ben de makinaları anlatıyor diye almıştım bu kitabı. Başlık 'El Cezeri' nin makinaları' olduğu için makinaları anlatıyor diye dünmüştüm."

"Yanılmışsın demek ki" dedi yoongi göz ucuyla bir yandan da jimin'e bakıyordu.

Kitabı okurken aklı jiminde olduğu için hiçbir şey anlayamamıştı.

"Cidden çok kötü bir yalancısın" dedi jimin yoongiye daha da yaklaşarak.

"Benimle flört mü ediyorsun?" dedi yoongi jimin'e bakarken.

Jimin omuzlarını kaldırıp indirdi ve yoongiye daha da yaklaştı. "Belki"

Yoongi kafasını geriye doğru çekti ve kaşlarını çattı.

"Korkunçsun jimin."

"Hani şirindim?"

"Artık değilsin." dedi yoongi ayağa kalkarken. "Ben gideyim artık."

"Neden ya ne güzel konuşuyorduk."

"Yok yok kalsın"

Yoongi'nin konuşması ile jimin güldü.

"Çok komiksin cidden"

"Sen de korkunç"

"Hiçte bile şirinim ben"

"Hayır değilsin" Jimin yoongi'nin cevabı ile dilini çıkarttı. "Bana ilk şirin diyen sendin"

"Ama artık öyle düşünmüyorum"

"Gıcık"

"Sen kime gıcık dediğinin farkında mısın? Ben 4 b-"

"Evet evet dört büyük melekler falan filan" dedi jimin.

Yoongi bir süre jimin'e baktıktan sonra tek bir parmak hareketi ile jimin'in dudaklarını birbirine yapıştırdı.

Jimin gözlerini büyüttü ve konaşamadığı için mırıldanmaya başladı. Tam ayağa kalkacakken Yoongi onu bir el hareketi ile koltuğa yapıştırdı ve aralarında santimler kalacak şekilde öne doğru eğildi.

Jimin'in çırpınışlarını izleyip güldü ve sağ eli ile jimin'in yüzünü kendine yaklaştırdı. "Bir daha beni geçiştirmeye çalışma Park Jimin. Yoksa şirin demeden seni anında susturmasını bilirim"

Ángel de la muerte | YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin