Bergüzar, sınavlara çalıştı, Poyrazı ve diğer her şeyi bir kenara bıraktı.
Sonuçlar onu mutlu etmeye pek yaramadı. Evet yüksek notlar almıştı ama mutlu değildi.
Kızlar bu dönemde evde, hayalet gibi dolaştılar. Tek fark ettikleri Bergüzarın bir hayli kilo vermiş olmasıydı. On gün ara vardı.
"Kızlar ben tatile gidiyorum."
"Çok güzel. Nereye gitmeyi düşünüyorsun?"
"Bilmiyorum Sude. Aşti ye gidince karar vereceğim."
"Yani uçakla gitmeyecek misin?"
" Hayır. Otobüs yolculuğu yapmak istiyorum. Kitap okumak istiyorum. "
"Bergüzar, Galiple konuş, belki sana uygun bir yer söyler."
"Yok Sevgi, öylece çekip gitmek istiyorum."
"Nasıl istersen. Yalnız lütfen düşüncelerini burada bırak."
Bergüzar, Sevgiye bakıp gülümsedi.
Poyraz, Bergüzarı aramamıştı. Tabi, Bergüzarda. Bir kez Nurhayat hanımla konuştu. Sağlığını sormuş özlediğini söylemişti.
Bir kez de Çocukları görmek için uğramıştı. Eve değil, kreşe.
Küçük bir çanta hazırladı. Kızlarla vedalaştı, onları sık sık arayacağına söz verdi. Galip, onu Aşti ye bıraktı.
Bir süre otobüs yazıhaneleri arasında dolaştı. Uludağ'a gitmeye karar verdi ve Bursa otobüsüne bindi.
Kah uyudu kah, etrafı, karları seyretti.
Kafasında Poyrazın sözleri ve göz yaşları vardı. Kocaman adan çocuk gibi ağlamıştı. Bu Bergüzarın unutamadığı şeydi.
Ne kadar çok şeyi içine atmış kendini güçlü göstermek için bazen gerçek benliğinden bile ödün vermişti.
"Keşke bunları daha önce konuşmak için fırsatımız olsaydı, " diye düşündü.
Bursa otogarında indi. Kızları aradı, ama nerede olduğunu söylemedi.
Oradakilere Uludağ'a nasıl gidebileceğini sordu. Tarif edilen belediye otobüsüne bindi teleferikte indi ve teleferikle yukarı çıktı.
Manzara bir süreliğine kafasında dönen düşüncelerini sildi. Doğa ve manzara harikaydı. Buraya kızlarla gelmeyi kafasına koydu.
İzmir de yaşayan Sevgi, Ankara da ilk kar gördüğünde çığlık çığlığa dışarı çıkıp karlarda yuvarlanmıştı da, Bergüzar ona,
"Kar görgüsüzü, ne var, kar işte, " dediğinde, sen nereden bileceksin, denizdeki balık suyun kıymetini dışarı çıkınca anlar cahil," demişti.
O gün çocuk olmuşlar, bir saate yakın elleri donana kadar dışarıda oynamışlardı.
Yukarı çıkarken gülümsüyordu.
Tüm oteller doluydu ve tek bir yatak dahi bulamadı. Son teleferikle aşağı inip nette bulduğu Hilton oteline gitmeye karar verdi.
Nihayet kendini yatağa attı. Öylece üstüyle derin bir uykuya daldı.
Rüyasında annesinin ona yalvardığını gördü. "Kızım yeter artık mutlu olmanı istiyorum, "diye ağlıyordu.
Ter içinde uyandı. Saat gece yarısını biraz geçmişti.
Duşa girdi, televizyonu açtı. Kafasına göre bir program bulamayınca kapattı, yatağa uzanıp kitabını okumaya başladı.
Üç gün yetti. Bursa'yı gezdi. Döner yedi. Kestane şekeri yedi. Kızlara ve çocuklara da aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLADIĞIMA BAKMAYIN (üç kadın)
Ficción GeneralÜç kadın, üç hikaye. "Tek seçeneğiniz var. Annen mi, doğmamış bebeğin mi?" Üçüncü kadın sordu. "İnsan kendi evladını satar mı?" Birinci kadın sordu. "Çok adice." İkinci kadın konuştu. "Sen hiç seçeneksiz kaldın mı ki?"