Doğum günüm...

13 4 3
                                    

(İki yıl önce)

-Abii ben çıkıyorum
-Tamam güzelim bende çıkıcam birazdan akşama istediğin bi yemek var mı?
-Immm pırasaya ne dersin?
-Pırasa yaparsam beni öldürmiceğine ne şüphe sksksjss.
-Iyyyyy nefret ediyorum şu yemekten yaa.
Pırasadan gerçekten nefret ederim. Abimse bayılır nerden geliyo bu pırasa aşkı anlamadım gitti.
-Tamam sen güzel bişeyler bulursun ben geç kalmadan çıkıyorum yoksa Dora beni öldürücek. Öptümm
- O çocuğu sevmiyorum
-Biliyorum ksksksks
- Geç kalm- ahhh cümlemi bitirseydim bari.
Yol boyu bi kolumdaki saate bide yola bakmaktan başım dönmeye başlamıştı. Neyseki zamanında buluşma yerine ulaşmıştım. Hatta erken bile gelmişim. Eee nerde bu bide bana söyleniyo geç kalınca. Beklemekten nefret ediyorum ama pırasadan daha çok ksksksks. Yakınlarda bi kafede oturup beklemek daha cazip geldi.
Öylede yaptım. Orta bi Türk Kahvesi sipariş edip beklemeye başladım.Aradım ama meşgul çaldı. Kriz aşamasına gelmiştim çünkü ben bile bu kadar bekletmiyodum ayrıca en azından haber veriyodum. Kendi kendime söylenirken kahvem geldi. Söylenmeye devam ederken-
-Ayyyy elimm
-Hanımefendi iyi misiniz? Çok üzgünüm.
-İyiyim iyiyim tamam sıkıntı yok lavabo ne tarafta acaba?
-ileride soldaki kapı
-Teşekkür ederim ben hallederim.
Akılsız başın cezasını ellerim çekti. Neyseki çok sıcak değildi. İyice suda beklettim .Nerde bu peçeteler offf neden herşey bu kadar ters gidiyo bugün.
Peçeteleri ararken lavobonun penceresinden gelen sesler dikkatimi çekmişti. Ardından yükselen bir cam kırılma sesiyle irkildim. Merakıma yenilip pencere yöneldim. Neyseki çok yüksekte değildi.Parmak uçlarımda yükselerek etrafa bakıp sesin nerden geldiğini anlamaya çalışırken seslerin pencerenin altından geldiğini anladım. Bir grup vardı biraz daha kafamı dışarı çıkardığım sırada bir el farkettim,kanlı bir el. Olayı anlamaya çalışırken içlerinden birinin kafasını yukarı kaldırması sonucu telaşla geriledim. İçimde garip bir hisle ve hızlı adımlarla lavabodan çıktığım sırada telefonum çaldı. Dora arıyordu.
Kabul et reddet.
Reddedicektim bunu yapıcaktım gerçekten son anda vazgeçtim.
-Yaa sen nerdesin canım ağaç oldum burda.
-Yaaa Alev ben gelemicem acil bi işim çıktı.Buluşma iptal oldu üzgünüm kuzum. Başka zaman tamam mı söz.
-Neeee şaka mı yapıyorsun ben sabahtan beri seni bekliyorum
-Alev şimdi kapatmam lazım.
-Ama...Dora bugün benim-
-dıt dıt dıt
Bugün benim doğum günüm dicektim...
Ben beraber kutlarız diye düşünmüştüm.
Unutmuştu doğum günümü. Bu tür şeylere çok takılmam ama işte...
Çok yoğundu tabii yaa ona da hak veriyorum, neyse gidip kendime pasta alıcam mutluyum evet evet mutluyum yaaa . Hesabı fincanın altına sıkıştırıp kafeden hızla çıktım. Tam köşeyi dönecekken az evvel duyduğum sesler geldi aklıma. Bu sokağa bakıyordu pencere. Ne yapmalıydım görmemiş gibi mi davsaydım ya hala ordalarsa. Hihh ya o elin sahibini öldürdülerse. Offf Allah kahretsin şu merakım ığğğ, kafamı o yöne çevirdim bir kaç metre yürüdüm ancak kimseler yoktu. Oldu mu Alev rahatladın mı ? Evet rahatlamıştım sokaktan çıkmak üzere adım attığım sırada bir ses geldi evet evet bi ses geldiğine emindim ama kimseler yoktu. Garip bir şekilde çöp konteynırı dikkatimi çekti yamuktu simetri takıntım yoktu ama sinirimi bozmuştu evet gidip bakıcaktım. Yavaş ve bi o kadarda korkak adımlarla ilerledim. İlerledikçe ses daha da yaklaştı. Vee iştee.
Bir el. Sol işaret parmağından bileğinin yarısına kadar düz ince uzun siyah renkte bir şerit döğmesi olan kanlı bir el.
-Aman allahımm!
Verdiğim tepki sonucu gözleri açıldı. Çığlık atarak geriledim.
-S-sen iyi misiniz?
Ne mantıklı bir soruydu bu. Çok iyi Alev sadece huzur içinde ölmeye çalışıyor.
-Git - Git burdan kaç.
Yüzünü görmeye çalışıyodum ama siyah bir bandanayla yüzünü kapatmıştı saçları yüzünden gözlerini de net göremiyordum ama sesi çok netti.
-Ambulansı arıyorum dayan.
-Kaç. Git burdan seni öldürücek.
-Ne- Kim neden. Ama sen-
Kan kusmaya başlamıştı ciğerlerine darbe aldığından öksürmeye çalışıyordu canı çok yanıyordu belliydi.
-Bak burda kimse yok ben şimdi seni hastaneye götürücem benim abim doktor iyileşiceksin güven bana.
-Gördüler seni. Onlar seni bulurlarsa ölürsün. Yardım istemiyorum git burdan görmezlikten gel.
-Ama çok kan kaybediyorsun ölüceksin.
-Ben zaten ölüyüm ama sen...
Yine kan kusuyordu. Durdum derin bir nefes alıp çantamdan telefonu çıkarıp ambulansı aramak için geniş bi alana geçip sokağın adına baktım. Lavinya. Sokağın adı buydu.
-Dayan iyileşi- Nee nerde bu.Gitmiş kaçmıştı hemde bu halde.
Ne yapmalıydım. Polisimi aramalıydım.Sokaktan çıkıp etrafa bakındım ama herhangi bir iz yoktu. Polisi çağırsam bile bana inanmazlardı çünkü burası tenha bir sokaktı ve kamera yoktu. O yabancının yüzünü dahi net görmemiştim.
Biraz daha Lavinya'da bekledim elimden bişey gelmezdi artık. Ne garip bi gün böyle iyi ki bi doğmuşum burnumdan geldi.
O sokaktan ayrıldım. Bir daha gelmemek üzere. Yabancının dediği şeyler bir nebze de olsa içeme korku düşürmüştü. Bir taksi çevirip oradan uzaklaştım. Bedenim yorulmamıştı ama ruhum yorgundu ve ben onun çaresini biliyordum.
-Nereye gidiyoruz
-Sahile
Hem ruhum için hemde ciğerlerim için güzel bir yerdi sahil bugün yaşadığım şeyleri sahilde sindirmeyi planlıyordum.
Yolu izlemeye öyle bir dalmışım ki abinin sesiyle adeta yerimden zıpladım.
-Hanımefendi geldik
-Hıhh. Pardon borcum ne kadardı acaba
-50 yeter
-Buyrun
Parayı uzatırken elimin titrediğini hissettim.
Sakinleşmek için denize bakan güzel bir yer buldum çantamda sürekli gezdirdiğim Cahit Sıtkı Tarancı'nın şiir kitabını çıkardım. Hep yaptığım gibi yapıcaktım rastgele bir sayfa açıp ordaki şiiri okuyacaktım. Kitabın sayfalarını hızla çevirdim ve durdurdum.
Evet Cahit Sıtkı'nın en sevdiğim şiiriydi bu.
35 Yaş şiiri. Biyolojik olarak 21 yaşındaydım ancak ruhum 35 gibi hissediyordu. Özellikle bu şiirdeki gibi;
"Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış !
Her doğan günün bir dert olduğunu.
İnsan bu yaşa gelince anlarmış."
Ben daha erken farketmiştim. Bu konuda şanlımıydım yoksa şanssızmıydım bilmiyorum . Dizeleri tek tek okurken saatin nasıl geçtiğini anlamadım. Kolumdaki saate baktım 19.30. Bu saat bana annemin yadigarıydı. Annem ve babam ben daha 5 yaşındayken bir trafik kazasında bu kirli hayata veda etmişler. Kaçarak evlendikleri için hiç bir akrabamız bize bakmadılar. Abim 9 yaşındaydı ve o yaşta bir yandan bana bakıp bir yandan da okuluna devam ediyordu. Babamın iş arkadaşı olan bi adam vardı. Hayal meyal hatırlıyorum yüzünü ama çok yakın bir aile dostumuzmuz olurdu kendisi bize o yardım etmişti bu süreçte. Ama onunda bir süre sonra rahatsızlandığı haberini aldık sonrada zaten yurt dışına taşınmışlar. Abim kendi ayakları üzerinde durmaya başladığı sıralar liseye gidiyordu. Hem işe gidiyor hemde derslerine çalışıyordu. Çocukken evin yaramazı benmişim. O ise uslu çocukmuş hep. Sürekli düşüp bir yerlerimi kanatırdım.Abim de yaralarımı sarardı. Sürekli kitap okuyup ders çalışırdı daha o yaşta. Ama başardı ve kendini yetiştirdi, çok iyi bir Cerrah oldu ve hala yaralarımı o sarıyo. Sonra beni yetiştirdi ve iyi bir avukat adayı yaptı. Adayı diyorum çünkü daha üniversite hayatım bitmedi. Onu gururlandırmak için çok çalışıyorum. Uzun zamandır bu bankta oturuyordum. Saat ben hayale daldığım zaman duracak değildi elbet ama bu kadar hızlı akması şaşırmama neden olmuştu. Apar topar kitabımı çantama atıp cadde üzerinde yürümeye başladım. Evim sahile pek uzak sayılmazdı bi daha taksiye binmek istemedim. Evet eve kadar yürümeyi planlıyordum. Arabaları atlattıktan sonra kendimi sessiz bir sokakta buldum. Çantamdan kulaklığımı çıkarıp müzik dinlemeye başladım. Müziğin ritminde başımı hafif hafif salladığım sırada sokak lambasının ışığının sadece benim gölgemi göstermediğini fark ettim. Adımlarım yavaşlamaya başladığını hissediyordum. Bir süre sonra tamamen durmuştum. Kulaklığımın tekinin kulağımdan çıktığını hissettim. Ve bir nefes...
Hızla arkama döndüğüm sırada gözlerimdeki dehşet acıyla birleşmiş korkuyu ifade ediyordu. Kalbimin sızladığını nefes alamadığımı hissettiğim o an karşımda duran kişinin o olduğunu anladım. Bu oydu. O yabancı.
Korkudan çığlık bile atamayacağımı anladığım an tek yapmaya çalıştığım şey kaçmak oldu. Neden kaçıyordum bilmiyordum ama zaten bu kovalamaca pek uzun sürmemişti. Kolumdan yakaladığı gibi ağızımı eliyle kapatıp karanlık bir duvarın arasına çekmişti. Kanımın çekildiğini hissedebiliyordum. Elinden kurtulamaya çalışıyordum ama o beni tek eliyle durdurmayı başarmıştı. Nefesi çok derin ve hırıltılıydı. Oysa ben nefes bile almayı unutmuştum. Fakat yine o net sesi işitmiştim.
-Sesini çıkarırsan, ikimiz de ölürüz.
Daha net anlatılamazdı.
-Elimi çekicem ve sakin olucaksın yoksa
Derken yavaş yavaş elini indirdi.
-Ne-ne ist-iyos-un
Kekelemeye başlamıştım. Doğru düzgün nefes alamadımı farkettim. Hava çok soğuktu titriyordum vücudumun buz kestiğini hissedebiliyordum. Ama o, kollarının arasında yanıyordum adeta. Ben mi anormal bir şekilde üşüyordum yoksa o mu çok sıcaktı.
-Kıpırdama
Ne yaptığını göremiyordun ama cebinden birşey çıkardığını anlayabiliyordum.Ve kulağıma ilişen bir tetik sesi.
-Ağğğğğ
Bu korkuyla çıkmış ufak bir çığlıktı ama endişemi karşıya ulaştırmış olucak ki kolumu tekrar sıkıca kavrayarak beni sakinleştirmeye çalıştı.
-O-o ses. -Si-silah.
-Korkma senin için değil.
-Bırak beniii.
Haykırışım ağlamakla birleşmişti. Artık gözyaşlarım akmaya başlamıştı.
-Sana zarar vermek isteseydim bunu yapardım hiç şüphen olmasın.
Korkudan ne yaptığımı bilmeden çaresizce çırpınıyordum taki buz kesmemi sağlayan o sesler sokağın başından yükselene dek.
Ağlamam durmuştu çünkü kalbim durmuştu. Ama titremem durmuyordu.
-Allah kahretsin!
-N-noluyo.
Korka korka sordum bu soruyu.
-Şişşşşşş
Sesler yakınlaşıyordu. Ve tekrar bir tetik sesi işittim.
Ancak bu tetik sesi yabancıdan gelmedi. Ardından bir el ateş sesi...
Bu sefer ikimizinde kanı çekilmişti buna emindim çünkü az evvel derin derin nefes alan o bile nefesini tutmuştu.
Bi an olsun gevşettiği kolumu tekrar sıkarak hızla kendine çevirdi. Hala yüzünü göremiyordum ama bandananın yarısı kanlıydı ve bu kan sabah yoktu,tazeydi bu kan, yeniydi. Bu kan kimindi yaralımıydı yoksa. İşaret parmağını bandanasının üstünden dudaklarına götürerek susmamı işaret etti. Başka çarem mi vardı, korkuyordum. Ona güvenmekten başka bişey yapmam en azından şuan için bir aptallıktı. O yabancı bir melek değildi ama beni öldürmek isteseydi bunu yapardı. Maskenin altından ne çıkabilrdi ki.

Şeytanın ÜzüntüsüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin