"Burası çok şıkmış gerçekten!"
Bergüzar geldiğinde, Nurhayat masalarında bekliyordu. Onu gülümseyerek karşıladı ve sıcacık sarıldı.
"Seni görmek bana iyi geldi. Ne zamandır birlikte olamadık. Nereye gittin tatil için?"
Bergüzar anlattı. "Bu arada meleklerim nasıl özledim onları."
"İyiler. Biraz canları sıkkın, Gülbeyaz, "Bu çocukların neşesi uçmuş, " dedi, geçen gün aradığımda."
"Hasta falan değiller değil mi?"
" Yoo, sağlıklılar maşallah. Poyraz yüzünden. Gülbeyaz'ın söylediğine göre eve hep geç ve sinirli geliyormuş. Çocuklar o gelince odalarına kaçıyormuş. Sabaha kadar içiyormuş."
"Canı bir şeye sıkılmıştır belki. Siz sormadınız mı?"
"Sormaz olur muyum. O benim gözümün bebeği. Onun üzüntüsü beni kahreder. Bana,
"Önemli değil işle ilgili," dedi. Tabi bende inandın! Bence kabusları başlamıştır yine.
Kardeşine yardım edemediği için hala... Neyse ağzımızın tadını bozmayalım. Seni de sıkıntılarımızla boğmayalım. "
"Olur mu öyle şey! Sizin sağlığınız nasıl?"
" İyi diyelim iyi olsun. Kışın ağrılarım biraz daha çoğalıyor. Poyraz yurt dışına gitti.
Ne zaman geleceğim belli değil dedi. İş bana düştü. Mecburen işe gidiyorum. Denetimsiz bırakırsan işi batırırsın. "
"Haklısınız. Babam da," en iyi çalışan kendinsin," derdi.
Nurhayat'ın telefonu çaldı.
"Kusura bakma, Hacer arıyor. Önemli olmasa aramayacağını bilir.
"Ne var Hacer? Nee, yaa ne yapacağız şimdi! Olmaz, tanımadığım kimseye çocukları emanet edemem.
Sen ilgilensen biraz. Aaa tabi hatırladım. Neyse bir çaresine bakacağım. Gülbeyaz iyi mi?"
Biraz daha konuşup kapattı. Yüzünü ekşitti. Bergüzar, haliyle meraklandı.
"Çocuklar iyimi?"
"Çocuklar iyi de Gülbeyaz iyi değil ateşi çıkmış. Doktor anjin demiş ve istirahat vermiş.
Zaten çocuklara bulaşmasın diye çalışmasına izin vermezdim. Çocuklar kaldı ortada. Hacer, daha önceden izin istemişti iki gün yok. İşteyim diye git demiştim.
Şimdi kimi bulacağım. Tanımadığım birisine ne evi nede çocukları bırakamam."
Nurhayat, dokunsan ağlayacak kıvamdaydı. Haliyle Bergüzar müdahale etti.
"Bu hafta boşum evde ders çalışıyorum. İsterseniz bana getirsin şoför. Bakarım."
"Kızım böyle çok zor olur. Hem seni de her sıkıştığımızda çağırmak sana haksızlık olur. Okulun var. Senden başkasına zaten emanet edemem! "
" Ben kalayım o zaman onlarla. Hafta sonu babası gelir. Sizde evde olursunuz."
"Hacer, pazar günü gelecek zaten. Poyraz, ne zaman gelir belli değil. Bazı pürüzler çıkmış . Hem gitmişken biraz tatil yaparım diyordu.
Genç, bekâr çocuk. Uzun zamandır da bildiğim kadarıyla tabi, hayatında kimse yok. Allah iyilerle karşılaştırsın."
Nurhayat araya sıkıştırıyordu. Mesajı alacağına dair, Bergüzarın zekasına güveniyordu ve Poyraza karşı duyguları olduğunu da gözlemlemişti.
Böylece Nurhayat amacına ulaşmıştı.
Bergüzar Gülbeyaz'ı aradı. Sesi kötü geliyor ve öksürüyordu. ( Numaracı seniii!)
**** ****
"Maamii, yee olur okula ditmelim. Sen didersin sona."
"Söz, Balım, meleğim, bu hafta Gülbeyaz ablanız iyi olana kadar buradayım. Hem geldiğinizde sizin için bir sürprizim olacak."
" Yaşaşın bise yatınca masal anlatcan mı?"
"Üstüncüm istediğin masal olsun. Ben size masal kitabı alırım, yatınca da onu okurum."
"Balım, duydun diimii. "
Çocuklar kahvaltılarını yapıp gittiler. Bergüzar, önce mutfağı toparladı sonra dışarı çıktı.
En yakın markete gitti alacaklarını alıp eve döndü.
Köfte yoğurdu, sonra hikaye kitabını çocukların odasına bıraktı. Salona dönerken Poyrazın yatak odasının önünde durdu.
"Ah be Poyraz! Tam sana inanmaya, güvenmeye başlamışken neden yaptın bunu. Sana nasıl güveneyim nasıl inanıp kendimi sana bırakayım.
Birisine dayanmaya, birisi tarafından sarılıp sarmalanmaya öyle çok ihtiyacım var ki! Başkasıyla olma olasılığın yüksek, bu da beni çok üzüyor ama elimden ne gelir ki."
Evde kimse yoktu ve sesli düşünüyordu. Kapının önüne oturdu ve ağlamaya başladı.
Sakinleşince, kahve yaptı mutfak masasında ders çalışmaya başladı.
Bu yıl ki tek amacım mezun olmak. Sonrasına sonra bakacağım diye, kendine söz vermişti ama işte, Poyraz onu tahmininden daha çok etkilemişti.
Nurhayat hanım arayıp, defalarca teşekkür etmişti.
Üç gün, çocuklar kreşe gitti. Bergüzar, onlara kah kek yaptı, kah odalarına balonlar astı ve ders çalıştı. Herkes mutluydu.
Çocukları gönderip odalarını topladı. Kahvesini alıp mutfakta derse çalışmak için masaya oturdu. Kendini öyle kaptırmıştı ki, hem okuyor hem notlar alıyordu.
"Gülbeyaz kahv..
"Ayy!" Bergüzar çığlık attı, eli kupaya çarptı, kahve masaya notlarının üzerine ve yerlere saçıldı.
Poyraz da sıçradı. Bergüzarı görmek onu çok şaşırtmıştı. Annesiyle konuştuğun da bahsetmemişti.
"Af edersin, ben Gülbeyaz sandım. Özür dilerim. Bir yerin yandı mı?"
"Hayır zaten soğumuştu. Geleceğini bilmiyordum. Annen ne zaman geleceği belli değil demişti. Gülbeyaz hasta, Hacer hanımda izinli çocuklara ben bakıyorum."
Bergüzar, hırsızlık yaparken yakalanmış gibi telaşla ve bir çırpıda izah etti durumu. Poyraz ellerini masaya dayamış ona eğilmiş, dinliyordu.
"Ben gideyim, sen geldiğine göre."
Kitabını ve ıslanan notlarını toparlamaya başladı. Tezgahın üzerinden kağıt havlu alıp elleri titreyerek yerleri masayı silmeye başladı.
Poyraz karşısına geçti, bu kez ellerini tuttu ve hiç bir uyarı vermeden sarılıp dudaklarına yapıştı. Bergüzar şaşkın bir o kadar da özlemle karşılık verdi.
Şu anda ne yaptığının farkında değildi.
"Seni özledim, seni görememek beni kahrediyor. Gitme Bergüzar, lütfen benden, bizden gitme. "
Bunları araya sıkıştırıyor ve öpmeye devam ediyordu.
Bergüzarın başını eliyle göğsüne yasladı kendi çenesini onun tepesine koydu ve sıkıca sarıldı.
Bıraksa elinden kaçacakmış gibi sarılıyordu.
"Ne zaman geldin duymadım!"
"Sabaha karşı. Çocukların gittiğini duydum ama günlerdir uymamdım o nedenden tekrar dalmışım.
Bergüzar, sen olmadan seni üzdüğümü düşünerek uyuyamıyorum. Ayaz, rüyalarımda bana kızıyor ve küsüyor. Her uykuya daldığımda sıçrayarak uyanıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞLADIĞIMA BAKMAYIN (üç kadın)
Fiction généraleÜç kadın, üç hikaye. "Tek seçeneğiniz var. Annen mi, doğmamış bebeğin mi?" Üçüncü kadın sordu. "İnsan kendi evladını satar mı?" Birinci kadın sordu. "Çok adice." İkinci kadın konuştu. "Sen hiç seçeneksiz kaldın mı ki?"