Bir saat kadar sonra tuttuğum narin el hareketlenmeye başladı. Sırt üstü dönmüş uzanırken bir anda yüzünü bana doğru döndü ve göz kapakları yavaşça aralanmaya başladı. Yeşil gözleri, gözlerimle buluştuğunda bir oh çektim ve;
''Damlam iyi misin, nasıl hissediyorsun.'' Dediğimde dudakları iki yanına hafifçe kıvrıldıktan sonra gözlerini tekrar kapadı.
Bir eli hala avuçlarımın içerisindeydi. Diğer kolunu yana gererek açılmaya çalıştı. Ben yüzümde kocaman gülümsemeyle onun bir bebekten farksız uyanışını izliyordum. Vücudunu esnetmesi bitti ve gözlerini aniden kocaman açarak, gözlerime baktı sonra yine sıkıca kapadı ve tekrar açtı. Boşta olan eliyle gözlerini ovuşturduktan sonra kendi üzerine baktı ve elini elimden çekerek ayakucunda duran battaniyeyi hızlıca üzerine çekti;
''Se..sen nasıl, ne işin var burada ve bana ne yaptın.'' Dedi ateş saçan gözlerle gözlerimi delip geçerek.
''Hatırlamıyor musun?''
''Ne..neyi? ''
Allahım bana bu sahneyi niye bu kadar sık yaşatıyorsun, önce Merdo, sonra Bora ve şimdide Yeşil Göz... Fakat şimdiki durum diğerlerinden epeyce bir farklı...
''NEYİ!'' Dedim sana.
''Offf! Birincisi bana büyük bir iyilik borcun var, ikincisi böyle hasta olduğun için bir cezayı hak ediyorsun.''
Şimdi gözlerini kısmış, şaşkınca açıklama bekleyen bakışlarıyla bana bakıyordu. Bende kaşlarımı sahte bir kızgınlıkla çattıktan sonra;
''Tamam, şöyle oldu; okuldan izin aldığını duydum ve seni aradım fakat telefonlarıma cevap vermiyordun. Sora evine geldim, ateşten bilincini kaybetmek üzereyken seni buldum. Hastaneye gitmek istemedin ve bende sana kendim baktım. Ha ayrıca; Allah aşkına ateşi olan bir insanın kat kat giyinemeyeceğini kimse öğretmedi mi sana?''
''Hayır öğretmedi.'' Dedi ve başını önüne eğdi. Onu böyle görmek beni deli ediyordu, ben onun aynı o fotoğraftaki gibi gülmesini mutlu olmasını istiyordum hatta kızsa bile olurdu ama böyle yüzünü asmasını istemiyordum.
''Tamam! O zaman bundan sonra ben öğretirim. Bak eğer ateşin düşmemiş olsaydı seni kucağımda duşa bile sokabilirdim.''
''NEE!''
''Öğretmeye başladım bile...'' dedim gülümseyerek işte yine eski haline dönmüştü, devamında sert ses tonuyla;
''Tamam!'' Dedikten sonra vücuduna sardığı battaniye ile doğrulmaya çalıştı.
''Hey nereye.''
''Cehenneme!''
''Emin ol oradan değil ama cennetten yeni çıktın'' Dedim ve battaniyenin üzerinden omuzlarından tutarak yatırmaya çalıştım onu.
''OFF! Giyinmeliyim bunu içinde kalkıp şu üzerimden çıkardıklarını giymem gerek.''
''Kalkmana gerek yok, hem onlar olmaz ateş yüzünden sırılsıklam terlemiştin yenisini giymen lazım yerini söyle ben getiririm.''
''Burada senin yanında giyineceğimi düşünüyorsan delirmiş olmalısın.''
''Bakmam merak etme. Hem yeterince...''
''OFFFF tamam!'' Dedi kızaran yanakları ve öfke saçan gözleriyle, fakat bu sefer böyle görünmesinin ateş yüzünden olmadığını bilmek beni rahatlamıştı.
''Evet nerede?''
''Ecza dolabının karşısındaki oda, orada giysi dolabım var askıdan kalın bir kazak ve alt çekmeceden kalın bir eşofman altı getirebilirsen sevinirim.'' Dedikten sonra battaniyeyi yüzüne kadar çekip yattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANA DOĞRU
RomanceBaşına gelen şey onun için cezaların en saçması, en mantıksızıydı... Üniversiteye bile sırf dedesinin zorunlu koyduğu bölümü okumak için gitmişti ama şimdi ondan bunu meslek olarak yapması bekleniyordu... Hemde koskoca şirket başkanlığı dururken...