19.BÖLÜM

86 7 0
                                    

Diğer hikayem ARAF'ın bugün karakterlerini tanıtıcağım. Lütfen lütfen bir bakın. Elinize mi yapışıcak canım :))

Medyada Gökhan Yılmaz var.
Keyifli okumalar canlarım :DD

Yarım yaşadığım hayatım bundan sonra hep yarım kalacaktı. Asla tamamlanmayacak bir eksikliği hep hissedeceğim. Ne isterdim anneminle birlikte düğün alışverişine çıkmayı. Şuan uzaktan yakından ilgim olmayan yabancı bir kadının değilde öz annemin tatlı telaşını izlemek için nelerimi vermezdim. Birkaç gün sonra dünya evine gireğim. Hayatımı eksik bırakan adam belime kırmızı kuşağı bağlayacak. Herkes anlının akıyla evlendi diyecek. Peki annem nolucak. Arkasından kötü gözlerle baktıklarını zehirli kelimeleri ile zehirledikleri annem nolucak. Ya bir çocuğum olursa ve ben onu yarım bırakırsam. Her anınında canı yanarsa. Mutlu olmayı kendine yakıştıramazsa. Bizi bu kaderi yaşamaya mecbur bırakanlar ne olucak. Ellerine bulaşan kanı nasıl temizlediler acaba. Akşamları kafalarını yastığa koyunca hemen uykuya dalabiliyorlar mı?
Ben anne diye ağladığımda o kadının arkasını dönüp gitmesine ses çıkarmadılar mı? O kadının ne suçu var? Kim ister ki kocasının çocuğunu? Ona ulaşmasını engelleyen bir ruhun kızına kim bakar? Nolucak peki şimdi? Kına alışverişimde göstermelik olsun diye gelen kadınla aramız nasıl olucak?
Dün gece babamla konuştuk. Daha doğrusu o konuştu ben dinledim. Onu da anlamaya çalıştım. Hala annemi sevdiğini sesinin titremesinden anladım. Eğer unutsaydı asla affetmezdim ama zaten yıllardır acısı kalbini kor gibi yakarken birde ben üzmek istemedim. Bu acı geçecek gibi değildi. Bunu babamda gördüm. Her gün ilk günkü gibi olacak olan acımıza sadece dayanabiliriz. Bunca yıl tek başına yaşadığı can acısını onun omuzlarından alabilirim.

Yorgun bir günün sonunda eve geldik. Gökhan Elif ile Ozan'ı gördüğünden beri ortalardan kayboldu. Anlaşılan bu gecede arkadaşlarında kalacaktı. Ne kadar annelerimiz ayrı olsa da o benim kardeşim. Canımı hiç düşünmeden harcayabileceğim can parçam. Odaya girdiğimde daha 3 dakika önce yanımda olduğu halde dayanamayıp arayan Mert'le konuştum.
- Çok az işimiz kalmıştı değil mi sevgilim.
- Öyle zaten bebeğim. Hem bunlar tatlı yorgunluklar.
- Mert seni boğarım. Neresi tatlı bunun. Bütün gün benden başka herkesin beğendiği şeyleri aldık.
Yok onun rengi uymazmış. Bunun dantelleri yokmuş diğeri bol işlemeliymiş. Bohça gerekliymiş. Alt tarafı imza atıcaz.

Karşı taraftan sinir bozucu bir kahkaha duyuldu.

- Bebeğim ama sende hiç birşey istemiyorsun. Kına gecesini dahi zorla ikna ettik seni.
- Hala istemiyorum. Insan sevdiği adamla evleniyorken niye ağlasın ki? Ayrıca gelin niye ağlamak zorunda? Önce ağlat sonra oynap oh valla. Keşke Italya'da evlenseydik.
- Ezra sen gün geçtikçe huysuz birine benzedin.
- Allah şahidim seni kurşuna dizerim.
- Sakin ol bebeğim şakaydı
Şakası bile korkutuyordu. Bir tek sevdiğimi dahi kaybetmeyi kaldıramam.
- Yat zıbar Mert.
Cevap vermesini beklemeden kapattım. Hava iyice bunaltınca avluya çıktım. Gecenin ilerleyen saatlerinde çıkan rüzgar saçlarımı dalgalandırırken kulağımın arkasında sabit tutmaya çalıştım. Hayatım gibi oradan oraya savruluyordu. Ay iyice yükselirken yanıma biri yaklaştı.

- Ezra hanım senin uyuman gerekmiyor mu?

Gecenin sessizliğinde duyduğum sesle irkildim.

- Ah Gökhan'ım ödümü patlattın.

Hafif bir gülümseme belirdi.
Yakışıklı yüzüne baktıkça kardeşim olduğu için şükür ettim.

- Kusura bakma ama seslendim duymadın.

Tabi o kadar düşünürsem yakında devreleri yakıcam.

- Dalmışım canım.

Halinde bir durgunluk vardı. Benim her daim gülen kardeşim değil gibiydi. Cevabıma başını sallayıp önüne döndü.

- Neyin var?

Bir ara sustu. Sanki söyleyeceği şeyleri tartıyordu.

- Korktum abla. Benden uzaklşmandan bir daha yanımıza gelmeyeceksin diye çok korktum.

Sözlerinin canımı yaktığından bir haber manzarayı izlemeye devam etti. Düşünmesi bile gereksizdi. Ben nasıl bırakırım birtanemi.

- Gökhan ne diyorsun öyle. Iki dünya bir araya gelsin ben yine de senden vazgeçmem. Bu hikayedeki en masum sensin. Benim sadece biraz zamana  ihtiyacım vardı.
- Konuşma öyle asıl masum olan sensin.

Gözlerimi ondan kaçırdım. Masum olmak için fazlaydı bu olanlar. Dünyaya gelmek için küçücük bir bebek olmama rağmen annemi öldürdüm ben. Kimse masum olduğumu söylemesin.

- Evleniyorsun demi sen şimdi?

Yalandan kaşlarını çattı.

- Benden izin aldın mı?

Söylediğine güldüm. Benim prensim izin almamı istiyor.

- Hayırdır paşa sana noluyor.

Hafifçe omzuna vurdum. Etkilemesede o omzunu tutup inlemeye başladı.

- Bu adam kendi gibi kaslı yapmış seni.

- Hadi lan ordan. Küçükken de böyle yapardın. Babama hep ablam vurdu diye yalan söylerdin.

O günler aklıma gelince gülümsemeden edemedim. Onlarca anının yalan değildi. Onunla yaşadığımız herşey gerçekti.

- Hadi sultanım yat artık. Yarın kınan var.

Yüzümü buruşturdum. Böyle şeyleri saçma bulduğumu biliyordu. Bilerek dalga geçiyordu.

- Sen iyimisin?
- Evet ne olabilir ki? Ablam güvendiğim bir adamla evleniyor. Gözüm arkada kalmayacak.
- Elif peki?

Yüzündeki gülümseme solup yerini ciddiyete verdi. Ona bu haller yakışmıyordu.

- Abla ben onu sevdim ama o başkasıyla mutlu. Elimden birşey gelmez. Ortalıklarda dolanmıyorum çünkü onu gördükçe yüreğim sızlıyor. Ama geçecek eminim.

Yanağını öpüp odama geçtim. Arkamda bıraktığım adam acı çekiyordu. Sevdiğini başka ellerde görmenin sızısını hissediyordu.
Başımı yastığa koydum. Yarın kınam vardı. Ne kadar gereksiz görsem de insan heyecanlanıyor.


Gökhan'ı dahil etmek istedim. Fazla uzak kalmıştı. Kıyamadım :))

Yarım Kalmış Hayatlar (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin