Bugün bir huzur doluydum.Kalkar kalkmaz hemen çantamı hazırlayıp,üstümü giyindim.Sonra koşa koşa ablamın yanına yani salona gittim.Kahvaltı hazırlanmış,çayda demlenip masada yerini almış. Sadece bir şey eksikti,bu galiba ablamdı,nereye gidebilir diye düşündüm.sonrada bir iki kere seslendim,sonra masanın üzerinde kağıt gördüm.Elime aldığım da notta;
-''Canım acil çıkmam gerekti.Seni de uyandırmak istemedim.Kahvaltın hazır,muhtemelen çayın da sıcaktır.Karnını doyurmadan çıkmak yok.Akşama görüşürüz.Kendine dikkat et.Seni seviyorum canım....''yazıyordu.
Kağıdı okuduktan sonra bir kenara bıraktım sonra kahvaltımı yapıp,evden çıktım.Okula her ne kadar gitmek istemesem de,Buğra sayesinde biraz gitmek istiyordum.Gerçi çok tanımıyorum,hatta hiç tanımıyorum ama ilk günden ona karşı kanım kaynadı.Sınıftakilerden farklıydı.Sanki oda benim gibiydi,kimselere söyleyemediği dertleri vardı.
Ben hayellere dalmış yürürken,arkamdan birisi omzuma dokundu.Başta baya bir korktum,sonra arkamı döndüm bir de baktım ki Buğraymış.İçimden ''iyi insan lafın üstüne gelirmiş''dedim.Sonra Buğra yanıma gelip;
-''Bu kadar çok korkacağını bilseydim yapmazdım''dedi.
Gül:
-Yok ya dalmışım ondan biraz korktum.Bu arada günaydın.Buğra da başını sallayarak;
-''Günaydın''dedi.Sonra okula kadar sessiz bir şekilde yürüyorduk ki,en sonunda dayanamayıp sessizliği bozdum;
-''Sen buralarda mı oturuyorsun?''dedim Buğra'ya.
-Evet buralarda oturuyorum.Galiba sende buralardansın.
-Evet.
Buğra'yla çok detaylı olmasa da okula kadar konuştuk.Her şeyi anlattı ama sadece bir şeyi anlatmamıştı.Ailesini sordum,konuyu kapatmaya çalıştı.O bir şey demeyince bende daha fazla ısrar etmedim ama meraktan da çatlayacaktım. Neyse ki artık okula gelmiştik.Sınıfa girdiğimiz de Buğra'yla bizi yan yana görenler birden''o....''demeye başladı.İkimizde haliyle kızardık.Ama neden böyle bir şey yaptıklarına ikimiz de bir anlam veremedik.
Kırmızı yanaklarımızla başımız önde yerimize oturduk. Biz oturduktan hemen sonra da öğretmen girmişti zaten.İçimden neyse ki yırttık diyerek hüzünç içinde sevincimi yaşadım.Hoca girince hep birlikte ayağa kalktık.Kalktık ki kalkmaz olaydım.Bu....Bu o hocaydı.İlk gün beni sınıfın önünde rezil eden.Gene ağzı bir karış açık gülerek girdi sınıfa.Sonra çelimsiz yüzünü bana çevirerek baktı ve oturun dedi.Çok sinir olmuştum ama gayet rahat bir şekilde yerime oturdum.Hatta takmamaya bile çalıştım.Bir yandan da üzülüyordum en sevdiğim ders olan matematikten artık nefret edeceğim için.Ben gene düşüncelere dalmışken önlerden birileri ''Hişt pembeli''diye seslenmeye başladı.Bir yandan da Buğra yanımda beni dürtmeye başladı.İnşallah hoca değildir derken,korktuğum başıma geldi.Korkarak;
-''ben mi?''dedim istemsiz kısık bir ses tonuyla.
-Evet sen.Adın ne senin ?
-Ben...Ben Gül.
-''Bu kadar zorlanacağını bilmiyordum Gül''dedi.Otuz iki dişini çıkarıp gülerek.Ardından''Bende Oktay, 27 yaşındayım,bekarım,üç yıldır bu okuldayım ve sizin de hem matematik hem de sınıf hocanızım'' dedi.Yani kısaca öz geçmişini anlattı.O anlattı ben ayakta sınıfta oturduğu yerde uyku moduna geçmişti.Neyse ki sonunda ders bitti ve çekilmez bir matematik dersinden sonra
diğer derslerle morelimiz yerine geldi.Koca bir günün ardından Buğrayla birlikte
evin yolunu aldık.Gene uzun bir sessizliğin ardından Buğra birden bire;
-Biz iki kardeşiz.Benden dört yaş büyük abim var.Babam biz daha çok küççükken kanserden vefat etmiş,hiç görmedim.Fotoğrafı bile yok sadece abimin hayal meyal hatırladıklarıyla biliyorum babamı.Annem de bir ay önce bizi terk etti.Nerede,ne yapıyor bilmiyoruz.Anlıcan abim ve ben bizim aile.He... Birde kuşum var Çapkın can dostum diyebilirim.Sıkıldığım da ona anlatırım ne varsa.
Buğra anlattıkça şaşırmaya devam ediyordum.Meğer aynı aynı duyguları yaşıyormuşuz.
Peki acılarını nasıl saklıyordu ki? Nasıl bu kadar neşeli olabiliyordu.Belki de mutlu olmadığı için mutlu olmaya çalışıyordu.Ama,nasıl olabilir ki ,belki de öyle olmak gerekiyor.İşe yarıyormudur acaba.Ben gene soru işaretleriyle dolu kafamla Buğrayı dinliyordum.Ama Buğra çoktan söyleyceklerini bitirmiş yüzüme bakıyordu;
-Benim öz geçmişte bu kadar.Dile gelecek kadar kolay işte.Keşke bu kadar basit olsaydı her şey ,onca yaşanmışlık bir cümleye sığdıracak kadar.Eee sen anlat senin ailen nasıl.
Biraz duraksadım.Aile ne olduğunu unutmuş gibiydim,bir an hiçbir şey diyemedim.Kafam da ne söyleyeceğimi kurduktan sonra,olduğum yerde durarak;
-Aynı,sadece karakterler farklı.
Ben öyle diyince Buğra şaşırmış bir şekilde;
-Nasıl yani?
-Annem bir kaç ay önce beraber geçirdiğimiz bir trafik kazasında vefat etti.Babam da, annem ölünce ablamla beni terk etti.Geriye ablamla ben kaldık.
Ben anlattım Buğra dinledi ama bir şey demedi.Sadece şaşırdığını belli eden yüz ifadesiyle yürümeye devam etti.
Çok ilginçti aynı yaşanmışlık,sadace karakterler farklı.Gün boyunca şaşırmaya devam ettim.Aklım almıyordu nasıl bu kadar tesadüf olabilirdi.En sonunda düşüncemin saçma olduğunu anladım.Kendi kendime hayatın kendisi tesadüfken bu neden olmasın ki dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİZ,BİZ OLAMAYIZ #Wattys2015
Mystery / ThrillerSeni sevmekti sanki benim bedelim,nereye dönsem kördüğüm bedenim.Sensizlik mi en çok canımı yakan yoksa seni bu kadar çok mu sevişim.En çokta şuna üzüldüm ''BİR DAHA SEVMEM '' deyişin.Sanki hiç sevmemiştin ,belkide öyleydi ama o ela gözlerin, onlard...