Tam 8 sene boyunca beklemiştim bu anı. Lise. Her öğrencinin peri masalı gibi hayal ettiği büyüleyici, mükemmel, kusursuz o harika dünya...
Yalan!
Kimisi için güzeldir elbet. Benim için ise lisenin ilk günü tam bir fiyaskoydu. Bütün olanlarının sorumlulugunu kötü şansım taşıyor.
Hersey sıradan baslamıstı. Hatta günümün güzel geçecegini umut ediyordum. Hafif ürkek bir tavırla girmiştim sınıfa. Sınıf gergin gibiydi. Yeni bir ortam sonuçta. 7-8. Sınıg benim icin kötü ve biraz yalnız geçtiğinden olsa gerek, arkadaş bulma ilgili sıkıntılarım oldu hep. Herneyse. Sınıfta göz göze geldigim herkese gülümsemeye çalıştım -ki bunu yaparken bir maymuna benzedim muhtemelen-. Ama bir gariplik vardı eminim. Genelde herkes sınıfa ilk defa birine gülmezdi degil mi? Evet. O sırada farkettimki biraz fazla heyecanlanmışım ve ben heyecanlanınca kıpkırmızı olurum. Rezil düşmek, kahkahalar, yargılayıcı bakışlar, ve bunlarin karsısında ezik duruşumla ben. Hızlı-neredeyse koşar adımlarla- boş bir sıraya geçtim. Arkadaydım tabikide. Herkes gruplaşmaya başlamıştı bile. Ve ben hayatım 4 senesini daha yalnız geçirecektim. Aslında aynaya baktığımda kendimi güzel hissediyordum. Beyaz bir tenim, uzun koyu kahve saçlarım, yemyeşil gözlerim ve beyaz dişlerim. Kendimle barışıktım ama dünya beni herseferinde reddediyordu. Yerimde beklemeye devam ettim ama yanım gelip benimle konusan kimseler yoktu. Derken sınıfa öğretmenin girmesiyle herkes yerine oturdu-ben zaten oturuyordum :'( -. Ögretmenin garip bi havası vardı, benimle birlikte sanırım herkes o ögretmene alışmıştı. Ama hep düsümdüğüm bir konu vardı. Matematik sınavlar dışımda neye yarıyor? Bakkaldan 2√ ekmek isteyemem heralde. Neyse konumuz benim acınmamdı. Herkes icin 8saat muhtemelen 8 dk gibi gelmistir. Ne güzel! Bana 8 gün..
Eve geldiğim gibi yemek yemeye başladım. Evde yalnızdım kardeşim yoktu. Annemde babamla boşandıklarından uzaktaydı. Babam ise eve en erken 23.30 da gelirdi. Yemek yedikten sonra anca üzerimi degisebildim. Formama kinle baktım oysaki ne güzel anılarımız olucaktı onunla. Kapı çaldı, ilginç bir olyadı. Babam evdeydi. Babam.
-neden geldin
-seni görmek istemiş olamaz mıyım?
-Doğum günlerime bile gelmeyen bir adamım bana bunu dedigine inanacak değilim..
-...
Haklıydım. İnanmak aptallık olurdu zaten. Bir dosya alıp evden ayrıldı bende televizyonumla baş başa kaldım. Yine.. Yarın için çantamı hazırladım. Ne gerek vardı ki okula, okumaya? Meslek istemiyorum. Sokaktada uyurdum ben. Sıcacık bankımda, rahat olurdu birkac tane de gazete. Keyfime diyecek olmazdı. Akşam oldu. Yatarken daima dişlerimi fırçalardım. Zaten fırçalamak gerekiyor ama artık vazgeçiyecegim bir reflekse dönüştü. Güzelliğimi korumam lazim :). Bu kendini beğenmişlik değildir umarım. Yorganımı üzerime çektim ve zıbardım. Sabah alarmsız uyanmış olmam biraz garip. Hazırlandim ki kahvaltıda ictigim süt üzerime döküldü. Ama erken uyanmıştım ve yalnızca pijamam kirlenmişti. Duş aldım, daha iyi hissediyordum. Evden çıktım ve okula gittim. Lanet yer! Neden uyum sağlayamıyordum ki. Dolabıma yöneldim kitaplarımı aldım. Dosdoğru sınıfa gidecektimki odunun teki bana çarpıp tüm kitaplarımı saçtı. Ve yardım bile etmeden yalnızca izledi titrek bir sesle özür diledi. Ne olduğunu anlamış değildim.
- Yardım etmen daha iyi olabilirdi.
-üzgünüm.
-her neyse..
-...
Sahtekarın teki önüne baksa ya derse geç kalacaktım. Sınıfa girdim ve sınıgın derinliklerine daldım. Ve o sırada fark ettim ki o cocuk bizim sınıfta. Lanet. Onunla aynı havayı soluyacaktım.
Öğretmen sınıfa girdi. Sınıfa bakarken farj ettigim ilk sey 'o cocugun' bana bakması oldu ben bakınca 1 saniye falan daha bakıp sonra da herseyi yeni fark edermis gibi kafasını hızla çevirdi. O da neydi? Ne olduğunu anlamadım. Ama o an daha önce hissetmediğim birsey hissettim. Garip, ama hosuma gitmedi bu his. Kalbim cok hızlı atmıştı o an icin. Ama nedense tek o sefer icin olmadı bu, 'o'na baktıgım her seferinde.
Eve gittim, ama birinin beni takip ettiğine emindim. Genelde cok sık yapmadığım bisey olarak perdeleri kapattım. Biraz korkmuş olduğum gercegini kabul etmeliyim. Henüz erken olmasına rağmen kafamı yastığa gömdüm. Uyumaya ne kadar çalışsamda uyuyamadım. Telefonumu kurcalamaya başladım 'o' bana mesaj atmış sanırım. Okumadan sildim Görmemişimde... Bu iste bi tuhaflık vardı. Ayrıcan neden o mesajı sildim ki?! Simdide merak edecegim tuttu yarın ona söylemeyi planlıyordum. Okuldayım. Bana gülümsedi. O bana gülümsedi! İçim kıpır kıpır oldu. Çok mutluydum ardından. Serra bana selam verdi. İlk defa okulda biriyle konusacaktım galiba.
-ben: Selam :)
-bana ingilizce ödevini verebilir misin?
Ne! Dalga mı geçiyordu! Sınıfın ezik ineği konumundamıydım? Yüzümin halini görünce gülümsedi, aklımı okur gibiydi. Konuyu değiştirdi.
-Aniden sorduğum için kusura bakma. Yanlış anlamış olmalisın :)
- tamam, sorun yok. Bende sana kantinin yerini sorabilirmiyim?
-tabiki, benimle gel.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Okul?
RomanceAksiyon sevenlere gore degil sanirim, ama hosunuza gideceginden eminim :) karakterimizin okulda basina gelen iyi kotu, duygusal anlarini paylasiyorum sizlerle okurken cok eglenin!