[44]

713 60 19
                                    

Medyadaki şarkı; Tini - Carne y Hueso (Şarkının sözleriyle aşk yaşayabilirim o derece iyi.)

Gökdeniz'den

Kafede Çınar'ı beklerken bir şeylerle oyalanmak için telefonumun ön kamerasından saçlarımın bir kısmını örmeye başladım. Bir ara saçlarımı tekrar boyamam gerekiyordu çünkü dipleri gelmişti. Saçımı örerken arkadan omzuma dokunulunca kafamı çevirip Çınar'ın geldiğini gördüm. Eğilerek saçlarıma bir öpücük kondurup yanıma oturdu.

"Çok beklettim mi?"

"Hayır geleli fazla olmadı." dedim.

"Sipariş verdin mi?" diye sorduğunda başımı hayır anlamında salladım. Bakışlarımı yüzünde gezdirdim. Tolga ile kavga ettiler mi diye anlamaya çalışıyordum ama göründüğü kadarıyla Çınar'da bir şey yoktu. Sorarsam söylemeyebilirdi ama yine de şansımı deneyeceğim.

Çınar garsonu çağırıp siparişleri verdikten sonra saçımla işimi bitirip masada duran ıslak mendille ellerimi sildim. "Yarın çekim yok değil mi?" diye sordum. Başıyla beni onaylayınca devam ettim. "Yarın saçlarımı boyatacağım."

Çınar, "Aynı renge mi?" diye sordu.

"Bu safer daha açık bir renk, platin sarı falan düşünüyorum. Yakışır mı sence?" diye sorduğumda başını salladı.

"Yakışır," deyip telefonuyla ilgilenmeye başladı. Keyfi mi yoktu? Yoksa bana mı böyle davranıyordu anlamadım.

"Bir sorun mu var?" diye sordum. Bana bakıp tekrar başını sağa sola salladı. Ne oluyor amına koyayım! Olmuş işte bir şeyler neden benden saklıyordu?!

Sinirlerime hakim olmaya çalışarak ben de onun gibi telefonumla ilgilenmeye başladım. Ama aklım hâlâ ondaydı. Tolga şerefsizi ne söylemişti de bu haldeydi.

Garson siparişleri getirip yanımızdan ayrıldı. Garsona gülümseyerek teşekkür etmişti. Buraya geleli ilk kez gülümsüyordu. Yemeğimden bir çatal alacağım sırada vazgeçip daha fazla dayanamayarak  "Tolga ile ne konuştunuz?" diye sordum.

"Sözleşmesini yırttım yolladım," diyerek içeceğinden içti. Ağzından cımbızla laf alıyordum ve bu beni sinir etmekten başka bir şeye yaramıyordu.

Elimdeki çatalı sıkarak tekrar sordum. "Ne yaptın diye soramadım, ne konuştunuz diye soruyorum!" Sonlara doğru sesimi yükselttiğim için Çınar'ın bakışları sertleşti.

Yüzündeki öfke büyürken "Sesinin ayarına dikkat et!" diyerek uyardı. Bakışlarımı diğer masalarda oturan kişilerde gezdirdim. Kafe dolu olduğu için sesimin ayarına dikkat ettim.

"Artık Tolga sana ne dedi söyler misin?"

"Pekâlâ çok mu duymak istiyorsun? O halde anlatayım... Benimle sadece param için çıktığını, hafta sonu onunla olduğunu, asla beni onu sevdiğin gibi sevmeyeceğini söyledi." Gerçekten bunlara inanmış mıydı?

Hayal kırıklığına uğramıştım. Onun söylediklerini asla düşünmemiştim. Anlaşılan Tolga yalanlarıyla Çınar'ın canını yakmaya çalışmıştı ama Çınar... Ona inanmaması gerekirken inanmıştı. "Sana inanamıyorum," diyerek masanın ucundaki telefonumu alıp ayağa kalktım. "Bunlara gerçekten inanabilmene inanamıyorum!"

Arkamdan gelerek kolumdan tuttu. "Onunla değil miydin?" diye sorduğunda sinirden güldüm.

"Senin aptal olmadığını düşünürdüm ama maalesef ki Tolga'nın yalanlarına inanacak kadar aptalmışsın." diyerek kolumu çekerek kurtardım. Böyle bir şey yapacak olsam neden ona her şeyi anlatayım ki?

Özür dilemesini bekledim... ama dilemedi. Gitme demesini bekledim... dilemedi. Hayal kırıklığıyla yüzüne son kez bakıp ilerde duran taksiye binip uzaklaştım.

Eve varana kadar ağlamamak için kendimi tuttum. Odama girip kapıyı kapattığımda zorlukla tuttuğum gözyaşlarım teker teker yanağımdan süzüldü. Aşık olduğum adam nasıl olurda o yalanlara inanabilmişti? Bana güveniyor sanmıştım...

Üzerimdeki ceketi yere fırlatıp yatağa uzandım. Keşke hiçbir şey söylemeseydim. Belki de kendim halledebilirdim. Uzun sürerdi ama bu raddeye de gelmezdik. Gözyaşlarımı silip telefonumu aldım. Belki mesaj atmıştır diye baktım ama hiçbir şey yoktu. Telefonu sertçe yatağa atıp ağlamam şiddetlendi.

Temiz hava almak için balkona adımlarken sehpanın üzerinde duran babamın sigarası ve çakmağı gözüme çarptı. Alıp almamakta kararsız kaldım. Daha önce hiç sigara içmemiştim. İçen arkadaşlarım sıkıntılarına iyi geldiklerini söyledikleri için merak edip aldım. Balkona geçip yaşlı gözlerle sigarayı dudaklarımın arasına yerleştirip çakmağı yakarak sigarayı ateşledim. İlk dumanı geçtiğimde beceremeyip öksürdüm. Zaten gözlerim yaşlıydı daha çok sulanmıştı. Etrafı bulanık gördüğümde gözlerimi sildim. İkinci dumanı da içime çektiğimde tekrar öksürük tuttu. Bu lanet şeyi nasıl içiyorlardı lan!

Sinirlenip sigarayı mermerde söndürüp aşağı attım. "Sigara içmesini bile beceremedim," diyerek ağlamaya başladım. Başımı kollarımın arasına yasladım. İyi ki evde kimse yoktu yoksa nasıl açıklayacaktım? Damat adayınız bana hiç güvenmemiş mi diyecektim? Oflayarak yerimden kalkıp tekrar odama gittim. En iyisi uyumaktı. Tabii uykuya dalabilirsem...

Sigara da neymiş, sorunlardan kaçmanın en iyi yolu kesinlikle uykuydu...

🌚🌚🌚

Yeni bölüm hakkındaki görüşlerinizi ve oylarınızı unutmayın, seviliyorsunuz. 🤍

-Birkan

Yeni Yıldız [Yarı Texting] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin