38. ÖZEL SÜİT

359 28 0
                                    









Kuznotsov'a çevrilen üç şaşkın bakışlardan ikisini katiyen umursamıyor, odağını kalan tek kişiden gram ayırmıyordu.
"Arseny, sen neden bahsediyorsun?! Bu yaptığın saçmalık da ne?! Kaç yıllık dost-"
"O kelimeyi ağzına bile alma, Tom! Borçlu çıkarsın!" Diye sertçe kuracağı cümlesini kestiğinde Tom Krılov babama anlamadığını belirtircesine bakışlar atıyordu.
"Hadi ama, benim sıram ne zaman gelecek?" Dedim babama bakarak.
Bana inanmazca atılan bakışlara zıt, babamın keyif dolu gözleri eşliğinde:
"Önce babalar, sonra evlatlar. Önce halletmemiz gereken küçük bir işimiz var, Alin." Dediğinde istemsizce dudaklarım büzüldü.
"Ama bu bencillik! Taktir etmen ve ödül vermen gereken yerdeyiz ama sen benim oyuncağımı elimden alıyorsun!" Dedim sitemle.

Bakışları keyifli bir şekilde Krılov'a dönerken, adamın sinirden ve sanki o yokmuş gibi davranmamızdan dolayı öfkeli bakışları hepimizin üzerinde dolaşıyordu.
"Duyuyor musun, Tom? Kızım oyuncağı ile oynamak istiyor." Dediğinde:
"Kuznotsov, bana bir şey yaparsan, insanların hiç bir şey olmamış gibi hayatlarına devam edeceğini mi düşünüyorsun?" Dedi.
"Sana ben bir şey yapmayacağım, Tom. Merak etme. Kızımdan daha iyi olamam bu konuda." Kesinlikle, ailecek psikopattık.
Aksi taktirde, bu davranışların başka bir açıklaması olamazdı.
"Ne istiyorsun benden?!" Diye bağırdı sabırsızca.
"Aslında, senden bir şey isteyeceğim doğru. Hatta, istemiyorum, emrediyorum!" Diyerek, elini cebine attı. Bir kağıt parçasını çıkarıp, elinde tutarken, ceketinin ön cebinden ise bir kalem çıkardı.

Krılov anlamaz bakışlar eşliğinde bir babama, bir de kağıda bakarken:
"Bu bir sözleşme." Dedi açıklama yapmak istercesine.
"Benden ne istiyorsun?"
"Hadi ama, Tom. Sen bu kadar aptal bir adam değildin eskiden."
"Ne sözleşmesi bu?"
"Belki imzanı attıktan sonra söylerim." Babamın oyuncu tavrı... Kesinlikle benim başka bir aileden olma gibi bir ihtimalim yoktu!
"Oyun mu oynuyorsun, benimle sen?!" Krılov'un sert çıkan sesi sadece babamı daha çok keyiflendiriyordu.
"Bilmem. Senin oynadığının yanında bence masum bir teklif gibi."
"Ne oyunundan bahsediyorsun?!"
"2003 yılı, Tom, 2003 yılı. Son karşılaştığımız gün. 2003 yılı, 30 Aralık. Sana bir şeyler anımsatıyor mu?" Dediğinde Krılov'dan sert bir yutkunma sesi işitildi.
"Çok havalı..." Dedi yanımdaki Joseph fısıltı ile.
"Gerçekten, hiç farketmedin mi? Seninle asla aynı ortamda bulunmadığımı, karşılaştığımızda konuştuğumuz kelimelerin 'merhaba'dan ileriye gitmediğini. Ya da ne bileyim, yıllar sonra seni kızımı şirketine alman için aradığımda. Hiç bir şeyden şüphelenmedin mi?" Krılov'un bakışları donuklaştı.
Gözlerini bir kaç saniye babamda oyaladıktan sonra yavaşça bana çevirdi.
"Eleny... Eleny'nin eve gitmesi... Planlıydı, değil mi?"
"Tam da üstüne bastın!" Dedim keyifle.
"Başından beri... Her şey planlıydı. Eleny ile birlikte gelmek tüm şüphelerimi yok edecekti. Sonradan gitse bile, bir şüphe duymayacaktım, çünki seni takip ettirdiğimi de biliyordun. Normal öğrenciler gibi takılıyordun, fakat bugün okula gitmemiştin."
"Başından beri oynadığım sabır oyunu da senin için aslında güven sınavıydı. Eğer o masadan kalkman için her hangi bir tepki gösterseydim, sana öfkeli olduğumu ve zarar vermek isteyeceğimi anlayacaktın. Bu da beynindeki şüpheleri yok etti. Seni yemeğe davet ederken 'Babamdan böyle öğrendim.' dediğimde zaten beynin bana karşı duvarlarını yıkmıştı.
Normal çalışanların gibi davranmam egonu tatmin etmişti. Yemekten sonra arabana binip giderken de daha rahatlamıştın hatta, çünkü Alin Kuznotsova beni yemeğe davet ettiyse, babası ile de yakınlaşmış olacağız diye düşündün. Hatta arabalarının önü kesilirken, bunu Arseny ve ya benim yapabileceğim ihtimali gözlerini açana kadar aklının ucundan geçmedi. Sırf her şeyin yolunda olduğunu düşündüğün için o yemeğe normalden daha az adamınla geldin. Gerçekten, çok aptalsın." Dedim keyifle.

BELKİ DEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin